Bizde siyaset nedense hep "öpme" "atma" "sıkma" ve "yalama" üstünedir.
"El öpme , nutuk atma, diş sıkma, kemer sıkma, halkı sıkma, palavra sıkma, can sıkma,kıç yalama.." bu eylemlerin en güzel örnekleridir.
Bu kadar eylemin yanında "sıkılma" da olsaydı siyasetimiz için fena olmazdı. Ne yazıkki işte o " sıkılma " eylemi hiç uğramadı bizim siyasetçilere.
Sıkılmak utanmak denek.
Aksi durumda canı sıkılmak olarak düşünürseniz onların canı hiç sıkılmaz. "Padişahım çok yaşa " diye slogan atanlar olduğu sürece kim sıkılır makamdan!
Sanalda sabahtan akşama kadar ne kadar kahraman, ne kadar akıncı, ne kadar yavuz, ne kadar yiğit, ne kadar bahadır, ne kadar şanlı şerefli olduğunu dinleyip duran bir öğrenci, bir gün evde babasına:
- Baba, biz neden hep geçmişimizle övünüp duruyoruz.
Babası acı bir gülümsemeyle:
- Halimizle övünecek durumumuz yok da ondan, der.
Sanki bizim bu günümüzü anlatır gibi. Nedense hep geçmişimiz var? O günler öyle geçmiş çile ıstırap işkence hücre…
Peki YARIN.
Yarınımız var mı?
Sadece dünü anlatmakla olmuyor. Yarın için plan prograf hedef strateji var mı?
Halimiz ortada.
Paramparçayız.
Sosyal medyada varız gerçek hayatta yok.
*
Yahya Kemal:
- Siyasette doğru daima geç söylenir, diyormuş.
Bunu duyan ressam Çallı:
- Şu bizim Yahya Kemal da amma saf adam, demiş. Siyasette doğru geç değil, hiç söylenmez.
Siyâset dediğin doğru ile düşman bizim memlekette.
Doğru söylemek kimsenin işine gelmez. Vatandaş da bu duruma alışmış olmalı ki en güzel yalan söyleyen kürsüden en güzel bağıran ödüllendiriliyor.
Gerçek bu.
Halimiz ortada.
Yandaş mantık gözümüzü kör etmiş.
Tanrı Türk'ü korusun demekten başka bir şey gelmiyor elimizden..
Doğan Ay