Günümüzde gündemi, tarihi, siyaseti ilgilendiren birçok konuda kullanılan bir tabir üzerinde duracağım bu yazımda. Evet, üzerinde duracağım tabi " Orta Doğu " tabiridir. Sakın ha yanlış anlaşılmasın Orta Doğu diye tabir edilen coğrafyada olan olaylardan bahsetmeyeceğim; bu tabirin nereden çıktığını kim tarafından kullanıldığını anlatacağım.
Orta Doğu diye anılan coğrafya birçok tarihi olaya şahit olmuştur ve olmaya da devam etmektedir. Yazı bu topraklar üzerinde icat edildi, Fırat ve Dicle kıyılarında büyük medeniyetler kuruldu ve birçok imparatorluk kuruldu ve yıkıldı. Orta Doğu diye tabir edilen bölge hep kanlı çarpışmalara, hesaplaşmalara şahit oldu.
Böyle birçok tarihi olaya şahitlik eden bu coğrafya yüzyıllar boyunca devletler için büyük önem arz etmiştir. Özellikle 19.yy sonlarına doğru emperyalist devletlerin iyice kök salması ile beraber bu coğrafyayı terminolojik olarak adlandırma ihtiyacı doğmuştur. Bu adlandırma işlemi ise yine batılı gözünü kan bürümüş emperyalist devletler tarafından yapılmıştır.
"Orta Doğu " yani " Middle East " kelimesini ilk olarak ortaya atan kişi 1900lü yıllarda Amerikalı Amiral " Alfred Thayer Mahen " olmuştur. Mahen Orta Doğu'yu Doğu'da Hindistan, Güney'de Süveyş Kanalı ile sınırlandırmıştır.
Daha önce de söylediğim gibi bu tabir bize ait olmamakla birlikte özellikle İngiliz Emperyalizmiyle direkt olarak ilgilidir. Bu tabirin özellikle 1.Dünya Savaşı sırasında kullanılmaya başlaması ve aynı zaman diliminde İngiltere'nin bu topraklara girmesi bence tesadüf olamaz.
Orta Doğu tabiri Üstad Cemil Meriç tarafından şu sözlerle eleştirilmiştir: "Orta Doğu kaypak bir mefhumdur. Çünkü ne zaman doğduğu, niçin doğduğu hudutlarının ne olduğu konusunda rivayetlerin muhtelif olduğu bir kavramdır. " Bu tabiri İngiliz ve Fransızlardan sonra en çok kullanan kabullenen ise ABD olmuştur.Bu tabir ABD resmi belgelerinde ilk defa 1957 Süveyş kanalı Krizi zamanında kullanılmıştır.
Bakıldığı zaman bu tabir öyle bir hızla yayılmış ve kabul edilmiştir ki hayretler içerisinde kalırsınız. Benim penceremde baktığım zaman " Orta Doğu" tabiri emperyalizmin, sömürgeciliğin, kan ve gözyaşının perdelenmesi için kullanılan bir tabirdir. Ne zamanki emperyalistler bu coğrafyaya ayakbastı o günden beri bu topraklarda kan ve gözyaşı asla durmadı. Savaşlar, çatışmalar, ölümler git gide arttı.
Emperyalizm, yayılmacılık bizim içimize öyle işlemiştir ki yanı başımızda olan bu coğrafya için " Orta Doğu " tabirini kullanmaktayız. Bu coğrafya kime göre " orta " kime göre " doğu kime göre " ortanın doğusu "… Bize yani Türkiye'ye göre Orta Doğu olmadığı kesin. Ben, yanı başımızdaki bu coğrafya için " Orta Doğu " tabirini kullanmayı tasvip etmiyorum. Çünkü bana göre bu tabir kan, gözyaşı, ölüm, zulüm ve sömürgeden başka hiçbir şeyi ifade etmemektedir.
?