Dünyanın çivisi çıkmış, her yer adeta çıfıt çarşısı kazan gibi kaynıyor.
Dünya böyle olurda biz boş mu dururuz yani, en kralını yaparız alimallah.
Allah bize öyle siyasiler vermişki dünyayı kıskandıracak bilgi ve beceriye sahipler. En büyük becerileri birbirlerine hakaret etmek, dünki sevdiğine bugün küfür etmek, küfür ettiğinide ölümüne sevmek. En önemliside oturduğu koltuğu ölene kadar bırakmamak gibi bir özelliğe sahipler.
Böylesine çok yönlü özellikleri bünyesinde taşıyan, liderlerin yönettiği ülkede insanın beklentisi ne olabilirki..
Enflasyon başını almış gidiyor kime ne?
Fakir fukara hayat pahalılığından inim inim inliyor, kimin umurunda..
Adalet elden gitmiş kime ne?..
Sayabileceğimiz kadar daha çok şeyler var ama iş adalete gelince, burda bir çift söz etmem gerek diye düşünüyorum...
Günlerce Türkiyenin konuştuğu ve vicdan sahiplerinin vicdanlarının kanadığı bir çocuğun evlilik olayı vardı.
Hani çocuk dediysem öyle böyle değil.
Altı yaşında ve daha henüz oyun oynarken, oynayacağı oyunun kurallarını kavrayamayacak yaşta. Yani bir parça et yığını..
Kendini Müslüman diye tanımlayan ve yaptığı bu eylemi bir İslami kılıfla süsleyen bir baba...
Baba demek içimden gelmiyor. Bu cahiliye döneminde, çocuğunu kızgın kuma diri diri gömen cahil Araptan ne farkı var acaba? İslam güneşi ile zulümden kurtulan kız çocukaları bugünde İslam kullanılarak tekrar karanlığa gömülmektedir.
Ben bunları yazarken içim ürperiyor, kalbim titriyor ve gözümün önüne henüz okula başlamamış o yavru geliyor. Ona bu zulümü reva gören babası ve babasının etrafındaki avaneleri...
Neymiş çocuk buluğ çağında ve İslam'a göre buluğ çağındaki kız çocuğunu hemen evlendirmek icap ediyormuş. Bunu İslami bir kılıfla taçlandırmak istiyor zevat...
Hadi ordan deyyus diyesim geliyor içimden.
Yirmi yıldır Türkiyede mantar gibi dini görünümlü vakıflar başını aldı gidiyor. Hepside devleti soymak ve İslam dinini yozlaştırmak için birbiri ile adeta yarışa girdiler.
Bunların sayesinden deistler, ateistler, hırsızlar, tacizciler ve daha bilmem neler neler başını aldı gidiyor.
Türkiye bir Ensar vakfı olayını yaşadı ve burada erkek çocuklara cinsel istismara uğradı..
Sultanbeyli'de kız çocuklarına cinsel taciz olayı yaşandı...
Adapazarı'nda namussuz şeyh bozuntusunun evladı yaşındaki kızı istismar etmesi..
Adnan Oktar vakası...
En son olarak İsmail ağa cemaatinde Hiranur vakfı kurucusu zatın altı yasındaki kendisinin özkızını yirmi dokuz yaşındaki müridine nikahlaması...
Aslında olay 2020 den evvel oluyor. Malum iktidarın beslendiği yerler bu tür cemaatlerdir. Olay sümenaltı ediliyor oy kaygısından dolayı ve takipsizlik kararı veriliyor. İstismara uğrayan yavrunun ısrarı üzerine tekrar gündeme geldi. Kamuoyundaki ciddi tepkilerden dolayı doğal olarakta hakimler, savcılar olaya ciddi bir şekilde eğilmek zorunda kaldılar.
Tabiki şimdilik....
Yanılmıyorsam iki kişi tutuklandı.
Amma evvelinde ayetler, hadisler havada uçuşuyordu. Uçkurcuları aklamak için malum çevre insanları Allahla aldatarak susturmaya çalıştılar. Malum Türk milleti diğer milletlere benzemez ve hassasiyetleride diğerlerinden farklıdır. Dinine olan bağlılığa belli ve inanç bazında kayıtsız şartsız samimidir. Bundan dolayıdırki hemen Ayet ve Hadisler devreye sokulmak istendi. Ama kimse yutmadı.o masum yavrunun çalınan hayatının amansız takipçisi olacağını gösterdi. Bu vahim durum bizlerin sadece duyabildiklerimiz. Birde hala gizli kalan ve duyamadıklarımızı düşünün. Osmanlının son zamanlarına damgasını vuran ve koca imparatorluğu yılan, bu vakıf ve derneklerin şimdi aynı misyonu üstlendiklerine tüm kalbimle inanıyorum. Türkiyenin önünün açılması için önce bu cemaatlere ciddi manada bir tedbirler alması gerekir diye düşünüyorum...
Hazır söz hak ve hukuktan açılmışken, iki gündür Türkiyede cinsel istismarı unutturmak için Imamoğlu davasını gündeme taşıdı işgüzar bir Hakim...
İmamoğlu'na iki yıl, yedi ay ve on gün hapis cezası verildi..
Aslında biz bu filmi daha öncede görmüştük. "Dünya liderine" 1999 da dört ay hapis,860 bin tl para cezası verildi. Dünya lideri haksızlığa uğramış bir mazlum rolü ile geldi Türkiyeyi yirmi yıl idare etti ve hala ediyor..
Şimdi aynı filmi bize bir daha seyrettirmek istiyorlar. Bizde övüneceğiz,biz seçtik diye..
Yani bir yirmi yılıda bununla geçirmeye zorluyorlar gibi geldi bana.
Sahi suçu neymiş bu İmamoğlunun.?
Eski Yüksek seçim kurulu başkanına hakaret etmiş. Dahası, içişleri bakanına da hakaret etmiş....
YSKbaşkanı trafoya kedi girdiğinde ses çıkarmadı. İstanbul seçimini hile ile iktidara vermek istemedimi ?
Mühürsüz oy pusulalarını geçerli sayıp da, iktidarın hanesine yazdırmadımı ?
Siirt seçimini Amerikan elçisinin direktifi ile iptal etmedimi ?
Vallahi bence buna hakaret az bile..
Her ne kadar kriminal varsa, mafya bozuntusu varsa hepsi ile boy boy resmi çıkan bu iç işler bakanı değil mi?
Her önüne gelene fetöcü, pkk'lı diye iftiralar atan, yetmez gibi hakaret edip küfür sayan bu iç işleri bakanı değil mi ?
Buna hakarete de, küfüre de gerek yok bence. Bu zaten çukurda buna söylenecek söz bulunmaz...
Unutulmasın kendimiz için, başkalarına reva gördüğümüz haksızlıkları bir gün yaşayabiliriz. O zaman o hukuka, o adalete bizim de ihtiyacımız olacak. Dövünmenin, çırpınmanın hiç bir faydası olmaz. Nasılki bizim sesimizi şimdi duymuyorlarsa, o zaman onlarIın sesi de duyulmaz.
Ama biz ne sağır, ne kör, nede vicdansızız.
İnşallah öyle bir haksızlığa meydan vermeyiz.
Çünkü bizler vicdan sahibiyiz. Bizler partim, cemaatim diye zalimle kucak kucağa yatmayız.
Bizim önceliğimiz vatan ve millettir. Gerisi teferruattır...
Haki Korkmaz
Stockholm