Parti Genel başkanları bazen parti üzerindeki otoritelerini test etmek isterler ki elde ettikleri sonuçlar üzerinden strateji belirleyip bir sonraki siyasi hamlelere ona göre hazırlık yaparlar. Bir anlamda "Ne olacaksa şimdi olsun" diyerek ön almak isterler; inanmışlık testi, sadakat testi, samimiyet ve sabır testi vesaire. Meral Akşener'in ne yapmak istediğini herkesin doğru anlayıp doğru yorumlaması beklenemez ama onun yapmak istediğinden anladığım o ki; önümüzdeki seçimlerin cumhuriyet değer ve kazanımlarına tekrar dönmek için son fırsat olduğuna o kadar inanıyor ki bu iş ikinci bir hamleye gerek kalmadan tek hamlede hallolsun istiyor. Bu anlamda hem parti içi hem ittifak içi riskler üzerine testler yaparak süreci kontrollü bir şekilde yönetmeye çalışıyor. Parti divanında yapılan değişiklikleri de bu minvalde görmek, değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum. "Ben cumhurbaşkanlığına değil başbakanlığa adayım" derken bir anlamda CHP ve Kılıçdaroğlu'nu test etmek istemiştir. Vermek istediği mesaj; "Sayın Kılıçdaroğlu millet ittifakı olarak Cumhurbaşkanlığını kazanabilmemiz için ikimizin de aday olmaması gerekir" demek istemiştir ve anladığım kadarıyla gerek Kılıçdaroğlu gerekse CHP kurmayları bu mesajı almış olmalılar ki "Güçlendirilmiş parlamenter sistem'e dönme" ittifakı her geçen gün daha da güçlenerek yoluna devam ediyor.
Bu gün için İYİ PARTİ'de kongreler yapmak suretiyle sıkıntılı ve verimsiz teşkilatları verimli hale getirmek için yeterli zaman yoktur, zira her an seçim olacakmış gibi bir sürecin içindeyiz. Gerekli düzeltmeleri Koray Aydın vasıtası ile yapmanın sonuçları ile Meral Akşener'in yapmasının sonuçlarının yansıması çok farklı olacağından; Meral Hanım, aklından geçirdiği iyileştirmelerin parti yıpranmadan yapılabilmesi ve sonuçta daha da güçlenerek çıkılması için teşkilatlarda değişim yapma inisiyatifini kendisi üstlenmiştir. Partide yapılan son düzenleme üzerinden olumsuz mesajlar vermenin hiç bir anlamı olmadığı gibi yararı da yoktur, siyasi konjonktür buna hiç müsait değil. Acele etmemek lazım. Yavuz Bey Meral Hanım'a doğrudan bağlı birisi olduğunu, onun kendisi hakkındaki her türlü değerlendirmesine saygı duyacağını, hiç bir zaman ona ihanetinin söz konusu olmayacağını geçtiğimiz günlerde bir sohbetimizde kendi ağzından dinlemiştim.
Bazı isimler her daim aynı yerde, aynı halka içinde olacaklar ve kalacaklar diye bir kaide yoktur. Artık kurumlardaki modern yapılanmalarda hangi kişilerin tek tek varlıkları değil, o tek tek kişilerin ortak sinerjisi ile oluşan kurumsal kimlikler daha önemli hale gelmiştir. Kurumlarda kişilerin konumları korunarak vaz geçilemez hale getirilince, sonradan herhangi bir değişim veya dönüşüm ihtiyacı duyulduğunda da kadrolaşmış dirençlerle karşılaşılabiliyor. Partilerde de böyle; insanları önce kendilerinden vaz geçilemez konumlara taşıyoruz sonra o konumda zamanla oluşan tahakkümleri törpülenmek veya iyileştirilmek istendiğinde de parti veya kurumlar yıpranma sürecine girebiliyor. Buna mani olmak için siyasi partilerde kongre süreçleri yaşanır amma velakin Türk siyasetindeki; seçim kanunu ve siyasi partiler yasasından kaynaklı kendine özgü antidemokratik uygulamaları hiç bir zaman isteneni vermemiş, buna müsaade etmemiştir. Ondandır ki; "Güçlendirilmiş parlamenter sistem" derken vurgulanmak istenenlerden birisi de siyasi partiler yasası ve seçim kanunudur. Meral Hanım, kongreler yolu ile aşılması gereken sorunlar için yeterli zamanın olmaması nedeniyle görev değişiklikleri ve atamalar konusunda kendi inisiyatifini ortaya koyup, kullanmıştır, mesele bundan ibaret.
Yavuz Ağıralioğlu; evet, zengin kelime dağarcığından özenle seçtiği kelimeleri söz sanatı ile yan yana getirerek kendisine has bir üslupla her kesimden insana kendisini dinletebilmek gibi farklı bir yeteneğe sahip insan. Peki Yavuz Bey'in böyle bir cevher olduğu nasıl keşfedildi, Meral Akşener ve İYİ PARTİ sayesinde değil mi. Oysa aynı insan BBP'deyken de aynı insandı ve aynı belagate sahipti ama kendisini tanıyanlar sadece BBP ve çevresinden müteşekkildi. Yavuz Bey bunun farkında olup Cumhur ittifakı trolleri, besleme kanaat önderleri ve gazetecilerinin dolduruşuna gelerek yorum yapmadı. Meral Hanım'ın testinden başarısız olarak çıkmadı. Aksine Yavuz Bey bu trollerin beklentilerini boşa çıkarıp, heveslerini kursaklarında bırakarak Meral Hanım nezdindeki itibarını artırdı diye düşünüyorum, taban tepkisinden de bunu anlayabiliyoruz. Nitekim Yavuz Ağıralioğlu, kendisi üzerinden İYİ PARTİ'de surda gedik açma çabası içinde olanlara her birisinin ağzının payını yine kendisine yakışan üslupla "Kamplaşmanın olduğu bu dönemde milletimize namus sözüm partim adına mücadele edeceğim. Görev değişikliği genel başkanların uhdesindedir. Verilince iyi, görev değişikliği olunca kötü mü? Ben bundan sonra da makam ve mevkilerden değil kalbimden güç alırım. Ben sorumluluğumu partimin adına taşırım. Sayın Genel Başkanımla görüşeceğim." diyerek vermiştir.
Mesela AKP veya MHP başkanlık divanında herhangi bir görev değişimi veya atama yapılmış olsaydı İYİ PARTİ'de olduğu gibi adeta Rusya-Ukrayna savaşı kadar TV'lerde konuşulup tartışılır mıydı; asla, kimin umurunda olurdu zira bu partilerdeki demokrasi anlayışının bıraktığı iz ile İYİ PARTİ'nin bıraktığı iz elbette aynı değil. İYİ PARTİ'nin siyasi arenadaki varlığı ve nitelikli özgül ağırlığının altında ezilen ve siyasi geleceklerinden kaygı duyanlar İYİ PARTİ ailesi içindeki görev paylaşımına; hadlerini aşıp, müdahale ederek kin ve fesatları üzerinden duygu tatmini yaşamak istediler. Buna müsaade edilmeyeceğini fark edince de kös kös izlemekle yetindiler