Kim hangi partiden olursa olsun Türkiye'de "Parti Devleti"ne dur demiş olmanın lokomotif inisiyatifi ülkücülere aittir.
...
Ekrem İmamoğlu klasik CHP duruşu ile değil daha çok ülkücülere benzer duruşu, hal ve tavırları ile başarılı olmuştur. Ankara adayı Mansur Yavaş'ın kimliğini sorgulamaya zaten gerek yoktur. Mersin, Adana, Antalya için de keza aynı şey söz konusudur. Bunda Kemal Kılıçtaroğlu'nun 1980 öncesi sol ideolojik CHP yapısını milli çizgiye çekerek, zemini Türk milliyetçileri ile kucaklaşmaya müsait hale getirmesinin payı da büyüktür.
...
Peki ülkücüler bu kadar itibar görüp, tercihleri inisiyatif unsuru oluyor, AKP adayları bile geçmişlerinde ülkücü hareket ile bir ilinti kurma gayretine girmişlerse; niçin Türk milliyetçileri hiç iktidar olamıyor. İşte bunun nedenini başımızı ellerimiz arasına alıp, düşünmemiz lazım. Kendi adıma söyleyeyim; tek neden Devlet Bahçeli dir.
Geçmişte neler olduğunu unutanlara hatırlatmış olalım
Devlet Bahçeli 2002 yılında bir yayla şenliklerinde hiç bir şekilde parti gündeminde yokken; parti yönetiminin dahi değerlendirmesine baş vurmadan, koalisyon ortağı olduğu hükumet ortaklarına da danışmadan cepten tavşan çıkarır gibi 3 Kasım erken seçim tarihini verdi.
Seçimler istediği tarihte oldu. MHP, DYP, ANAP, DSP, SP kısaca CHP dışında tüm partiler baraj altında kaldı.
Devlet Bahçeli, Mesut Yılmaz ve Tansu Çiller'in istifasını sağlamaya yönelik, örnek olmak adına istifa edeceğini gündeme getirdi(!) Bu ''Etik'' davranışı örnek alan Mesut Yılmaz ve Tansu Çiller de istifa ettiler. Öyle ya; onların partileri de MHP gibi barajın altında kalmıştı, Devlet Bahçeli istifa etmişse onların da istifaları gerekirdi. Ancak Devlet Bahçeli onları istifaya yöneltti ama kendisi istifa etmekten vaz geçti.
Böylece Devlet Bahçeli, siyasi arenada sadece CHP'yi bırakan bir manevra yaparak, AKP'nin kurulması ve tek başına iktidara hazırlanması, istediği şekilde top koşturabilmesi için en ideal siyasi zemini Recep Tayyip Erdoğan'a armağan etmiş oldu. Bu arda şunu da unutmayın ki; Erdoğan gelir gelmez ''Ben BOP projesi eş başkanıyım'' demişti. Parti yönetimine ve koalisyon ortağı olduğu hükumetin taraflarına danışmadan verilen erken seçim tarihi neye yaramış oldu; BOP projesinin devreye girmesine.
Devlet Bahçeli o günden bugüne hala AKP neye ihtiyaç duyuyorsa onun gereğini yapmaya devam ediyor. Türk milliyetçilerinin talebi olup da gerçekleştirdiği bir şeyler varsa; verin o bilgileri, onları da buralarda paylaşalım
Devlet Bahçeli'nin akla ziyan talebi
Dikkat ederseniz bu ülkede Türk milliyetçilerin doğrudan karşı çıkacağı değişiklikleri önce Devlet Bahçeli eliyle gündeme getirip, sonra da gerçekleştiriyorlar.
Bundan sonra sıra gelecek devletin adı, milletin tarifi ve bayrağın şeklinin değiştirilmesine. Bunu da Devlet Bahçeli eliyle başlatacak olurlarsa hiç de şaşırmam.
Zamanında bu hususları dile getiren AKP trolleri ve "Akil insanlar"ın tümü şu anda Devlet Bahçeli'ye en çok methiyeler düzenler, bizlerden de nefret edenler olduklarına göre bu muhabbetin varacağı sonuç amaç birlikteliğinden öte ne olabilir ki.
