Hatay'dan ya da Antakya'dan söz etmeye başlayıp Firuz'u bilir misiniz diye sorsak? Ne dersiniz? Bilmiyoruz diyorsanız önce hikayesini okuyalım sonra kendimize bakalım.
Yumuşak yüzün donun ağına zararı vardır dedikleri gibi içinize hain yerleşmişse ne donununuzun ağı kurur ne de yüzünüz güler. Bugun yaşadığımız gerçek bu. Bu gerçeğin üstünü sloganlarla beka söylemi ile örtmeye çalışmak beyhudedir. Alenen Türklük linç girişimi ile karşı karşıya. Alenen Türklük siyasetin yosmalarının kucağına atılmış fakat bu durum içimizdeki Firuzlar tarafından güzel afilli sözlerle sunulmaktadır. Biz de o güzel söylemlere bayılırız bilirsiniz. "Vatan millet bayrak" bir de yüksek ses tonu. Kürsüyü yumrukladı mı yeter değil mi?
Neyse konuyu fazla uzatmadan Firuz'un hikayesini okuyalım beraberce:
"Haçlı seferlerinde fethedilecek son kale Kudüs'tür ama oraya gelene kadar alınacak pek çok kale daha vardır. En kritik olanı ise Antakya Kalesi'dir. Takvimler 1097 yılını gösterdiğinde 600 bin kişiden oluşan Haçlı ordusu Kudüs öncesi Antakya surları önündedir. Haçlılar silahla yapamayacaklarını anladıklarında bir başka yöntemi devreye sokmuşlardır. Bu ihanet edecek birini bulmak ve böylece kaleyi içten fethetmek. Bunun için Antakya hakimi Yağı-Siyan'ın kumandanlarından Firuz biçilmiş kaftandır. Haçlı komutanlarından Bohemond, surlardaki üç kuleyi savunan Ermeni asıllı kumandan Firuz ile temasa geçmeyi başarmış ve Hristiyanlığı tekrar kabul etmesi karşılığında çok büyük vaadler sunmuştur. Firuz'un ihanetiyle Kudüs'e giden yolda son önemli kale kentlerden birini daha ele geçiren Haçlı ordusu 3 Haziran 1098 yılında 10 binden fazla Antakyalıyı vahşice öldürmüş ve kentte hiç Türk asıllı insan bırakmamıştı."
Ne dersiniz halimizi anlatmıyor mu?
Doğan Ay