By Abdullah Alagöz on Salı, 22 Eylül 2020
Category: Siyaset

KAZANIRKEN KAYBETMEK

BİZ VE ÖTEKİLER HİKAYESİ…

İnsanoğlu nedense hep karşısındakini yargılar. "Biz ve ötekiler" gibi ilkel bir duruşla insanlığı peşinen melekler ve şeytanlar kategorisine tabi tutarlar. "Biz" muhakeme edilmez mutlak doğru kabul edilir ötelenen, aşağılanan, horlanan ve suçlu ilan edilen hep "ötekilerdir."

Karşımızdakini kadrolaşmakla, kul hakkını yemekle, paralel bir yapı kurmakla suçlarız, daha da ileri giderek terör örgütü olarak ilan ederiz ama başkasının hakkını gasp etmeyi, onu yerine kendi adamımızı yerleştirmeyi meşru sayarız. Asıl terör örgütü ile yol arkadaşlığını yaparken muhalefeti teröre destek vermekle suçlarız.

İnsana eşrefi mahlukat deriz ama onun iradesini nüfuzumuzla yok ederek demokrasi türkülerini söyleriz. Sureti haktan görünüp meşru olmayan oyunlara kulaç açarız. Hep biz ve ötekiler hikayesi…

Kutsal kabul edilen ya da varsayın kavramlara sığınırız. O kavramlar zırhımız olmaya başlar Din deriz din adına Türk'e savaş açarız. Özgürlük deriz. özgürlük adına etnisiteleri karıştırırız. Milliyetçilik deriz ama tapınakçı gibi davranarak marka şahsiyetleri mevzi başarılar uğruna utanmadan sıkılmadan öcü gösteririz. Dava adamıyım deriz dava arkadaşlarımız harcarız. Dedik ya "biz ve ötekiler hikayesi" işte böyle bir şey.

Adalet mülkün temeli deriz ama bizim hizmetimizde olan yargıya sadece istediğimiz hükmü verme hakkını tanırız. Nabza göre şerbet mantığını hayat tarzı haline getiririz. Terör örgütü ile pazarlık yaparız, seçim arifesinde sansasyonel haberlerle muhalefeti HDP ile koalisyon kuracağını ilan ederiz. Allah'ın kelamı elimizde meydanlarda nutuk atarız. Oysa Allah'ın kelamını meydanlara çıkaranların İslam tarihinde ne tür kepazeliklere sebep olduklarını hep unuturuz.

Bütün bu ikiyüzlülüğü yapmaya da bir gerekçe sunarız. Kutsal değerleri devlet kademelerine ve sosyal hayatın her alanına hâkim kılmak için mücadele verdiğimizin propagandasını yaparız. Siyasette meze edilmiş kutsal değerleri savunarak kazandıkları siyasi çıkarlarıdır kaybedilen değersizleştirlen kutsal değerlerimizidir. Kazandık diyenler gerçekten kazandılar mı? Kazandık dedikleri anlık başarı gibi görünen durumların kutsal değerlerin kaybettiğinin göstergesi değil mi? İslam'ı gayri İslami yollardan ve Makyavelci mantıkla savunmanın onun üzerine kazanma güdüsünü eklemenin kazanmanın kaybetme olduğunun en güzel cevabı yine kutsal değerler vermiyor mu?

Evet, bizler kazanırken kaybediyoruz hem de asırlara etkisi olan bir kaybediş. Özümüzden kopuyoruz, bize misyon olarak yüklenen o ilahi mesajların içini boşaltarak, ikbal oyunlarımıza alet ederek kaybediyoruz. Lanet olası "Biz ve ötekiler" hastalığı bağrımızı delmeye devam ediyor.

Algı operasyonlarıyla insanımızın zihnini iğfal ederek siyasi başarıyı kazandık diyoruz yine kaybediyoruz hem de en büyük kaybediş. Makyvelci kişiliği İslami kişilik olarak sunduğumuz için kaybediyoruz… Eşrefi mahlûkat olan insanımızın yığınlaşmasına sebep olarak asıl büyük mahkemede hesap vererek kaybediyoruz. İslam coğrafyasında kan ve gözyaşının zemin bulmasına, Karunların varlığını devam ettirmesine destek verdiğimiz için kaybediyoruz.

Sadeliği, tevazuu, sevgiyi yok ederek, riyakârlığı, debdebeyi, yalanı, hırsızlığı, yolsuzluğu, kul hakkını diyanet işlerine kadar bulaşmış haksızlığı, kadrolaşmayı siyasi emellerimize alet ederek toplumsal dinamikleri erozyona uğrattığımız için kaybediyoruz.

Kazandığımız: çıkarlarımız, debdebemiz, Karunvari modellerimiz, küresel yoldaşlarımız, vahşi kapitalizm ruhumuz, aidiyetsizlik patolojimizdir. Kaybettiklerimiz ise bizi biz yapan, dünden yarına bizi taşıyacak o naif özelliklerimiz, milli ve manevi değerlerle bezenmiş insan modelimizdir.

Dini istismar etmekle kalmayarak İslam dinine ve Milli değerlerimize en büyük darbeyi vuran sahte İslamcılar gerçekten kazandılar(!)Kısa sürede içi kapitalist dışı bukalemun bir burjuva sınıfı oluşturdular. Makyavelin İslam coğrafyası versiyonu oldular. Doymak bilmeyen iştahları ile bütün kutsal değerleri tarumar ettiler.

Gizli mahfillerde ajandalarını uygulamaya sokanlar, yol arkadaşını itibarsızlaştırma gafletine düşenler, muhakeme yetisini kaybedenlerde kaybediyor. Kazananı olmayan bir süreç ve zihni paradoksu hep birlikte yaşıyoruz.

Evet, kazandılar…

Bazıları ekonomik olarak sınıf atladılar. Yine başta aynı sınıf olmak üzere bütün toplumun kaybetmesine sebep oldular. Milliyetçilik dediler. Ve milliyetçi şahsiyetleri itibarsızlaştırma adına tapınakçı rollerini yerine getirdiler. "Biz ve ötekiler" hikayesi devam ediyor maalesef…

Biz ve ötekiler hikayesinde dünya görüşü ve inanılmış değerler yoktur. Sadece hayvani dediğimiz kazanma içgüdüsü ve rakibini pasifize etme gibi yıkıcı dürtüler vardır.

Yıllarca "ben"ini kaybetmiş, zihni iğfal edilmiş insanımıza bu kutsal değerleri yeniden hayat tarzı haline getirebilmek için birkaç neslin geçmesi gerekecektir.

Kaybettik…

Kaybeden biz olduk ama bizimle birlikte Karunlar da, tapınakçılarda kaybetti. Hastalık sadece "ötekilerle" sınırlı değil "biz"'e de bulaştı. Bizde kaybediyoruz. Toplum olarak kaybediyoruz. Mevzii başarılara endekslendik geleceğimizi kaybediyoruz. Velhasıl biz ve ötekiler hikayesinde kazansak da kaybediyoruz…

Related Posts

Leave Comments