Nerden mi çıktı bu. Devlet Bahçeli'nin federasyon yapılanmasına çanak tutan bugünkü yerel yönetimler üzerine talep etmiş olduğu sistem değişikliği çıkışıdır.
Değerli dostlar, Devlet Bahçeli yine ülkemizde bir kırılmanın daha yaşanarak, ülkemizin yeni bir maceraya savrulması için tetiğe bastı. Bakın ne demiş;
"Devlet Bahçeli yerel seçim sonuçlarının ardından yeni bir sistem önerisinde bulundu. Bahçeli, "İlçelerde sandığa yansıyan irade ile büyük şehir belediyesi seçiminde sandıktan çıkan neticenin çelişmesi demokrasi açığı bir sistem arızasıdır. Kafalar karışmamalı, öyle bir sistem inşa edilsin ki sadece büyük şehir belediye başkanını seçelim."
....
Benim buradan çıkardığım şu ki; daha önce azınlıklara "Kendi geleceklerini kendilerinin tayın etme" hakkı tanıyan ikiz yasaları komisyonlardan geçirip, meclis gündemine getirterek AKP'nin kucağına verip yasallaşmasını sağlayan Devlet Bahçeli dir. Bunu başardıktan sonra devamında; "Tek adamlı partili Cumhurbaşkanlığı sistemi"ni gündeme getirip, onun da filen gerçekleşmesini sağlamıştır.
...
Bu arada bir şey oldu ki; Devlet Bahçeli hiç bir şekilde gündemine almadı. O da; AKP'li bir heyet Almanya'da federatif yapıyı incelemek için çalıştay yapıp geldiler. Kendisine muhalif benim gibi Türk milliyetçilerine zillet demekten imtina etmeyen Devlet Bahçeli, Almanya'da ki bu zilletliğe sesini çıkarmadı. İki gün önce de ilk defa ve kasıtlı olduğunu düşündüğüm; "Kürt vatandaşlarıma teşekkür ederim" demişti.
....
Yukarıdaki düşüncelerimi paylaşmamın nedeni; Devlet Bahçeli'nin ülkemizde federatif yapılanmaya giden bir süreci başlatmış olduğu endişesini taşıyor olmamdır. Bunu da; ülkemizde her yaşattığı kırılmalardan sonra başımıza gelenlere bağlıyor olmam ve kendisine de hiç güvenip, itimat etmememdir.
...
Tüm şehrin, ilçeleri de dahil olmak üzere her şeyine hakim güç ve iradeye sahip yetkilerle donatılmış "Büyük şehir belediye başkanı" gerekliliğini gündeme getirme federatif yapılanmaya yol açma girişimidir. Bu talebi bizatihi Devlet Bahçeli'nin dile getirmiş olması dır esas beni endişeye sevk eden.
...
Okuyan, yazan, düşünen ve yaptığı çıkarsamaları topluma aktaran her aydın kişiden ricamız; Devlet Bahçeli'nin bu riskli talebinin gereksizliğini bulundukları her yerde ve her fırsatta anlatmalarıdır.
İYİ PARTİLİ Türk milliyetçilerini vicdanını sorgulamak kimsenin haddi değildir
Biatcı Balgatcılar, biz İYİ PARTİ'li Türk milliyetçilerini vicdani muhasebeye, sorgulamaya çağırıyorlar. Neymiş efendim; CHP ile ittifak yaparak, CHP'nin kazanamayacağı yerlerde kazanmasına, MHP'nin de kazanabileceği yerlerde kaybetmesine neden olmuşuz.
...
Tabiki böyle düşünenler için çıkış noktası; MHP kurumsal iradesini gasp eden Balgat mukimi ve avenesinin "Türk milliyetçiliği Hareketi"nin temsil noktasında görülmeleridir.
...
