Ne kadar tanıdık geliyor artık bu ifade değil mi?
"…ifadesi alınarak serbest bırakıldı!".
Bir de tabii bunun "…adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı…" şekli var.
Ben hukukçu değilim. Dolayısıyla bu ifadelerin aralarında olan ince ayrıntılar, farklar hakkında pek yorum yapamayacağım. Aslında beni pek de ilgilendirmiyor.
Sadece bu iki ifadeyi son yıllarda basında ne kadar çok okuduğumuza, yayın mecralarında ne kadar çok gördüğümüze, duyduğumuza dikkat çekmek istedim.
İnternette araştırınca karşımıza çıkan bir kaç örnek vereyim hemen;
- 25 yaşında çocuk bakıcısı M.T. iş başvurusu için gittiği adreste silah zoruyla D.K. tarafından tecavüze uğradı. Polisin gözaltına aldığı D.K. tüm delillerin toplanmasına rağmen savcılık tarafından 'adli kontrol şartı ile' serbest bırakıldı.
- Samsun'da 33 yaşında Osman Ç. sokakta bisikletle gezen 9 yaşındaki kıza parke taşıyla vurup kaçtı. Sonra göz altına alınan ve serbest bırakılan saldırganın bu olaydan 3 ay sonra da otogarda bir genç kızı taciz ettiği iddia edildi. Kamuoyunda oluşan büyük tepki üzerine tekrar yakalanan saldırgan zihinsel özürlü olduğu gerekçesi ile Samsun Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hasanesinde gözlem altına alındı.
- Antalya Kemer'de 14 yaşında ki U.H.T. komşusu 40 yaşında ki Emel Y.'nin evine girerek komşusunu 8 yerinden bıçakladı. U.H.T. yaşı küçük olduğu gerekçesi ile serbest bırakıldı.
Örnekler çok.
Bonzai içip aracında sızmış kalmış şöför mü ararsınız,
trafikte yayaya çarparak ölüme sebep olup kaçanı mı ararsınız,
alkollü araba kullanırken 15 yaşında genci öldüreni mi ararsınız,
sevgilisini, karısını bıçaklayarak yaralayanı mı ararsınız,
saadet zinciri kuranı mı ararsınız,
kıyafeti yüzünden otobüste tanımadığı kızı döveni mi,
yoksa yine otobüste kadınlara en ahlaksız cinsel tacizde bulunanları mı…
Son bir kaç aya baksak bile kafi aslında;
Örneğin Ramazan Bayram Namazı öncesi "Keşke o gün savaşı kaybetseydik, belki Osmanlı'yı daha sonra yeniden kurabilirdik. Kurtuluş mücadelesinde bizi kandırdılar." diye konuşan imam Fadıl Yılan hakkında yürütülen adli soruşturmaya son verildi ve serbest bırakıldı.
Hatırlarsanız CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu daha Nisan ayında gittiği bir şehit cenazsesinde linç girişimine uğradı. Linç girişiminde bulunanlar Kılıçdaroğlu'nun bir eve sığınması üzerine 'Yakın o evi' ve 'Vuralım, öldürelim' diye bağırdılar. Bu linç girişiminde Kılıçdaroğlu'nu yumruklayan Osman Sarıgün ifadesi alındıktan sonra adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
Sonra da serbest bırakılan Osman Sarıgün'ü ziyaret eden bir grup yerel AKP'li adeta büyük bir kahramanlık yapmış gibi Sarıgün'ün elini öperken çekindikleri resimleri sosyal medyaya servis ettiler.
Yine son günlerde yaşanan başka bir olayı hatırlayalım;
25 Mayıs günü gazeteci Sabahattin Önkibar evinin önünde üç kişi tarafından saldırıya uğramış ve darp edilmişti. Aldığı yumruk ve tekmeler yüzünden hastaneye kaldırılan Önkibar'a saldıranların kullandığı araç görgü tanıklarının ifadesi ile tespit edilerek saldırganlar yakalanmış, soruşturmayı yürüten savcıya ifadelerini verdikten sonra tutuklama talebi ile mahkemeye sevk edilmişlerdi.
