İlk seçim sonrası millet ittifakının iktidar olacağı ihtimali üzerinden kendilerine yeni konum belirleme düşüncesindeki yandaş ya da yanaşmalar harekete geçtiler. Kim bunlar; F.Acar ve N.Alçı gibi isimler. Bunu İYİ PARTİ'nin üzerinden yapmak istiyorlar.
Lütfen...!
Bu tür yandaşlara ihtiyacımız yok, biz bize yeteriz. Potansiyel enerjimiz, heyecanımız ve inancımız bize yeter. Her türlü çıkarcılığa teşne, kumpaslara aparat olmuş kırık dökük yandaşların kapımıza bacamıza uğramalarına müsaade etmeyin, efendileri ile müsebbibi oldukları pisliğin içinde beraber boğulup gitsinler. Taban olarak emeğimize, göz nurumuza ortak olmak isteyen haramzadelerin partimize bir mikrop gibi bulaşmalarını istemiyoruz. Baştan söyleyeyim; böyle mikroplara benim dayanma gücüm olamaz.
Meral Hanım ile bir hastanede, daha sonra rahmetli olan Türk milliyetçisi abim Ahmet Kaleli'yi ziyaretimizde karşılaşıp, sohbet etmiştik. Hastane cafe'sinde üç beş kişi sohbet halindeyken kendisine "Maral Hanım, sistem değişikliğine hayır kampanyasının Türk milliyetçileri tarafı olarak partileşmemiz gerekir, düşünceniz nedir" dediğimde..."Siz isterseniz olur, benim istemem yeterli olmaz" şeklinde çok makul ve mantıklı bir yorum getirmişti.
Evet, Meral Hanım'ın hiç şüphesiz İYİ PARTİ'nin kurulmasında çok büyük emeği ve katkısı var ama partinin ete kemiğe bürünmesi bizler istediğimiz için başarılmıştır. Böyle olduğu içindir ki MHP'ye yansıması da bizler oradan ayrıldığımız için zayıflaması şeklinde olmuştur.
Dolayısıyla;
Sandık ve ona sahip çıkmanın ne kadar önemli olduğunu seçim günü "Yaş imzaların" takibi ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde millet ittifakı olarak gösterdik. Bunu motive eden sinerjinin farkında olmak çok önemlidir o da ne; partiye olan inanç ve aidiyet duygumuzdur. Faruk Acar gibi veya iktidara yürüyen millet ittifakı trenine son anda binmek isteyen, partimize haince kurgulanmış kumpaslara suskun kalmış, hatta o kumpasların arkasında onları motive etmiş Nagehan Alçı gibi isimlerin transferi veya onlara iş verilmesini kabul etmemiz mümkün değil. Neymiş efendim "Profesyonel iş anlaşması ile hizmet alınacakmış". Buna bir ihtiyacın olduğunu sanmıyorum. Parti bünyesinde bu anlamda yetişmiş vasıflı mensuplarının olduğunu düşünüyorum. Meral Hanım doğallığını devam ettirsin yeter. Faruk Acar benim gibi isimlerden daha mı çok akıl verip yönlendirme yapacakmış. Lütfen, bilinmeli ki İYİ PARTİ yetkilileri motivasyonumuzu bozacak yanaşma düzeninden beslenmiş ama öyle veya böyle tanınmış isimleri partiden uzak tutmalıdır. Sinerjimizin dağılmaması, motivasyonumuzun bozulmaması için gerekli bir tedbir olarak görüyorum. Yazıma konu ettiğim isimler konunun önemine binaen sembolik anlamda seçişmiş isimlerdir. Meramımız tabanın ne düşündüğünü muktedirlerimize iletmektir. Bir anlamda bize sorulmadan ilgililere danışmanlık yapıyoruz. Dikkate alınmamız durumunda uyarılarımızın faydalı olacağını düşünüyorum.
Dindar bir anayasa(!)
