CHP her gün biraz daha Atatürk'ün kurduğu CHP olmaktan uzaklaşıyor. Son İstanbul İl Başkanlığı seçimlerinde Canan Kaftancıoğlu'nun İstanbul İl başkanı seçilmesi yıllardır süren yanlışlar zincirinin son halkası oldu.
Mustafa Kemal'in askerleriyiz sözünü itici bulan, Ermeni soykırımını savunan, Kürtçülere göz kırpan bir bayanın CHP İl başkanı seçilmesi Atatürk'ün mezarında kemiklerini sızlatacak bir eylemdir.
Siyasi partileri yaşatan oy oranları değil ilkeleri ve ideolojisidir. İdeolojisine sahip çıkmayan, ilkelerinden taviz veren bir parti yüzde kaç oy alırsa alsın kalıcı olamaz.
CHP, 95 yıllık tarihinde 1950 den beri iktidar olamadığı halde hala ayakta kalabildiyse ilkeleri sayesindedir. 1950 den beri birçok sağ parti iktidar oldu, çok yüksek oy oranları aldı ama şimdi bazılarının tabelası bile kalmadı bazıları ise tabela partisi oldu.
Bir zamanlar % 45 oy alan ANAP nerede? 1950 den 2002 ye kadar Türk siyasetine damga vuran Demokrat Parti, Adalet Partisi, Doğru Yol partisi şimdi nerede? Hepsi tarihin tozlu sayfalarında unutulup gittiler.
Çünkü bu partiler merkez sağ dediğimiz kitle partileriydiler. Sağlam ideolojik temeller üzerine kurulan partiler değillerdi. Bu nedenle kendilerinden daha iyi bir kitle partisi çıkınca yok olup gittiler.
CHP ise her zaman Türk siyasetinde var olmaya devam etti. Ecevit dönemi dışında iktidar olamadı, her zaman muhalefette kaldı ama yok olmadı. Çünkü CHP bir ideolojisi partisidir. Tıpkı MHP gibi… Bu iki partiyi ayakta tutan aldıkları oy oranları değil ideolojileridir.
Peki, CHP bugün ideolojisine sahip çıkıyor mu? Kesinlikle HAYIR
Sözde herkesi kucaklama siyaseti adı altında 95 yıllık koca bir çınar köklerinden koparılmaya çalışılıyor.
Atatürk'ün temellerini attığı, kökü Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk cemiyetine dayanan CHP de Ermeni soykırımı savunucularının, Kürtçülüğe yeşil ışık yakanların yeri olamaz.
Ermeni soykırımını savunmak, fikir özgürlüğü kapsamında değerlendirilemez. Ermeni soykırımı meselesi ''Herkesin şahsi fikridir, isteyen savunur'' diye hafife alınacak bir mevzu değildir.
Ermeni soykırımı yalanı Türkiye Cumhuriyetini yıllardır zor durumda bırakmak için kullanılan emperyalist bir yalandır.
Ermeni soykırımı yalanının amacı Doğu Anadolu'yu Ermenistan topraklarına katarak Büyük Ermenistan'ı kurmaktır.
Ortada devletin güvenliğini tehdit eden bir yalan varken hiç kimse ''Sol görüşlü bir partide her fikre hoşgörü gösterilmelidir'' diyerek Ermeni soykırımını savunmayı hoş gösteremez. Hele ki bu siyasi parti devletin kurucusu olan partiyse Türkiye Cumhuriyetini tehdit eden bir yalanı savunanları bünyesinde barındıramaz.
24 Nisan sözde Ermeni soykırımının yıldönümünde Canan Kaftancıoğlu'nun Ermenilerden özür dilediğini düşünün. Bunun dünyada nasıl bir sonuç doğuracağını tahmin edebiliyor musunuz?
Dış politikada itibarı kalmayan Türkiye, böyle bir siyasi rezaletin altından kalkamaz.
