By TC Hasan Gömleksiz on Salı, 12 Mayıs 2020
Category: Siyaset

KADİM VERSİYONUNDAN YENİ VERSİYONUNA ÜLKÜCÜLÜK MANZARALARI

İnsanlar gibi toplumsal hareketlerinde sinir uçları vardır.
İnsanlar gibi toplumlarda uyutulup felç edilebilir. 

23 yılın 20sini ışıksız son 3 yılını karanlık bir ampulle geçirmek kolay değil.
İhtilalden daha büyük bir tehlikeyle karşı karşıyayız.

Öyle anlaşılıyor ki KURBAĞA gibi, KURTLARINDA itina ile haşlandığı bu dönemde, vizyona yeni girmiş ve girecek daha çok film izleyeceğiz.

Üç eski ocak genel başkanının kapıya konulup, aynı gün başka bir partiden yeni bir lider yaratmak, bunlardan sadece biridir. Ve işin asıl önemli yanı bunlar son değil, yarın atılacak yeni ve daha büyük adımların habercisidir. 

Bütün yazılarımda dikkat çekmeye çalıştığım, ama yeterince çekemediğim önemli konulardan biridir bu. Ülkü ocaklarında uzunca bir süreden beri çark geriye dönmüş ve hızla kendi kendisini yok etmeye başlamıştır. Neredeyse genel başkanlık bile gençlik liderliğinden çıkmış bam başka bir hale dönüşmüştür. 

Ülkücü hareket: Kimilerine göre kafalarına göre istediklerini görevden alıp, istediklerini göreve getirdikleri bir kapı kulluğu olabilir
Bize göre: Her ne kadar her geçen gün ağırlık ve saygınlığını yitirse de hala, ülkücülük efsanesini yaratan ve yaşatan, dostluğun, kardeşliğin, mertliğin, delikanlılığın, fedakârlığın, idealizmin, adamlığın, insanlık ve paylaşmanın, arkadaşlık ve ülküdaşlığın doğduğu yerlerdir. 

Evet, bunların hepsi ocakla doğmuş, ama ne yazık ki hunharca ve acımasızca siyasetle öldürülmüştür. 

Gençlerin her şeyi sorguladıkları bir çağda itaate bu kadar çakılıp kalmak, kanı kaynayan, içinde fırtınalar kopan, korkusuz ve isyankar, idealist, sorgulayan, kendini ve çağını arayan, ateş gibi gençleri kuru ve saçma bir itaatle robotlaşmış beyinlerin eline ve egosuna kurban etmek saçmalığına artık bir son verilmelidir. Türkiye cumhuriyetinde cumhuriyet gençlere emanet edildiği gibi, ülkücü ve milliyetçi harekette de milliyetçilik ve ülkücülük gençlere emanettir. Bunu artık o kalın kafanıza sokun.

Gençlerin kendi akıl ve enerjileriyle yeni ufuklar açıp harikalar yaratabilecekleri bir çağda kurulmuş robotlara dönüştürülmeleri milliyetçilik adına kabul edilir bir iş değildir. Ve sistemin en iyi işleyen en tehlikeli kısmı budur. Ve ne yazık ki bu gaz, tıpkı diğerleri gibi onları da daha ileri değil, sadece posaları çıkıp atılasıya kadar götürecektir.

Biliyorum, sözlerim birçok kişiyi üzecek. Duygusal ve ilginç bir hareketiz çünkü. Kavramların içinin boşaltılmasını seyreder, ama ismine toz kondurtmayız. Fakat yapacak bir şey yok. Mevcut durumun bir şekilde adlandırılması ve buna bir çare bulunması gerekiyor.

ÇÜNKÜ SENTEZİ MENTEZİ GEÇTİK KİMLİKSİZ VE KİŞİLİKSİZ MELEZ BİR ÜLKÜCÜLÜĞE DOĞRU HIZLA YOL ALIYORUZ.

Çevrenizdeki ve sosyal medyada ki ülkücü tipleri bir gezin isterseniz. Sözlerine, üsluplarına, sloganlarına, kahramanlarına, liderlerine, önderlerine, hallerine, hareketlerine, düşüncelerine bir bakın. Beni daha iyi anlayacaksınız.

