Hepimiz palyaçoları severiz.
Palyaçolar sirkte veya bir tiyatro sahnesinde karşımıza çıkarlar çoğunlukla. Bizi hem güldürüp hem düşündürmek isterler. Yüzlerindeki palyaço makyajı ve palyaço ifadesi hiçbir şey yapmasalar bile gülümsetir mutlu eder bizleri. Çünkü gündelik hayatta mecburiyet dışında yüzünde palyaço makyajıyla dolaşanları görmeyiz. Özellikle de siyasette bu tipler bir hayli fazla. Siyaset içerisinde yüzleri maskeli bize sadece hamaseet küfür hakaret slogandan başka bir hediyesi olmayan palyaçoları iyi tanımak zorundayız.
Evet palyaçolar bizi güldürür bir an bile olsa gerçeklerden uzaklaşmamızı sağlayabilir ama gerçekleri yok edemez. Bizdeki siyaset palyaçoları da böyle. Bizleri güldürüyorlar ama sadece şov yaparak gerçekleri de gözlerimizden kaçırıyor. Bunu nasıl başarıyor derseniz çok kolay: Sıkışınca slogan üretiyor küfür etmeye bayılıyorlar.
Toplum olarak küfür ve hakaret etmeyi büyük bir erdem olarak gördüğümüz için de bayılıyoruz bu tip genel başkana. Küfür ve hakaretin yanına bir de şöyle afilli bir slogan yerleştirdik mi tadından yenmez inanın.
Oysa bütün (palyaçolar) siyasetçiler maskelerini takmış şekilde hayatın içinde bizimledir. Kendimizin de onlardan pek farkı yoktur. Belki onlardan en önemli farkımız palyaço olduğumuzu bütün dünyaya belli eden boyalarımız yoktur yüzümüzde. Boyalarımız yoktur ama maskelerinizi takmayı da unutmayız. Toplum olarak bizim siyasetçilerden pek farkımız yok sizin anlayacağınız.
O boyalı yüzü içimizde saklarız, bütün gücümüzle gizleriz. Bulunduğumuz iş arkadaş aile ortamlarında sirkteki sahnedeki palyaçonun durumuna düşmemek için öyle iyi saklarız ki kendimiz bile unuturuz varlığını.
O sirkteki yüzü boyalı palyaçolar ve tiyatro sahnesinde rolüne bürünmüş kostümlü makyajlı oyuncuların hepsi toplumumuzun kişiliğini yansıtırlar.
Ama bilinen bir gerçek var ki Soren Kierkgaard'ın da söylediği gibi, "dünyanın sonu her şeyin şaka olduğunu sananların yükselen alkışları arasında gelecek."
Biz de bu güzel tesbite bizim de sonumuz her şeyin sonu bir slogan sevdasından gelecek diye ekleme yapalım.
"Ağlayacağımız ya da düzeltmek için bir şeyler yapabileceğimiz zaman da kalmamış olacak ve bu sona hepimiz tıpkı palyaçolar gibi ağlayamadığımızdan güleceğiz." Ne güzel tesbit değil mi? Üzüleceğiz ağlayacağız ama yüzümdeki sahte gülümsemeyi de unutmayacağız.
O sahte gülümseme hep bizimle olacak. Iki yüzlü insanlardan siyasetçilerden kurtulmadan gidebileceğimiz yer yoktur.
"Tiyatronun kulisinde bir gün yangın çıkmış. Palyaço haber vermek için sahneye gelmiş. Herkes bunun bir şaka olduğunu sanıp alkışlamaya başlamış.Palyaço uyarmaya devam ettikçe alkışlar daha da hızlanmış.Sanırım dünyanın sonu, her şeyin bir şaka olduğunu sananların yükselen alkışları arasında gelecek."
Doğan Ay