Yine aynı cenahtan beyni sulanmış, helaya gidip yarısını üzerine ederek geri dönen aciz adam; cumhuriyet değer ve kazanımlarına olan kin ve öfkesini her defasında olduğu gibi dile getirmek için yeni anayasa "Dindar bir anayasa olmalı ilk 4 madde ise değişebilir" demiş. Bu adam heves ve isteklerini her ne kadar din üzerinden anlatmayı tercih ediyor olsa da; asıl problemi soyu ile ilgili. Yani soysuzun teki. Adamın her eylem ve düşüncesinin arkasında Türk düşmanlığı yatıyor. Siz bakmayın sürekli dine atıf yapmasını; din argümanı ile beyinler uyuşturulur sonra algılarla yönlendirilen zom bileştirilmiş bu beyinlere her türlü eylem yaptırılır hatta oyları bile alınır. Az kaldı nesilleri kuruyacak inşallah. Sabahları dinlediğimiz bazı sela'lar bana müjde gibi geliyor artık.
İslam'ın özgür vicdanlarda anlam ve değerini bulması için anayasanın "Dinsiz" olması en makul olandır. Çünkü "Anayasaya konmuş ''Din''in anlayış, uygulanış ve yorumlanması o günün devleti yönetenlerinin keyfiyetine göre olabiliyorsa o zaman ne anlamı olur konmuş olmasının. "İktidardan düşmemek için iktidarımızın arsızlık, hırsızlık, yolsuzluk ve namussuzluklarını gerekirse görmeyeceğiz, konuşmayacağız" diyebilen bir güruhun arzularına göre Türk anayasasına "Devletin dini İslam dır" tanımı konsa bu güruh bu tür şeytani düşüncelerden vaz geçerler mi; hiç sanmıyorum zira anayasaya din tanımının konmaması gerekliliğinin müsebbibi olan bizatihi bunların ''Siyasal İslamcılık'' adına yaşadıkları ve yaşattıkları kötülüklerdir.
Yine aynı cenahtan beyni sulanmış, helaya gidip yarısını üzerine ederek geri dönen aciz adam; cumhuriyet değer ve kazanımlarına olan kin ve öfkesini her defasında olduğu gibi dile getirmek için yeni anayasa "Dindar bir anayasa olmalı ilk 4 madde ise değişebilir" demiş. Bu adam heves ve isteklerini her ne kadar din üzerinden anlatmayı tercih ediyor olsa da; asıl problemi soyu ile ilgili. Yani soysuzun teki. Adamın her eylem ve düşüncesinin arkasında Türk düşmanlığı yatıyor. Siz bakmayın sürekli dine atıf yapmasını; din argümanı ile beyinler uyuşturulur sonra algılarla yönlendirilen zom bileştirilmiş bu beyinlere her türlü eylem yaptırılır hatta oyları bile alınır. Az kaldı nesilleri kuruyacak inşallah. Sabahları dinlediğimiz bazı sela'lar bana müjde gibi geliyor artık.
İslam'ın özgür vicdanlarda anlam ve değerini bulması için anayasanın "Dinsiz" olması en makul olandır. Çünkü "Anayasaya konmuş ''Din''in anlayış, uygulanış ve yorumlanması o günün devleti yönetenlerinin keyfiyetine göre olabiliyorsa o zaman ne anlamı olur konmuş olmasının. "İktidardan düşmemek için iktidarımızın arsızlık, hırsızlık, yolsuzluk ve namussuzluklarını gerekirse görmeyeceğiz, konuşmayacağız" diyebilen bir güruhun arzularına göre Türk anayasasına "Devletin dini İslam dır" tanımı konsa bu güruh bu tür şeytani düşüncelerden vaz geçerler mi; hiç sanmıyorum zira anayasaya din tanımının konmaması gerekliliğinin müsebbibi olan bizatihi bunların ''Siyasal İslamcılık'' adına yaşadıkları ve yaşattıkları kötülüklerdir.
Mehmet Soral