Fikirleri, delik deşik edilmiş, ülkücülük demeye bin şahit isteyen, aklı karışık, asaleti arızalı, duruşu bozuk, ak mı, boz mu olduğu, kime çektiği, kimden etkilendiği bilinmeyen o kadar değişik tiplerle karşılaşacaksınız ki resmen acıyacaksınız ülkücülüğe. 

Senelerce milletvekilliğimizi yapmış biri, şaka değil '' FOX TV izlemeyin ülkücülükten çıkarsınız. Diğerlerini izleyin'' diyecek kadar uçmuşsa,
Ülkü Ocakları binalarına başka liderlerin bayrakları asılacak hale gelmişse.
Başkanların, genel başkanların kanaat önderlerinin yerini Ozan'lar, Gökçek'ler alıyorsa
Vefakârların, cefakârların yerini magazin ve Fetö artıkları dolduruyorsa daha çok isyan edeceğiz demektir. 

Burası Türkiye! Burada her şey olabilir diyenlere karşı, bir dakika burası ülkücü hareket, burada her şey olmaz. Diyesimiz gelse de olanları düşününce diyemiyoruz işte. 

Yani Türk ve Türkçülük cephesinden bakarsak başka
İttifaklar cephesinden bakarsak başka bir yöne doğru hızla gidiyoruz.

Herkes ülkücülüğü kendi teşhis ve tercihiyle tanımlayıp, ona kendi elbisesini giydiriyor.
Bir bekacıya, altını kalın bir çizgiyle çizelim genel merkezci bir ülkücüye göre Soylu, müthiş bir milliyetçi, hatta bir kahraman, hatta bunca iltifat ve unvandan sonra neden olmasın ki, belki de müthiş ve mükemmel bir lider adayı…
Gülmeyin!
Şaka yapmıyoruz! 

Türkçü Türk milliyetçilerine göre ise, diğerlerinden farkı olmayan, Türk milliyetçiliğini ayaklar altına almış, Türk milliyetçiliğini sapkın ve şeytani bir ideoloji olarak gören Türkiye'yi 36 etnik kökenle tanımlayan milliyetçilik karşıtı bir partinin bakanı. Terörle mücadelede başarısı takdir edilse de ülkücülükle uzaktan yakından alakası olmayan sıradan bir siyasetçi

Ülkücülüğün kadim versiyonunun ne olduğunu, olaylar karşısında hangi tepkiyi verip, hangi tepkiyi vermeyeceğini, üç aşağın beş yukarı hepimiz biliyoruz
Ama ne yazık ki, yeni versiyonunun ne yapacağını kimse bilmiyor. Her an saçımızı başımızı yolduracak anormal, uçuk kaçık bir çıkış, pat diye çıkabilir karşımıza. 

Toplumu ilgilendiren her olay, milliyetçiliği bilenle bilmeyeni, idrak edenle edemeyeni ortaya çıkarır.
Soylu meselesi de bunlardan biridir.

Milliyetçilik sadece bir duygu değil, aynı zamanda yüksek bir bilinç demektir
Figüranlıkla milliyetçiliği, sazanlıkla ülkücülüğü bir birine karıştırmaya, aydın ve saygın bir hareketi bu kadar ayağa düşürmeye kimsenin hakkı yoktur.

Dün, tek adamlık ve siyasal İslam, bu gün Soylu, yarın kim bilir hangi konuda hangi saçmalığı yıkacağız ülkücülüğün üstüne.

Eskiden kızıyordum ama şimdi yakıştırıyorum sizi birbirinize.
Ruh ikizi gibisiniz.
Onlar devleti nasıl yönetiyorsa, siz de partiyi öyle yönetiyorsunuz.
Suyunun suyunun suyu da olsa, pastayı paylaştıkça daha çok benziyorsunuz birbirinize.

Yani at izi it izine yine karıştı beyler.
Ülkücülüğün hakkını vermenizden geçtik yemeyin yeter.

HASAN GÖMLEKSİZ 12 / Mayıs / 2020

Related Posts

Leave Comments