By Mehmet Soral on Salı, 03 Kasım 2020
Category: Siyaset

OKUNACAK BİR YAZI

Ümit Özdağ, akraba yakınlığına bağlayıp zan yürüterek Buğra Kavuncu'yu; yedi yaşından beridir kendisinin daha çok görüşüp konuştuğu dayısı Enver Altaylı üzerinden fetö'cü olduğunu ima etmesi ne halt ise; bu haltı cezalandırmak için 81 il başkanının aralarında tam mutabakat sağlanarak dilekçe verip Ümit Özdağ'ı ihraç istemi ile disiplinine vermeleri arasında herhangi bir mantalite farkı yoktur. Her iki davranış biçimi de İYİ PARTİ'nin kuruluş amacına da misyonuna da yakışmamıştır. 81 il başkanının malum konuda tam mutabakatı övünülecek değil aksine partide hakim olan, geldiğimiz partilerde tekmeleyerek red ettiğimiz otoriter bir yapıdan mütevellit oluşmuş ruh halinin dışa vurumu dur. O zaman içinizde bir taneniz olsun özgüven sahibi il başkanı çıkamaz mıydı; Gaziantep il başkanının sorumluluğunu üstlendiği "İsmi çizilecekler listesinin" müsebbibi olarak disipline verilmesini. Benim esas dikkat çekmek istediğim husus; belli ki bu 81 il başkanı üzerinde sağlanmış olan kurşun asker modeli otoriter yapı ile İYİ PARTI'nin taban olarak hiç bir şekilde razı olmayacağımız; şayet cumhur ittifakı ile görüşmeleri yapılması durumunda o noktadan sonra artık bizim için "Sözde Güçlendirilmiş Demokratik Parlamenter Sitem" olacak olan aslında Erdoğan vesayetini koruma ve kollama sürecine kurumsal olarak alet edilmesi ihtimalidir. İşte bu ihtimaldendir ki biz taban olarak diyoruz ki; ilk önce seçimleri kazanıp iktidar değişikliğini yapalım. Sonra yeni iktidar ile belli süreliğine daha önceden oluşmuş ve oturmuş olan Erdoğan vesayetine karşı yeni düzenlemeler ile sağlanan demokratik ortamda "Güçlendirilmiş parlamenter sistem"e dönme çalışmalarına başlanması hedeflenmelidir. Seçimden önce sistem değişikli görüşmeleri yapılması durumunda sistemin adı o veya bu şekilde değiştirilmiş olsa bile o sistemin içine "Erdoğan vesayeti''ni koruma ve kollamaya matuf şifreler yerleştirilerek bugün nasıl ki yanında Devlet Bahçeli'yi görüyorsak yarında Meral Hanım veya başkalarını görebiliriz. Bu uyarılarım bir itham olmayıp ön almaya matuf hissiyatım dır. Bu arada Meral Hanım'dan "Önce Cumhurbaşkanı olacağım, mevcut yetkilerle devlet yönetimini Cumhuriyetin kuruluş ayarlarına döndürüp sonra demokratik parlamenter sisteme geçeceğiz" mealinde kesin ifadeleri kullanmasını beklemek de doğru değil. Maazallah böyle netlikte kesin ifadeleri kullanması durumunda; kumpas geleneğini alışkanlık haline getirmiş olanların kalleşçe kurgularla gerek Meral Hanım gerekse İYİ PARTİ üzerine ne derece gidilebileceğini artık hep beraber kestirebiliriz. Unutmayalım ki; Meral Hanım hakkında üzerinde gizlilik kararı alınarak açılmış, ne garip ki duruşması bir türlü yapılmayan bir dava var. Biliniz ki bu dava boşuna açılmadı. Meral Hanım bu davayı da dikkate alarak çok akıllıca bir süreci yürütüyor. Şimdi soruyorum size; partimizin ve ülkemizin siyasi geleceği ile ilgili bu kadar riskler söz konusu iken; Bahadır Erdem veya onun bunun attığı twit'lerin ne önemi kalıyor. Meselesinin özü "Bu partiden bir şey olmaz, benden bu kadar" psikolojisinin yayılıp hakim olmasına değil aksine "Gidilebildiği yere kadar partimize sahip çıkacağız" demek olmalıdır.  