Mahkemede verilen karar ne oldu biliyor musunuz?
Mahkeme sanıkları 'adli kontrol şartıyla' serbest bıraktı.
Sabahattin Önkibar son zamanda yaşanan tek gazeteciye saldırı olayı değildi.
Bu vakadan sadece iki hafta evvel, yani 11 Mayıs'ta Yeniçağ Gazetesi Yazarı ve Türkiyem TV'de program yapımcısı Yavuz Selim Demirağ ağabey yine evinin önünde bu sefer daha kalabalık bir grubun sopalı saldırısına uğramıştı.
Saldırıda ağır yaralanan Yavuz ağbey bir kaç gün hastane de geçirme mecburiyetinde kalmıştı.
Olayla alakadar 6 kişi tutuklanmıştı. Savcılık saldırganları ifadeleri alındıktan sonra "Demirağ'ın hayati tehlikesi olmadığı" gerekçesi ile serbest bırakma kararı aldığını bildirdi.
Peki Sabahattin Önkibar'ın veya Yavuz ağabeyin suçu neydi?
Gerçekleri yazmak.
Sabahattin Önkibar bir zaman 'Hak, Hukuk Adalet, Milliyetçi Hareket' sloganını benimseyen partinin genel başkanı hakkında kitap çıkarmıştı hatırlarsanız ve köşesinde zaman zaman onu eleştiriyordu. Sonra bu 'genel başkan' efendi verdiği bir gazete ilanında yıldızının barışmadğı yazar ve gazetecileri 'iftira attılar' diye suçlayarak teker teker ismen zikretti.
Bu isimlerden biri de, daha birileri aynı yağmurda beraber ıslanırlarken, o yollarda beraber yürürlerken 'İmamların Öcü' kitabını yazarak fetönün nasıl bir bela olduğunu gösteren,
şimdi herkesten çok fetö düşmanlığına soyunanların 'Fetö diyemezsiniz, sayın hoca efendi diyeceksiniz!' diye ahkam kestiği dönemlerde fetönün ipini pazara çıkaran
baba dostum, değerli ağabeyimYavuz Selim Demirağ idi.
Tabii bu son saldırıların bu olayla bağlantısı var mı yok mu bilinmez ve yargı süreci sonuçlanmadan kesin olarak söylemek mümkün değildir.
Ve Yavuz ağabey bugün hapise girdi.
Suçu 'Cumhurbaşkanına Hakaret'miş.
'...miş' diyorum çünkü Yavuz ağabey hakkında rapor hazırlayan polislerden biri daha sonra meslekten ihraç edildi, diğeri ise fetö üyeliği iddiası ile tutuklandıu, ama bu durum davada değişikliğe neden olmadı.
Artık gerçekten hakaret etti mi,
Cumhurbaşkanı'nın ne kadar durumdan haberi var?
Yoksa Yavuz ağabeyin ayağına bastıkları kendilerine vazife mi edindi?...
Aslında bu soruların bir önemi yok, zira artık ırz düşmanının, soyguncunun, magandanın, sapığın, hatta namus bildiğimiz vatana göz diken Yunan'ın aşıklarının bile elini kolunu sallayarak karakoldan çıktığı bir toplumda yaşıyoruz.
Onlar ellerini kollarını sallayarak çıkıyor ama sakın aldanmayın.
Siz siz olun, sakın yanlış kişiye 'gözünün üstünde kaş var' demeyin.
Biliyorum, birçoğu bu durumdan hiç de rahatsız değil. Hatta bırakın rahatsız olmayı, alkış bile tutuyorlar.
Ama şunu unutmasınlar,
Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner.
Ve işte o gün adaletin herkese lazım olduğunu anlarlar ama korkarım iş işten geçmiş olur.
Nitekim;
Yavuz Selim Demirağ'ı darp edebilir, hapse atabilirsiniz.
Ama gerçeği ve doğruyu kimse değiştiremez.