Günlerdir bölgemizde süre gelen bir savaş var. Hepimiz o savaşa odaklanmış durumdayız. Artık her yerde savaşı konuşuyoruz ve sosyal medyada çoğu duygu sömürü amaçlı, videolar dolaşmakta ve bizlerde bu videoları konuşarak zaman geçirmekteyiz. İsrail'e ekonomik boykot uygulansın diye yeri göğü işletmeler, ellerinden geldiğince İsrail ekonomisine katkı sağlamaktadırlar. Kimi kasa kasa colaları alıp yola döküyor, kimi de videolar yayınlayarak videoların seyredilme oranına göre para kazanıyorlar. Videoları yayınlayan sosyal medya hesapların çoğunluğunun sahibi Yahudi. Yani parayı kazanan ve güçlenen Yahudi olurken bizim süpürge sakallı Müslüman cahilliği ile baki....
Filistindeki yapılan insan kıyımı ve soykırıma maruz kalan bir milletin durumu gerçekten içler acısı. Yirmibirinci yüz yılda böylesine bir vahşet yaşanır mıydı diye sorsanız; ben yaşanmaz derdim. Ama Filistin'den önce bu vahşeti yaşayan bir Doğu Türkistan gerçeği var. Bunu hiç kimse ne konuştu, ne de gördü. Bugün dini imanı elden bırakmayan güruh nedense Doğu Türkistan konusunda hem sağır, hemi de dilsiz.
Binali Yıldırım yetkili olduğu bir dönemde aynen şunu demişti, „…biz Çin'in toprak bütünlüğüne saygılıyız ama orada teröre bulaşanların yanında yer alamayız..."
Binali Yıldırım nasıl böyle bir hezeyanları içinde bulunur demeyin; onların fıtratlarında Türk düşmanlığı var, Türkün kendi hakkını savunmasını terör olarak görüyor.
Sormak lazım Binali Yıldırım'a ve onun yol arkadaşlarına, eğer ki Doğu Türkistan'daki Uygur Türklerinin yaptıkları terör eylemi ise, Filistinlilerin yaptıkları ne idi? Üstelik Doğu Türkistanlıların öyle toplu sivilleri öldürme gibi bir eylemleri de yok. Onları destekleyecek, silah vercek, lojistik destek sağlayacak hiçbir şanslarını yok. Buna rağmen onlar terörist, Filistinliler hak arayışı öyle mi?
Ama bildiğimiz bir şey vardı; AKP ve ortağı ağız birliği ile Doğu Türkistan davasını sattılar.
Hani dedim ya savaş yanı başımızda diye, yanıbaşımızda değil tamda içimizde.
İstanbul'da guruplar toplanıp "Mehmetçik Gazzeye.." diye sloganlar atıyorlar. Bu grupların kahır ekseriyeti Suriye'den gelen "Ensar" kardeşlerimiz(!). Kendi ülkelerini çapulcu sürelerine teslim ederek kaçan bu kaçkınlar, İstanbul'da Mehmetçiği Gazzeye göndermek istiyorlar. Bu "Ensar" kardeşleri alırken kimdir, nedir, ne değildir demeden, Suriye'nin baş ağrısı, Amerika'nın maaşlı lejyonerli olduğunu düşünmedik bile. Ya da bilerek aldık.
Bir çok kez tehlikeyi görenler uyarılarda bulundu, tehlikeyi anlattı ve bizim ileride baş ağrımız olur demelerine rağmen, kimse ne duydu, ne de söylenenleri ciddiye aldı.
Sadece bununla kalmadılar. Bu işin yanlış olduğunu söyleyenleri hakarete varacak boyutta eleştirip, susturmaya çalıştılar. Türk milliyetçilerini faşistlikle, ırkçılıkla suçladılar.
Geldikleri günden beri Atatürk'e pervasızca saldırmalarının altındaki gerçek şimdi gün yüzüne çıkıyor. Atatürk Türk Milliyetçiliği'nin koruyucu kalkandır, zırhıdır. Eğerki bu zırh delinirse, Türk Milliyetçiliğini "linç" etme işi daha fazla ivme kazanır.
Atatürk bu tür soysuzların, bu tür Türk düşmanlarının baş düşmanıdır. Atatürk düşmanlarına bakın genelinde Türk düşmanlığı var. Bunlar Lawrenceci halife, Mustafa Sabriyi evliya, fesli deliyi müctehid görürler. Bunlara bir cibilliyetsizlik, bir kanı bozukluk var.
Bu cahil guruba takımı ırkçılıkla, milliyetçiliği birbirinden ayırt edemeyecek kadar cahiller, gerçeği görmeyecek kadar körler.
Türk milliyetçiliğine bu kadar aleni saldırılar yapılırken peki ya Türk milliyetçileri ne yapmaktadır?
Onların hali acınacak, ağlanacak durumda.
Kendini lider zanneden zat Balgat'taki köşkünde Müge Anlıyı ve Seda Sayan'ı izleyerek gününü dolduruyor ve aklına estikçe reisini savunmak için iki tweet sallayarak, salı gününü bekliyor. Malum zat salıdan salıya siyaset yaptığı için, kendisi bir salı siyasetçisidir.
Allah var kendisine yüklenen misyonu hakkıyla yerine getiriyor. Oniki Eylül'ün bitiremediği Ülkücü Hareket'i bitirmeye kararlı. Yürümekten aciz, konuşmakta zorlanan, yazılanı okuyamayan ve tam bir hayalet yaşam tarzı ile hala liderim diyor ve Türk Milliyetçilerini linç etmek isteyenlerin değirmenine su taşımakta.
AKP Allah var üzerine düşeni yapmakta. İlk başta ne ise, şimdi de hala aynı. Sadece biraz takiyenin dozunu yükseltti o kadar.
Peki ya Ülkücüleri ne yapmalı ?
Cemaatlerin devletin gücünü arkasına alarak kendilerini dünyanın yaratıcısı olarak gördükleri bir dönemde; Ülkücülerin cepheyi çoğaltmadan tez elden önce birleşmeleri gerek. Geçmişteki hatalarımızdan dersler çıkararak, birbirimize sevgi ile yaklaşıp birlik olam mecburiyetimiz var. Armudun sapı, üzümün çöpü ile vakit geçirme zamanı değil.
Korkak, yüreksiz Sinan Oğan'ın parti kurma çalışmaları olduğunu duyar gibiyim. Eski AKP milletvekili ve kendisinin Ülkücü olduğunu söyleyen Pelin Çift hanım da parti kuruyor. Yakında kamuoyuna açıklayacak.
Değerli Ülküdaşlarım...
Ülkücüler Türkiye'nin geleceği ve bölünmez bütünlüğümüzün çimentosudur. Dikkat ederseniz her parti kurmak isteyenin kendine malzeme olarak gördüğü ham maddesi Ülkücülerdir. Bunlar Ülkücü olduklarından, ya da Türk milliyetçisi olduklarından değil. Bunların tek hedefi var; Ülkücüleri iyice un ufak edip işlevsiz, ümitsiz hale getirmek. Unutmayalımki her siyasi kuruluşun bir müşterisi olur. Biz Ülkücüler hiçbir oluşuma malzeme olmayacak kadar bilinçli ve üstün kapasiteye sahibiz.
Bizler hiç kimsenin sofrasında yenilebilecek yemek değiliz. Böyle bir düşünceye sahip olanın boğazına çakılmasını da biliriz.
Tanrı Türkü korusun ve yüceltsin.
Haki Korkmaz
23 Ekim 20023