Bahadır Erdem'i Türk milleti olarak daha çok TV'lerdeki konuşmalarından; özellikle ülkemizde hukuk, adalet, insan hakları ve demokrasimiz adına yaşanan problemler üzerine engin hukuk bilgisi ile besleme akademisyenlerin aksine yaptığı vicdani derin analizlerinden tanıyoruz. Bu anlamda iki hukukçu biliyorum; birisi Bahadır Erdem, diğeri ise Ersan Şen. Muhtemelen kendisini İYİ PARTİ'ye davet edenler de dikkat çeken bu yönüne binaen davet etmiş olmalılar. Hani bir de şu denir ya; "İYİ PARTİ"nin her kademesine MHP'leler hakim" algısını yıkmak için vitrini zenginleştirmek amacıyla da davet edilmiş olabilir. Bahadır Erdem ülkücü falan değil. Sosyal demokrat, ailece aktivist, insan hakları savunucusu seküler birisi olduğu gibi aynı zamanda "Andımız"ın Danıştay'ın olumlu kararına rağmen cumhur ittifakının okutulmaması şeklindeki siyasi kararına itirazını hukuki gerekçelere dayandırarak anlatırken, aynı zamanda bu konuşmalarını milli hislerle yaptığını defalarca şahit olduğumuz bir insan. Dolayısıyla, oldukça vatansever ve milli düşünen birisi olduğuna kanıyım. Bahadır Erdem'in, kuruluş gerekçesini "Vatan ve millet severlik paydasında buluşan herkesin aidiyet duyup üye olabileceği; "Güçlendirilmiş parlamenter sistem"e geçmeyi misyon edinmiş" İYİ PARTİ"de yer almayı düşünmüş olması veya gelen teklife olumlu cevap vermiş olması onun yanlışı değil, olsa olsa İYİ PARTİ'nin mensuplarının kendi partilerinin tarifini ya anlayamamış ya da değiştirmiş olmalarıdır. Bu insana İYİ PARTİ'de MHP'lilik duyarlığı ile tepki gösterme bir çelişki olduğu gibi aynı zamanda partide ciddi bir sorunun varlığını gösteriyor. Bu partinin adı ya "ÖZ MHP" olarak değiştirilsin ya da Devlet Bahçeli'nin çağrısına uyularak yuvaya dönülsün(!) ama iki arada bir derede görünümlü bir parti olarak kendi iç bünyesinde yaşadığı çelişkilerle varlığını sürdüremez, iddialarını ortaya koyamaz. Apo'ya yazdırılan ısmarlama mektubun HDP seçmenine takdimini "Kürt inisiyatifinin tek temsilcisi olarak gördüğümüz Apo'nun mektubundaki yönlendirmesi doğrultusunda, HDP seçmeninin oylarını cumhur ittifakı lehine kullanmasını bekliyoruz" mealindeki Devlet Bahçeli'ye ait ifadeler onun bilgeliğine atfedilirken; Recep Tayyip Erdoğan'nın yine daha önceden Kürt inisiyatifi temsilcisi olarak gördüğü Leyla Zana'yı kabulü ile başlayan bir sürecin devam etmesi gerektiğine vurgu yapan bir twit atmış olan Bahadır Erdem'i hangi mantık ve etik değerler adına linç ediyoruz. Birilerinin Bahadır Erdem'e "Bilge" payesi vermediğinden mi veya kendisine "Reis" denmediğinden mi. Birileri fokları kafaya takar, sahip çıkarlar; birileri caretta caretta'lara kafayı takar onlara sahip çıkarlar; bileri kedilere köpeklere sahip çıkarlar. Bahadır Erdem de; insan hakları savunucusu, aktivist hukukçu kızı ile birilerine göre haşa Allah'ın hesabını yanlış yaparak eksik yarattığı, (Bu cümlem bu insanları iğrenç yaratıklar olarak görenlere sitemimdir.) cinsiyet sorunu yaşayanların sorunlarına sahip çıkmayı insan hakları savunuculuğu adına misyon edinmişler. Söylem ve faaliyetleri de bu minvalde. Kaçak hastane açıp cinsiyet değiştirme işlemleri yapmıyorlar. Hukukçu kızı, belli ki babasının da desteği ile ABD, başka ülkeler ve özelikle de orta doğu bataklığında cinsel suiistimaller ve gasp edilen haklar üzerine mesleki araştırmalar yapıp, raporlar hazırlamışlar. İnsanlık adına bu kadar çaba içinde olmayı misyon edinmiş insanları linçe tabi tutmak sizce vicdanı mi. Bahadır Erdem, insan hak ve özgürlükleri ile kamil anlamda yaşamayı arzuladığımız demokrasi ve Allah'ın yarattığı her canlı varlığın haklarını tam anlamıyla koruyan ve gözeten bir anayasa çalışmasında doğrudan yer verilmesi gereken bir hukuk adamı. Ancak ben onun yerinde olayım hiç bir şekilde gecikmeden istifamı veririrm. Çünkü kendisine gösterilen linç girişiminden anlaşılan o ki; ne İYİ PARTİ camiası ne de bu ortalama algı düzeyi ile millet onu anlayabilecektir. Yine bu insan bütün bunları söylemiş olup aynı zamanda beş vakit camide görünüp, bir de Devlet Bahçeli'ye methüsenalar dizseydi muhtemelen bu kadar tepki görmeyecekti. Peki bu insanın istifası alınınca İYİ PARTI'nin üzerinde oynanan onur suikastları sona erecek mi; elbette hayır. Biz bu ülkede son yirmi yılda o kadar iğrençlikler, o kadar kalleşlikler yaşadık ki; hedef seçilen adamın koynuna fark ettirmeden "Oğlanı" atarlar sonra da ertesi gün medya da yayınlarlar. Neler yapılmadı ki; patates soğan doğrayan aşçı yamağına fetö'cü dendi ceza kesildi, fetö musluğunu açıp kapayan azılılar ise "Metal yorgunluğu" adı altında istirahate alındılar. Evet, Bahadır Erdem istifa etmelidir(!)

