Toplum, sanki sürekli olarak bir risk altındaymış gibi korkutularak, bu tehlikede olma duygusu topluma empoze edilerek -sürekli- bir korku kültürü oluşturulabilmektedir. Bu korku kültürü. Bu korku kültürü sayesinde de toplum, kendisini sürekli gerçek sandığı -ancak çoğunlukla sûni- riskler ile karşı karşıya olduğunu düşünür. Hal böyle olunca bu kültür,bir süre sonra topluma yerleşecektir. Işte oluşan bu kültür sayesinde de toplum ve birey, kendi esaretine ve bu pompalanan korkulara odaklanmaya başlar.
Bugün, yazılı/görsel medya ve internet bu işi hakkı(!) ile yapmaktadır.
Sorgulayan, muahlif olan, eleştiren, protesto eden vatandaşları üzerinde pskolojik bir baskı kuran bu korkudur.
Oluşturulan bu korku ortamı çeşitli argümanlar ile desteklenir insanlara empoze edilir.
Bu argümanlar zaman zaman ekonomik kriz olarak çıkar zaman zaman devletin bekası olarak karşımıza çıkar.
Bugün yaşadığımız korku ortamında bu iki argüman ağırlıklı olarak görülüyor.
Elbette bu korku ortamı için öncelikle insanların cehaletinden faydalanmak gerekir. Ülkenin geleceğini tek kişiye bağlama anlayışı için düşünmeyen yorum yapmayan bireylere ihtiyaç vardır. Bu model insanı elde etmenin temel yolu ise eğitim anlayışını yok etmek gerekir. Işte tam bu noktada yazılı/görsel medya devreye sokulur. Tek tip anlayış pompalayan medya insanları ülke gerçeklerinden uzaklaştırmanın en kolay yoludur.
Elbette korku tek başına bir ışe yaramayabilir. Mutlaka korkuyu destekleyecek olgular empoze edilmeli millete. Bunun için uygun zemin hazırlanmalı. Bu zeminin temeli de bilgisizlik cehalet ile atılır.
Korku imparatorluğu için vaz geçilmez insanlardan biri de çıkarcı olanlardır. Menfaat grupları menfaat çeteleri bu ortamın en büyük destekçisidir. Çıkarcı bu tipler korku devletinin en büyük koruyucusu ve destekçisidir. Çıkarcı gruplar için rant elde etmenin en kolay ortamı korkunun hakim olduğu ortamdır. “Korku seni daha cesur yapar” oysa biz iyice içimize kapanıyoruz. Korkuyu kırmak gerek. Önce yüreklerde oluşan korkuyu yok etmeliyiz.
Korkuyu destekleyen bir diğer olgu da biat kültürü. Biat edilen siyasi yapının söylediği herşeyin doğru olduğu bugün olmazsa yarın gerçekleşeceği duygusu aynı zamanda korkuyu da besliyor.
Beka diyerek korkuyu zihnimizin altına öyle bir şırınga ediyor ki kutsanmış siyasetçiler ne yapsak acaba diye sormak zorunda kalıyoruz.
Korkunun üç atlısı:
Cehalet
Beka
Bunlardan kurtulmadan ne demokrasi kazanır ne de biz.
KORKU HİPNOZ EDİLMİS BEYİNLERE DÜŞÜNMEME EMRIDIR.
Muhabbetle kalın efendim.
Doğan Ay