Türk milleti tarihinin hiçbir döneminde olmadığı kadar içten ve dıştan kuşatılmış durumdadır. Adalet mekanizması felç olmuştur. Yerel mahkemeler Anayasa mahkemesinin kararlarını tanımamaktadır. Hükumet Anayasa mahkemesine resti çekmekte, kadın ölümleri, çocuk tacizleri sıradan olaylara dönüşüp kanıksanmaktadır. Tek kişi diktası, keyfi uygulamalarla halkı ikiye bölmüş, muhalif ses çıkaranlar değişik yaftalarla ekarte edilmektedir. Liyakat yerine partizanlık alabildiğince uygulanmakta, dini değerler mezeye dönüşmüş, milli değerler sistematik bir şekilde vatan sathında silinmektedir.
Ekonomi hormonlu müdahalelerle ayakta tutulmak istenmekte, tarım ve hayvancılık bitmiş, köyler sanki savaştan çıkmış gibi harabe evlere dönmüştür.
Yandaş holdingler vasıtasıyla sağlık rant uğruna gelecek iktidarları dahi ipotek altına alacak şekilde tanzim edilmiştir.
Eğitim sisteminden müfredat, program, vizyon kalmamış sadece mantar gibi çoğalan İmam Hatip Liseleri ile arka bahçenin oluşturulmak istendiği militarist ruha dayanan bir anlayış hedeflenmektedir.
Toplumsal fay hatlarımızın hiçbir dönem de olmadığı kadar ayrıştığı bir süreç ve bu şartlar altında 2018 yılına merhaba dedik.
Türk milleti bir iktidarın sadece parti olarak uygulamalarına şahit olmamakta daha ötesi şeyler yapılmaktadır. Türk devletini kuran irade yok edilmek istenmektedir. Türk milletini geleceğe taşıyan nesillerin yetiştiği eğitim sistemi bilinçli şekilde çökertilmektedir. Akıl, bilim ve milli şuur yerini bu kurumlarda parti militanlığına ve tek kişinin diktasına biat anlayışına bırakmıştır.
Sağlıkta yap işlet devre modeliyle yandaşları zenginleştiren şehir hastaneleri tıpkı köprüler gibi birer kara deliğe dönüşmüş sözleşmelerden kaynaklı milyarlarca dolar bu yapılara aktarılmaktadır. Zararı aza indirme adına diğer devlet hastanelerini farklı gerekçelerle işlevsizleştirerek kapatma yoluna gitmektedirler. Anlayacağınız sağlık politikalarını Türkiye Cumhuriyeti hükumetleri değil yandaş holdingler belirlemektedir. Sağlık personeli perişan, özlük hakları elinde alınmış ve keyfi uygulamalarla ya işten atılmakta ya da sindirilmektedir.
Ekonomik hayatın sağlık ve eğitimden çokta farkı yoktur. İktidarın hizmetine girmeyen müteşebbis devlet nüfuzuyla susturulmakta ihaleler komisyon adı altında iktidara ve yandaşlara haracın verildiği bir rant ekonomisine dönüşmüştür.
Kadın ve çocuk tacizleri sistematik şekilde hiç görülmediği kadar üst düzeye çıktığı halde her konuda olduğu olayı halının altına süpürme mantığı ve yandaş medyanın kamuflaj stratejisi en süt seviyede uygulanmaktadır.
Diktatörlerin meşruiyetini tanzim için geliştirdiği "bizden olmayan düşmandır ve yok edilmelidir." Anlayışı siyasi iktidarın olmazsa olmazı halini almıştır.
Dış politikada iktidarın ütopik arayışları ve bunun sonucunda Suriye ve Irak'ta oluşan durumun müsebbibi kendileri iken bu politikayı eleştiren herkesi rahminde büyüterek ülkenin başına bela ettikleri Fetöcü canilerle ilişkilendirip ekarte etme politikaları diktatörlerin bir bakışı olarak yerini almıştır.
Türk milleti tarihinin en karanlık süreçlerinden birinden geçmektedir. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'ün dediği gibi "
"Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir."
Evet, böylesi bir süreçten geçmekteyiz. Bütün bu olumsuzluklara, baskılara, şantajlara rağmen Türk milleti kendi mukadderatını yine kendi azim ve kararlılığı ile kurtaracak iradeye sahiptir. Muhtaç olduğu kudret damarlarındaki o asil kanda mevcuttur. Bu şartlar altında Türk milletinin bağrından çıkan tıpkı dün ki Kuvayı Milliye ruhu gibi "CESURLAR HAREKETİ" İYİ PARTİ ile vücut bularak Türk milletinin kötü gidişine el koymuştur.
İYİ PARTİ, adaleti yeniden tesis etmek, hukuksuzluğa son vermek, eğitimi yeniden milli eğitime dönüştürmek, dış politikada Türk milletinin hak ve menfaatlerine dayalı politikaya dönmek, sağlıktan sosyal devlet anlayışına kadar çivisi çıkmış devlet mekanizmasını kurucu ayarlarına dönüştürmek için geliyor.
Bu geliş; Türk'ün yeniden ERGENEKON'dan çıkışı gibi önümüze sürülen bütün prangaları kırarak, ihanetleri bir bir deşifre ederek, haramzadeleri devre dışı bırakarak "öz yurdunda garip öz vatanında parya" haline getirilmiş Türk'ün öz evladına layık olduğu hakkı teslim etmeye, aziz vatan toprağına yeniden Türk'ün mührünü vurmaya geliyor. Bu coğrafya da Türk milletine kefen biçenlere "Ne mutlu Türküm Diyene"zihniyetini zihinlerine yenidenakşetmeye geliyor.
Bütün bunları aziz milletimiz ve onun bağrından çıkan CESURLAR HAREKETİ ile vücut bulan İYİ PARTİ yapacak güç ve kudrete fazlasıyla sahiptir.