Irakta öldürülen "İranın Kılıcı" lakaplı Kasım Süleymani için ülkemizde muhtelif tepkiler yükseldi. Cüppeli gibi radikal ortodoks sunni kesimler sevinç çığlıkları atarken Perinçek çevrelerinden protesto nidaları yükseldi. Perinçek Süleymaniyi "hepimizin şehidi" ilan ediverdi. Oysa Süleymani İranlılar için bile bir kahraman değildir. İran'da rejim yanlıları ve Türkiye'de birileri sırf Amerikan karşıtı olduğunu düşündükleri için ardından ağıt yaksalar da gerçek budur.
Süleymani köklü bir tarihi olan İran'ı İranlılar için cehenneme çeviren korkunç bir İslamcı rejimin en tehlikeli askeri figürüydü. Onların vatan dediği şey İranlıların özgürce yaşadığı mutlu bir yuvadan ziyade açık hava cezaevine dönmüş bir haksızlıklar ve eşitsizlikler rejimidir. Yönetici ayetullahların karıştıkları yolsuzluklar için yargılanamadığı, tüm kaynakların yandaşlara peşkeş çekilip yoksul aile kızlarının "sige" nikahıyla zenginlere fahişelik yaptırıldığı bu ülke şeriatla yönetilmektedir. Molla rejimi vadettiği hiçbir hedefi yerine getiremediğinden dünyaya kafa tutuyor pozlarıyla iktidarını pekiştirmektedir.
Kadınların tek başına şarkı söyleyemediği, başlarını zorla örtmek zorunda kaldıkları bu tımarhane rejiminde ülkeye gelen hristiyan turist kadınlar bile zorla aynı kuralları uygulamak zorunda kalmaktadır. Kadınların futbol maçı izlemesi bir kaç ay öncesine kadar yasaktı. İranlı bir kadının stadyum önünde kendisini yakması sonucu 40 yıllık bu yasak sonlandırıldı. İşte Kasım Süleymani bu rejimin en korkulan generaliydi.
Suudi Arabistan'daki vahabiler ne ise İran'ın rejimi de odur. Bırakın İran'ı yarın öbür gün Türkiye'de bizim gibi seküler insanları asarak iktidara gelecek islamcı bir rejimin Türk generali dahi Amerika ile savaşta öldürülürse bir kahraman olmayacaktır. Sırf kendisi gibi inanmıyor ve yaşamıyor diye kendi vatan evlatlarından on binlercesini suçsuz yere idam eden İran molla rejiminden kahraman çıkmaz. Çıksa çıksa korkulan profesyonel katiller çıkar. Amerikanın emperyalist olması, bu saldırıyı yapan Trump'ın zihniyet olarak İran mollalarından çok da farklı bir kişilik olmaması da bu gerçeği değiştirmez.
Cüppeli ya da Twitter'dan saldırıyı alkışlayan Cumhurbaşkanı başdanışmanı Mücahit Küçükyılmaz gibi Süleymaninin ölümüne mezhepçi düşmanlık hasebiyle alkış tutacak değiliz. Bunlar Kasım Süleymanilerin sunni versiyonlarıdır. Yarın mutlak gücü ele geçirdiklerinde kuracakları rejim onlardan daha aşağı kalmayacaktır. Bizim düşmanlığımız bunların hepsinedir.
Tarih bize şunu çoktan öğretmiş olmalıdır. Amerikanın kucağında pozisyon alan Vahabi Suudlar da Amerika'ya düşman pozisyon alan Molla rejimi de nihayetinde halklarını düşürdükleri durum hasebiyle emperyalizme hizmet ederler. Çünkü islamcı rejimler iç barışın, bilimsel eğitimin, hukukun, inanç özgürlüğünün, özgür medyanın ve eşitlikçi bir ekonomik düzenin düşmanlarıdır. Bu koşullar ülkeleri emperyalist saldırılara açık hale getirirler. İran rejimi bu nedenle İran halkının düşmanıdır. Rejimin askeri figürleri de aynı nedenle İran halkının düşmanlarıdır.
1999 yılında polisimiz İstanbul'un Beykoz ilçesinde Hizbullah Terör örgütünün hücre evine baskın yaptı. Hizbullah aralarında Gonca Kuriş gibi islamcı yazarlar da olmak üzere yüzlerce vatandaşımızı domuz bağıyla öldürüp evlerin mahzenlerine gömmüş korkunç bir terör örgütüydü. Baskında örgüt lideri Hüseyin Velioğlu öldürüldü. Evdeki bilgisayar diskleri kriminal labaratuarlarında analiz edildiğinde tam 20 bin kişinin örgüte savaşçı olmak için başvurduğu tespit edildi. Hizbullah geleneksel irticacı örgütlere benzemiyordu. İran rejiminden destek aldığı dönemin Devlet Güvenlik Mahkemesi kayıtlarında görülebiliyordu. Hatta İran'dan gelen destek paraları örgüt içinde ayrışmalara dahi yol açıyordu. İşte İran rejimi arkasında durduğu Hizbullah Terör Örgütünün Türkiye'de kurmak istediği siyasal rejimi İran'da kurmayı başarabilmiş siyasal bir yapıdır.
Bu öyle bir rejimdir ki devrimden sonra önüne geleni asan ünlü Azerbaycan asıllı molla yargıç Sadık Halhali ölenlerden birçoğunun masum olduğu yönündeki eleştirilere "Sorun yok, eğer masumlarsa Allah onları cennetine alır" diye cevap verebilmiştir. Kasım Süleymani on binlerce laik görüşlü masum insanı katleden işte bu rejimin en keskin kılıcıydı.
Allah adına milletlerine hayatı cehennem eden tüm dinciler ve onların askeri kanattaki profesyonel katilleri halkın huzuru ve mutluluğu için canlarından geçen Cumhuriyetimizin polis ve askerleriyle kıyaslanamaz. Onları anayasal çerçevede çağdaş hukuk ilkeleriyle görev icra eden güvenlik birimlerimiz ile karşılaştırmak dahi askerimize ve polisimize hakarettir. Onu "şehidimiz" kabul etmek ise ancak Perinçek kalibresinde bir siyasetçimsiye yakışırdı.
İran rejiminin ve Kasım Süleymaninin ne anlam ifade ettiğini ülkelerinden kaçıp sağda solda yaşamak zorunda kalan on milyondan fazla İranlıya sorun. Onlar size gerçekleri anlatacaktır.