Oysa, biz İYİ PARTİ'li Türk milliyetçileri olarak konumumuzu tarif ederken dediğimiz şu ki; MHP kurumsal iradesi gasp edilerek, MHP önce AKP'ye entegre, sonra da içinde asilime edilerek Türk milliyetçiliği ideolojisini iyice marjinalleştirerek, Devlet Bahçeli'nin mucidi olduğu "Tek adamlı partili Cumhurbaşkanlığı sistemi"nin gereği olarak iki partili sisteme geçmek üzere MHP'nin siyasal ömrümü tamamlatmak istenmektedir. Bizim endişemiz de bu temel esasa dayanıyor. Partinin kuruluşu da esas gerekçesini bu endişemize dayandırmıştır.
...
Kısaca İYİ PARTİ, Millet ittifakının içinde yer alarak "Türk milliyetçiliği ideolojisi"in marjinalleştirilmesine ve "Tek adamlı partili Cumhurbaşkanlığı" için iki partili siyaset kurumunu oluşturma oyununa mani olmuş, olmaya da devam edecektir.
Ülkücüler itibar görüyor ama iktidar yapılmıyor
Kim hangi partiden olursa olsun Türkiye'de "Parti Devleti"ne dur demiş olmanın lokomotif inisiyatifi ülkücülere aittir.
...
Ekrem İmamoğlu klasik CHP duruşu ile değil daha çok ülkücülere benzer duruşu, hal ve tavırları ile başarılı olmuştur. Ankara adayı Mansur Yavaş'ın kimliğini sorgulamaya zaten gerek yoktur. Mersin, Adana, Antalya için de keza aynı şey söz konusudur. Bunda Kemal Kılıçtaroğlu'nun 1980 öncesi sol ideolojik CHP yapısını milli çizgiye çekerek, zemini Türk milliyetçileri ile kucaklaşmaya müsait hale getirmesinin payı da büyüktür.
...
Peki ülkücüler bu kadar itibar görüp, tercihleri inisiyatif unsuru oluyor, AKP adayları bile geçmişlerinde ülkücü hareket ile bir ilinti kurma gayretine girmişlerse; niçin Türk milliyetçileri hiç iktidar olamıyor. İşte bunun nedenini başımızı ellerimiz arasına alıp, düşünmemiz lazım. Kendi adıma söyleyeyim; tek neden Devlet Bahçeli dir.
''Kürt kökenli vatandaşlar'' diyerek söze başlamak Türk milletini ayrıştırmaktır
Evet, nihayet Türk milliyetçiliği kurumsal kimliğinin siyasi temsilcisi konumunda görülen MHP'nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye "Kürt kökenli vatandaşlara teşekkür ederim" dedirttiler.
...
Devlet Bahçeli'nin "Kürtlere" teşekkür etmesi büyük bir gaf değilse nedir peki. Gürcülere, Çerkezlere, Arnavut ve Boşnaklara, Lazlara teşekkür edilmiyor da niçin ille de Kürtlere...?
...
Tüm siyasi liderler "Kürtlere" teşekkür etmek için sıraya girmişlerse; sormak isterim bu ayrıştırıcı dilin varacağı nihai hedef neresidir.
...
"Kürt" dediğimiz insanlar Ermeni, Rum, Yahudiler gibi azınlık olarak görülmeyip bu milletin asli unsurundan kabul edildiklerine göre sormak istiyorum; niçin olur olmaz şeyleri vesile kılarak ille de ve özellikle de "Kürtlere teşekkür" sık sık telaffuz edilerek yeni bir "Etnik azınlık" yaratma gayretine girildi. Bunu yapanlar yapar da; Devlet Bahçeli nasıl yapar anlamak mümkün değil.
...
Meclisten, sayesinde geçen "İkiz yasalar"ın icrası için "Etnik" bir yapının oluşması, onun da Kürtler üzerinden olması, sonra da Kürtler adına bir bölge belirleyip, oraya da bir isim verilmesi üzerine Devlet Bahçeli'nin özel bir gayreti mi var. Eğer yoksa böyle bir düşüncesi; peki pratikte hangi ihtiyaca binaen ikiz yaslar TBMM'den geçti, anayasal ve yasal düzenlemeleri yapıldı. Ve, niçin üç ay önce hükumet adına, içinde AKP'li vekilin de bulunduğu bir heyet Almanya'da federatif yapıyı inceleyen çalıştay yapıldı. Ve yine; niçin Devlet Bahçeli'nin buna itirazı olmadı.
