Bölgemizde komşu devletlerimiz Irak, Lübnan ve özellikle İran’da halkın yozlaşmış hükümetlere, geçim sıkıntısına ve ekonomik duruma olan tepkileri sokak isyanlarına dönüşmüş durumda.
Son olarak İran’da benzine yapılan %50’lik zam bardağı taşırmaya yetti. Sokak gösterileri polis karakolu basmaya, bir polis şefini öldürmeye kadar gitti. En son İran merkez bankasının bir binası yakıldı.
İran’ın dini lideri Ali Hamaney de, her orta doğulu diktatörün yapacağı şeyi yaparak; “Dış güçlerin bir oyunu bu” diyerek “Sokak çetelerinin dış güçler ve Şahın eski adamlarının piyonu olduğunu” söyledi.
Tabi bunları söylerken isyanı sert bir şekilde bastıracaklarını, kimsenin gözünün yaşına bakmayacaklarını ve interneti de keserek isyankar ve nankör İran’lıların ümüklerini sıkacaklarını ima etmeyi de ihmal etmedi.
Sosyal medyada bizim arkadaşların yorumlarına bakıyorum hepsinde özünde aynı tema hakim: “İran’ı karıştırdılar”
Hamaney’e hak verir bir şekilde yorumlamış bizim kardeşlerimiz de olayları. Dış güçler iş başında yani...
Kardeşlerimize sadece bir soru sormak istiyorum: Böyle bir ülkenin içinde isyan çıkarmak kolaysa, buyrun Almanya’da, İsveç’te, Danimarka’da deneyin bu karıştırma olayını.
Neden hep halkın yarısının açlık sınırında yaşadığı, yöneticilerinim ise dolar milyarderi olduğu ülkelerde böyle “dış güçler” etkin olabiliyor, bu da ayrı bir tartışma konusu.
Halkın yarısının “açlık sınırında” olduğu ülkelerde halk isyanları çıkıyor demişken, TÜİK verilerine göre Türkiye’de yoksul sayısının 12 milyonu geçtiğini, gerçek rakamın ise bundan çok daha yüksek olduğunu ve gelir adaletsizliğinin en yüksek olduğu ilin ise İstanbul olduğunu herkese hatırlatmak isterim.
Sonra “aaa sürpriz oldu, hiç beklemiyorduk kimse” demesin.
Halil Ibrahim Bayrakçı