Birileri görmek istemese de vaziyet hiç de iyi değildir...
Venedik elçisi Antonio Giustiniani, Yavuz Sultan Selim'in huzuruna girer.
Yeri öpüp itimatnâmesini sunar ve görüşmesini tamamlar.
Ülkesine döndüğünde herkes, adeta bir ütopya medeniyetinin sultanı gibi gördüğü, hayâlinde canlandırmaya çalıştığı Cihan Padişahı Sultan Selim Han'ın nasıl birisi olduğunu sorar:
-"Göremedim", der Giustiniani…
Merak ederler ve sorarlar:
-"Odasına girdiğin, yanına kadar gittiğin ve karşı karşıya geldiğin hâlde nasıl göremedin?.."
Giustiniani şu müthiş itirafda bulunmak zorunda kalır...
-"Kılıcı öyle parlıyordu ki, yüzüne bakamadım"...
Venedik elçisinin bu sözlerini duyan Sultan Selim Han Divan'daki Paşalarına:
-"Paşalarım", der. Kılıcımız parladığı sürece düşmanların başı daima öne eğik kalır.
Amma Allah (c.c) korusun, bu kılıç kınına girer, bir de paslanmaya başlarsa, o zaman işte bu kafalar yavaş yavaş dikilir ve bize bir gün yukardan bakar..."
...
Gavur adı üzerinde gavurdur...
Gavur açık kapı bulduğunda elbet gavurluğunu geçmişte olduğu gibi yine yapacaktır...
Sorun gavurun gavurluğunu yapmasında mı yoksa gavurun kafasını kaldırabilecek kadar yüzsüzleşmesine izin verilmesinde midir?
Türk Milleti bu sorunun cevabını bulduğu gün kılıç elbetteki tekrar parlayacaktır.
Hollanda ve Almanya'nın (sırada hangi ülke olacak acaba) Türk siyasetçi ve diplomatlarına karşı yaptıkları en ufak deyim ile terbiyesizliktir, düşmanlıktır.
Fakat Avrupayı ayağa kaldıran meşhur 'van minüts' olayı ve Avrupa'nın çok kızdığı Suriye meselesinden sonra bile Türk heyetlerine yapılmayan bugünkü hakaretleri, bu ülkelerin Türkiye Cumhuriyeti'ndeki başkanlık referandumundan neden bir ay önce yaptığı da başka bir muammadır.
Bu muammayı Hollanda'da kısa bir süre sonra gerçekleşecek seçimler dolayısıyla mevcut hükümetin Hollanda kamuoyundaki "Türk ve Türkiye düşmanlığı" üzerinden oy avcılığı yapmak istemesi şeklinde çözmek isteyenler olabilir.
Fakat bu çözüm sonrası Almanya'nın benzer tutumu göstermesindeki muamma yine devam edecektir.
Bu muammayı Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde büyüyen Türkiye'yi çekemediklerinden dolayı yaptılar diyerekten çözmek isteyenler de olabilir...
Lakin gavur bu yaptıkları ile sevmediğini belli ettiği Recep Tayyip Erdoğan'a başkanlık kapısını ardına kadar açtığının farkında olmayacak kadar geri zekalı da değildir.
Bu muammalar elbetteki belli bir süre sonra çözülecektir lâkin beklentimiz bu sürede Türk Milleti'nin daha da fazla zarar görmemesidir.
Yazının başında anlattığım Yavuz Sultan Selim ile alakalı olay göstermektedir ki, kılıç paslanmadığı sürece gavur gavurluğunu yapamayacaktır.
Almanya ve Hollanda'ya gerekli ders biran önce verilmelidir fakat verilmesi için 'bakın bize bunu yaptılar, bütün dünya bize karşı, biz mağdur olduk' edebiyatı ile oy avcılığı yapacak zihniyet yerini devlet adamlığına bırakmalıdır.
Gelen giden tarafında posta koyulan, bir avuç serseri yüzünden atasının mezarını kaçıran, Ege Denizi'ndeki adalarının işgal edilmesine ses çıkarmayan, önce katil dediği israil ile sonra dost olan, rusya'ya önce kafa tutan sonra kolkola giren, dış ve iç politikada tutarsızlık rekoru kıran, dış borcu hızla artan, tavizleri gitgide çoğalan ve iç huzuru yöneticiler tarafından bozulan bir devletin kılıcı paslanmış demektir.
Kılıcı paslanmış bir devlete gavur elbette ki gavurluğunu yapacaktır.
Yoksa koltuğu yerine milletini, gelecek seçimler yerine gelecek nesilleri düşünen devlet adamları tarafından yönetilen bir devlete gavurun yapabileceği en fazla Venedik elçisi Antonio Giustiniani olmaktır...
Dünyada son 50 yılda algı savaşları vardır ve algı savaşlarının olduğu bir zamanda hiçbir şey göründüğü gibi değildir...
Önce Mısır sonra suriye daha sonra rusya daha sonra amerika daha sonra Almanya daha sonra Hollanda daha sonra...
Birileri görmek istemese de vaziyet hiç de iyi değildir...
Türk Milleti algı savaşlarına alet olduğu sürece de vaziyet değişmeyecektir...
Yaradan milletimizi uyanık kılsın!
Selam ve saygılarımla...
Murat ÇALIK
HOLLANDA ve ALMANYA MESELESİ » Murat Çalık Resmi İnternet Sitesi