"Her kim ki, Mustafa Kemal ve Kuvayi Milliye aleyhine fetva verip düşmanlık yapar; bilin ki, onların damarlarında kâfir kanı akar…"
Sütçü İmam Ali
Bizim yıllarca yazarak ve konuşarak anlatmaya çalışıp da anlatamadığımızı iki haftada anlattı.
Danıştay, Ayasofya'nın cami olarak kullanılmasında engel yoktur kararı vererek müze statüsünü kaldırınca coştular…
Kapalı kapılar ardında her zaman gizli kapaklı okudukları laneti bu kez alenen ve minberde yaptılar.
İçinde namaz kılarak oy devşirme hesabı yaptıkları Ayasofya'nın minberinde…
Yani 1918 yılında Fatih'in torunu Vahdettin tarafından İngiliz ve Yunanlılara teslim edilen İstanbul'u yaklaşık beş sene sonra 6 Ekim 1923 yılında tekrar fethedip yeniden Türk ve İslam toprağı yapan Mustafa Kemal Atatürk'e lanet okudular…
Kurtuluş savaşı yıllarında, "Yunan ordusu halifenin ordusudur. Asıl kafası koparılacak mahlukât Ankara'dadır" şeklinde fetva veren sözde hocaların ve "Keşke Yunan kazansaydı" diye hayıflanan sözde tarihçilerin tedrisinden geçmiş olanlardan başka ne beklenir ki?
İlginçtir, suyun öbür yakasında Yunanlılar, Atatürk'e sövüp Türk bayrağını yakıyor;İstanbul'u tekrar geri aldığı için. Selanik'te doğmuş olduğu ve günümüzde müze olan evini yıkmaktan bahsediyorlar. Bu yakasında ise bizim siyasal İslamcılar, sövüp, lanet okuyup, Anıt Kabri yıkmak istiyor. Ayasofya'nın camiye dönüştürülme kararının verildiği gün önünde toplanıp "Sıra 5816'da" pankartı açarak Menderes'in çıkardığı "Atatürk'ü koruma Kanununu" hedefe koymuşlardı. Amaçlarının emperyal dünyaya başkaldırı değil, Ayasofya'yı müze yapanlara başkaldırı olduğunu belirten tweetler atmışlardı.
Bu iki güruhu Atatürk ve Türk düşmanlığında buluşturan ortak nokta nedir?
Anlayabilene selam olsun…
Bu arada unutmadan söyleyeyim.
Ayağını denk al ey Yunan!
Bizim kebapçının döner bıçağı, DİB'in kılıcından daha keskin ve caydırıcıdır…
25 Temmuz 2020