İYİ PARTİ niçin kuruldu ne bekliyoruz

İYİ PARTİ tabanı, değerli dava arkadaşlarım; nasıl ki zamanında bulunduğumuz yerlerde inanmışlığımız ve adanmışlığımızın üzerine poşet geçirilerek istemediğimiz bir yerlere sürüklenmek istendiğimizde buna karşı itirazımızı dile getirmişsek, bundan sonra da benzer durumlar karşısında yine benzer şekilde itirazlarımızı dile getirip, tepkilerimizi göstereceğiz.

Sonra devamında; "İki adamın dayattığı fiili durumlar"a karşı cesurca duruşumuzu göstererek, Cumhuriyetimizi değiştirme ve dönüştürme niyetini akamete uğratmak ve meşru siyasi savaşı vermek için kurumsal kimliğimiz İYİ PARTİ'mizi inşa ettik. Şu an itibariyle anlaşılan o ki; siyasi şartlar İYİ PARTİ'mizi kilit konuma getirdi. Şimdi böyle bir konjonktürde parti yönetiminin alacağı siyasi kararlar hem partimiz açısından hem de ülke açısından çok etkiliyici ve yönlendirici olacaktır.
İşte bu konumuna binaen dir ki; daha düne kadar TV kanallarında rica minnet davet edilirken bugün aynı TV kanalları izlenebilirliklerini artırmak için tartışma programlarına İYİ PARTİ başlığını atarak başlamaktadırlar. Cumhur ittifakı bile artık geleceğe dönük hesaplarını İYİ PARTİ ile öyle veya böyle gireceği diyaloğa bağlamış durumda. Yani benim korktuğum o ki; cumhur ittifakı İYİ PARTİ yönetimini zorlama ve dayatmalarla bir şekilde ikna ederek kendilerine dokunulmazlık zırhını giydirecek bir diyaloğu oluşturma niyetindeler. İşte bundandır ki; "Metal yorgunluğu" adı altında görevlerinden el çektirilen büyük şehir belediye başkanları hakkında; bugün devletin en yüksek istişare kurulunda görev yapan birisinin şahitliğine rağmen savcılar bir tanesi için dahi soruşturma açmamışken; İYİ PARTİ ve mensupları üzerinden adeta fabrika kurulup, dosyalar üretiliyor. Dolayısıyla taban olarak bu salvolar karşısında dağılmak değil toparlanma görüntüsü vermek durumundayız. Özellikle cumhur ittifakının; partimiz yönetimine kırk dereden su getirerek, açılan veya açılacak davalar ile kendilerine yanaşmayı zorunlu hale getirme kurgusuna veya onların alışageldikleri kumpaslara karşı taban olarak vermeniz gererken görüntü şu dur; "İYİ PARTİ tabanı hiç bir şart altında cumhur ittifakı ile ortak proje inşasına razı değildir ".Yani cumhur ittifakı bileşenleri şunu bilecekler ki; İYİ PARTİ yönetimini ite kaka, tehdit veya zorlama ile istedikleri belli bir noktaya kadar razı edecek olsalar dahi tabandan bir tek mensubunun iradesi onların peşlerinden gitmeyecektir. Bu mesajımız sadece cumhur ittifakına değil aynı zamanda partimiz yönetiminedir de. Farkındaysanız tabanımıza önerdiğim duruş aynı zamanda parti yönetimini cumhur ittifakı karşısında güçlü kılacaktır.

