İlk Müslüman-Türk hükümdarı olan Satuk Buğra Han 895 yılında Kaşgar'da doğdu. Babası Bezir Han'ı küçük yaşta kaybettiğinden amcası ve üvey babası Oğulcak Kadır Han'ın himayesinde büyüdü.
İslamiyet'i henüz 12 yaşındayken Samanoğulları'na mensup Nasır bin Ahmed adlı bir İslam tebliğcisinden öğrendi. Müslümanlığı kabul ettikten sonra adını Abdülkerim olarak değiştirdi.
Eski Türk tarihi ile ilgili kalıntılardan birinde, Budizm'in Türklerin arasında yayılmaması için uyarıcı bir metin bulunmaktadır. Metinde Büyük Kağan'ın kardeşi, Budizmin, Türkleri umursamaz, tembel ve edilgin yaptığını ve bunun önlenmesi gerektiğini kaydetmektedir.
İki farklı dini inanış biçimi ve hayata bakış…
Müslümanlığı kabul eden Saltuk Buğra Han rivayete göre adını değiştirmek suretiyle İslâm kurallarından birini(!) yerine getirmiş oluyor.
Budist anlayışa ise Türkleri umursamaz tembel ve edilgen yaptığı için karşı çıkılıyor. Çünkü Türk ETKEN olmak zorundadır dünyaya nizam verecekse…
Eylemin ÖZNESİ olmayan Türk sadece eylemden etkilenen NESNE olur ki bu durum Türk'ün mizacına aykırıdır.
Saltuk Buğra Han'ın adını değiştirmesi ilk bakışta masum bir kabulleniş gibi görünse de aslında Türk kimliği için sıkıntının başlangıcı olarak düşünülebilir. Bu anlayış üzerine "bir lokma bir hırka" düsturu ile tasavvuf eklenirse Türk'ün makus tarihi de başlamış oluyor.
İslamiyet'in yanlış yorumlayanlayan bu anlayış özelikle Arap tavvufu ve kültürü ile birleşince Türk kimliği Türk töresi kimlik zaafı yaşamaya başladı.
Türkler İslamiyet'in sadece koruyucusu görevini üstlenen bir şekilde yaşamaya çalışmıştır. Sefer zamanlarında ön cephede savaşan Türk savaş sonrası karnım doğsun anlayışı ile hayata bakmıştır. Kısmen esnaf odaları (ahilik) ile ticari hayata geçme mücadelesi verilmiş olsa da belirli dönemlerde bu anlayış da yeterli olmamıştır.
Tembellik Türklerin genlerine işlemiş oluyor bu konuda. Miskin köşesinde oturan sadece karnını doyuran şükür ve dua ile yaşayan bir kültür ortaya çıkıyordu Türklerin hayatında.
Türk'ün yapısına uyuşmayan bu miskinlik din kisvesi ile sunulmuş ve etkili olmuştur.
Bugün yaşadığımız sorunların temelinde de geçmişten gelen bu anlayış etkili olmaya devam etmektedir. Her alanda tembellik vurdumduymaz bana değmesin yeter görüşü din adına şırınga edilmiştir.
İslam yanlış yorumlanmış din adına hurafeler uydurulmuş din diyerek Arap kültürü sunulmuştur.
Yarınlarımızı düşünüyorsak İslâm'ı gerçek kaynağından Araplaşmadan öğrenmek zorundayız. Çocuklarımıza arap isimler vererek gerçek müslüman olamayacağımızı idrak etmeliyiz. Miskinliğin Türk'ün özüne aykırı olduğunu kabul edeceğiz. Akletmeyi emreden dini aklederek öğreneceğiz.
Aksi takdirde daha çok dua ile bela defetmeye dua ile kalkınmaya çabalar dururuz..
Muhabetle efendim.
Doğan AY