...
Başkalarının Kürtlere teşekkür etmelerini siyasi düşünce ve meşreplerine uygun görüp, duyup geçiyorum ancak Devlet Bahçeli'nin "Kürt vatandaşlarıma teşekkür ederim" ifadesini duyup geçemem, açıkçası maksatlı buluyorum.
Başarı veya başarısızlık partilere mi, ittifaklara mı maal edilmeli
Olayları ve sonuçları; neden olan şartlara göre değerlendirmek lazım.
...
Partilerin seçimlere tek başlarına girmeleri başka, ittifak halinde girmeleri de daha başka şekilde değerlendirmek lazım.
...
Allah da biliyor, kul da biliyor ki; seçim ittifakların başarısı üzerine planlandı ve programlandı.
...
İYİ PARTİ'nin içinde bulunduğu ittifak başarılı olmuşsa bu ne demek; Ankara İstanbul, Adana, Mersin örnek olmak üzere eğer millet ittifakı kazanmışsa; İYİ PARTİ'nin buradan yapacağı çıkarsama; bardağı taşıran ve başarı butonuna basanın kendi seçmeni olduğu hissiyatıdır. Zaten ittifak müessesesinde mantığında bu hissiyat yatıyor.
...
Dolayısıyla İYİ PARTİ belediye kazanmış, kazanamamış hikayesi ile millet ittifakının zaferine gölge düşürme gayreti olsa olsa zaferi kabullenmeyenlerin kıskançlıklarının dışa vurumudur.
...
Ben onlara diyorum ki; kayıtsız şartsız AKP'nin arkasında durarak hangi ülkücü, kaç tane Türk milliyetçisi Cumhurbaşkanı yardımcısı, müsteşar, vali, kaymakam, büyük elçi, rektör, dekan, bakan veya kamu kuruluşunda yönetim kurulu üyesi. Güç olsanız neye yarar ki; hangi yaraya, ne kadar merhem olabiliyorsunuz. Tutup da kopara bildiğiniz meyve ne kadar; sayın da görelim.
Hiç bir parti kendisi adına başarı veya başarısızlık addedemez. Başarı da başarısızlık da ancak ittifaklar üzerinden yapılabilir. Bu seçimin kazananı "Millet ittifakı" kaybedeni ise "Cumhur ittifakı" dır. Türk milleti "İllet" ve "Zillet" aşağılamasını söyleyenlere iade etmiştir.
Siyasi Parti lideri olacaksın ama partine oy vermeyeceksin
Düşünün ki; bir siyasi parti lideri (Memur) siyaset kurumu adına öyle bir atraksiyonlar geliştirecek ki; sonuç itibariyle oy kullanmak için sandığa gittiğinde partisine oy atamayacak; zira partisinin amblemini o listeden sildirecek kadar gaflet, delalet hatta hıyanete düşmüştür.
Sonra devletin bekasından bahsedip, nutuk atacaksın. Yahu sen partinin ismini seçim pusulalarından kaldırtan insan değil misin. Hangi "Bilgelik" ile Türk devleti ve milletinin bekasına yön vereceksin söyler misin.
Allah korusun; gün gelir de bir Lozan'vari antlaşma olsa ve o masada sen olsan; Türkiye'nin isminin "GEÇMEDİĞİ" bir antlaşma metni önüne konsa; inan ki ne yapacağından emin değilim.
Yunanistan Ege'de 18 adayı işgal etti. Her Türk milliyetçisinin geninde olan doğal refleks gereği tepki göstermen gerekirken; Allah rızası için ağzından bir tek kelime çıkmadı. Daima bize İllet dedin, zillet dedin ama bir defa olsun karşı kıyıdaki Yunan'a bir tek söz etmedin.
Evet Türk milleti ve devleti için bir beka sorunu varsa; o da sen ve kankan dır.
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.