Bu nedenle yapılacak şey basittir. Ya Canan Kaftancıoğlu, Türk milletinin karşısına çıkıp ''Büyük acılar yaşandı'' diyerek lafı eğip bükmeden Ermeni soykırımı kesinlikle yoktur diyecek ve geçmişte yazdıklarından dolayı özür dileyecek ya da CHP parti ilkelerine aykırı hareketten dolayı gereğini yapacak.
Mesele ancak böyle çözülür. Bunun dışında hiçbir çözüm sağlıklı sonuçlar vermeyecektir ve yakın gelecekte sadece CHP değil devlet zor durumda kalacaktır.
Canan Kaftancıoğlu hakkında eleştirimi yaparken sırf AKP düşmanlığı yüzünden Atatürk'ün kemiklerinin sızlatılmasına seyirci kalanları da eleştirmeden geçemeyeceğim.
Ben bu insanların tavrını MHP Genel Başkanı Bahçeli'nin HDP ye karşı tavrına benzetiyorum. Bahçeli nasıl ki HDP ak dese ben kara derim diyor. Bu insanlar da AKP ak dese ben kara derim kabul etmem diyor.
İkisi de yanlış, mantıksız davranışlardır. Siyasette inatlaşma olmaz. İnatla siyaset yapılmaz. Siyaset akıl ve bilgiyle yapılır. Eğer bir şey akla ve mantığa uygunsa kim ne derse desin önemli değildir.
Atatürk'ü Atatürk yapan kimsenin aklıyla hareket etmemesiydi. Hayatı boyunca yaptığı devrimlerde kim ne der diye düşünmedi, birilerine inat olsun diye devrim yapmadı. Bir adımı atmadan önce atacağı adımın doğru mu yanlış mı olduğunu düşünerek adım attı ve tarihe yüzyılın lideri olarak geçti.
Ancak günümüzde üzülerek görüyorum ki Atatürk'ün izinde yürüdüğünü söyleyen bazı insanlar, Atatürk kadar fikri ve vicdanı hür davranamıyor. Yanlışa yanlış diyecek kadar cesur olamıyor. Çünkü beyinlerinde AKP takıntısı var. AKP diyorsa karşı çıkmalıyım şartlanması var.
15 yıldır aklınızı prangaya vuran AKP şartlanmasından artık vazgeçme zamanı gelmedi mi? Korkmayın aklınızı özgür bırakın. Bir şeyler yanlış gidiyorsa AKP nin ne dediğine bakmadan yanlış olduğunu söyleyin.
Ya AKP sizi doğrudan uzaklaştırmak için ters politika yapıyorsa diye hiç düşündünüz mü? Ya bilerek ve isteyerek sizi istediği noktaya çekmeye çalışıyorsa? Siyasetine güvenmediğiniz AKP nin verdiği her tepkinin samimi olduğuna neden inanıyorsunuz?
AKP takıntınız yüzünden bugüne kadar ne yanlışlar yaptınız biraz düşünün… Sırf AKP ye karşı diye kimleri savundunuz biraz düşünün… Sonuç ne oldu? Herkesi kucaklamanın karşılığı seçimlerde oy olarak geri döndü mü? HAYIR.
O zaman sonuç vermeyen bu taktikte ısrar niye? 15 yıldır AKP her şeye rağmen iktidardaysa sizlerin AKP takıntısı yüzündendir.
AKP nin ne dediğine bakmadan doğrunun peşinden koşmuş olsaydınız, muhalefeti doğru yola sokup sağlam bir muhalefet yapmaya zorlasaydınız bugün AKP nin ismi bile kalmazdı. AKP siz yanlışlara göz yumduğunuz için iktidardan düşmüyor.
Faşizme karşı omuz omuza diyenler önce omzunu kime yasladığına bakmak zorundadırlar. Yanlış bir omuza yaslanarak yürünen yoldan hayır çıkmaz. Faşizmi yıkmak isteyenler önce yanlışları yüksek sesle söyleyecek cesarete sahip olmalıdırlar. Yanlışa yanlış diyemeyenler faşizmi yıkamazlar. Çünkü faşizmi yanlışlara göz yumanlar yaratırlar.
Barış ATAGÜN