Peki İYİ PARTİ tabanı ne yapmalı; operasyonlara figüran olmamalı
İYİ PARTİ'nin o şekilde, bu şekilde veya şu şekilde; bünyesine dahil ettiği insanların arızalı çıkması mümkündür. Adamın yanlış seçilmiş olduğunu kabul ederim ama bunun üzerinden partime sırtımı dönmem, aksine sahip çıkarım. Eğer bir insanın attığı tüm twit'ler geriye doğru taranıp, arızalı olanların ortaya çıkarılıp sonra da kurgulanmış bir kumpasa monte ediliyorsa ve de bu kumpasçıların tezgahını aşikâr olarak görüyorsam; kalleşlerin yazdığı senaryoya figüran olmam aksine partime sahip çıkarım. Siyaseti, bu kalleşçe tezgahları kurgulamış kumpasçıların inisiyatifine ve nihayetinde onların galibiyetine terk edersek siyasi olarak muktedir olanları hiç bir zaman değiştirmemiz mümkün olmayacaktır. Şunu hiç unutmayalım ki; bu ülkeyi 15 Temmuz ihanet sürecine taşıyan Ergenekon ve Balyoz kumpasları olup, bunun senaryosunu yazan puştlarla, siyaset yapan bazılarının Türk milletine kalleşlik yaparak onlarla yapmış oldukları işbirliği dır. Görüyor ve anlıyoruz ki; o zaman o kumpasçı hainler sayesinde kendi itiraflarından da anlaşılacağı gibi siyasi olarak muktedir olanlar bugün güç kaybedince yine o alçakların yöntemini kullanarak milletin umudu haline gelen ve buna paralel de oy gücü artan İYİ PARTİ'ye operasyon üstüne operasyon yapmaya çalışıyorlar. Biz İYİ PARTİ tabanı olarak cumhuriyet tarihinin en aşağılık terör örgütüne rahmini kiralayıp T.C Devletine en büyük ihaneti yapan 15 Temmuz piçini peydahlayanların İYİ PARTİ üzerine yazdıkları haince kurgulanmış operasyonlarına inanıp sırtımızı asla dönmeyeceğiz. Bu işbirliğinin başımıza musallat ettiği bedele dair hesap vermekten kendilerini azat edenler iyi partinin yükselen değerini itibarsızlaştırma operasyonlarına gelmeyeceğiz. Her partinin içinden şerefsizi de, namussuzu da çıkabilir. Kurumsal kimlik bunun gereğini yapabilir ama bu tür üç beş yanlış adam yüzünden partimizi gözden çıkarmamızı kimse beklemesin. Benim için önemli olan partinin eksen kayması yaşamasıdır. Örnek mi; velev ki duyduk; Meral Hanım cumhur ittifakı ile oturup "Güçlendirilmiş demokratik parlamenter sistem"e geçme görüşmelerini yaparak şekil verme çalışmaları yapıyor. Tam da bu noktada partim ile ilişkimi bitiririm. İYİ PARTİ tabanı olarak bizim beklentimiz bu sistemle seçime girip, kazanıp daha sonra "Güçlendirilmiş Demokratik Parlamenter Sistem"e geçmektir. Çünkü cumhur ittifakı vesayetini ortadan kaldırmadan yeni sisteme geçilmesi durumunda cumhur ittifakı vesayeti sistemi tıkar, çalışamaz hale getirir. Edep yahu...Kumpaslara muktedir olanlar yine kumpaslarla kalıcı olmak için twit tarama ordusunu kurup oraya, buraya, şuraya; o televizyona, bu televizyona, şu televizyona yerleştirilmiş beslemelerle İYİ PARTİ'ye karşı taarruza geçmiş durumdalar. Seninkilere gelince metal yorgunluğu, başkalarınınkine gelince puştlar öyle mi. Hadi oradan. 

Mehmet Soral
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Related Posts

Leave Comments