Cumhurbaşkanı, Isparta'ya kurulan en büyük Coca Cola fabrikasının açılış kurdelesini kestiği makas henüz cebinde dururken İsrail'i bilmem kaçıncı defa terör devleti ilan etti.
Elbette bu terör devletine, devamlı veto ettiğimiz OECD üyeliğini 11 Mayıs 2011'de kendisi değil başkası bahşetmişti. NATO'nun kapısını da 4 Mayıs 2016'da Patagonya Cumhurbaşkanı aralamıştı…
Yine bu terör devletiyle ticaretimizi de bilmediğimiz kişiler dörde- beşe katlamıştı zaten…
E mevzu gündem tesisi olunca Başbakanımızda atıldı, tarımda Avrupa birincisi olduğumuzu ve ekonomi olarak üçüncü çeyrekte %11,1 büyüdüğümüzü söyledi.
Pinokyo'nun tahta burnu değilse o büyüyen, kesin Antalya'da seradan toplanıp İstanbul'da hale inen hormonlu hıyardır...
Ekin ve nesil adım adım mahvoluyor, hem de muhafazakâr bir iktidar eliyle...
İthal saman kuru kuruya gitmiyor arkadaş, biraz ıslatmak lazım...
Cola'yı da soğuk içmek gerekiyor…
İktidarın malum ayakkabı kutulu haftada farklı bir gündem oluşturmak için böyle şeyler söylediğini biliyoruz ve saygıyla karşılıyoruz...
O sebeple biz, kendi Beğ'imizin söyleyeceklerine kulak kesilmiştik.
Çünkü vaktiyle çok ağır iddia ve ithamlarda bulunmuş 5 Aralık 2012 de "Ne yaparsan yap, hangi anayasayı değiştirirsen değiştir, hangi Anayasa Mahkemesi'ne nasıl şekil verirsen ver, savcılar, hâkimlerde nasıl atama yaparsan yap, yolsuzluğun, yoksulluğun hesabını sormazsam namerdim" demişti.
Ve bu sözlerini çeşitli yerlerde defalarca tekrarlamıştı…
MHP Genel Başkanı'nın belirgin olarak 16 Nisan 2016 referandumu sürecinde başlayan dönüşünün gerçek sebeplerini anlamaya çalışırken ve bu 17-25 Aralık döneminde neler söyleyeceğini beklerken pası şeytan verdi.
Rıdvan Dilmen, "Ben Tayyip Erdoğan beye baktığımda parkasız bir Deniz Gezmiş görüyorum" dedi.
Ve Devlet Bey, AKP'lilerden daha AKP'li sert bir üslup ile karşı çıktı. "Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'na 'Parkasız Deniz Gezmiş' ifadesi ne Türk milletine yakışır ne Cumhurbaşkanlığı'na yakışır ne de Cumhurbaşkanlığı'na yapılan bir yalakalığa yakışır. Şiddetle reddediyorum ve Türk milletinden özür dilemesini istiyorum. Cumhurbaşkanı bir dönemin teröristinin özdeşi olarak takdim edilemez."
Çok ilginç değil mi; şeytanı aracı kılarak bir nevi özür dilemek de varmış kaderinde Beğ'imin...
Adeta Devlet Bey'in Erdoğan'a karşı o kadar terörle iş tutma ve ihanet iddiaları yalanmış ve iftiraymış ve bu iftiralarına koca bir Ülkücü camiayı da alet etmiş gibi bir garabet var ortada...
Aslında Rıdvan, Erdoğan'ı övdü mü yoksa dövdü mü o da belli değil.
Çünkü Deniz Gezmiş, Sol cenahta ne kadar kahraman gibi görülse de basit bir banka soyguncusudur nihayetinde.
Parkası da çalıntı...
Öğrencisi olmadığı ODTÜ'de 11 Ocak 1971'de İş Bankası Emek Şubesini soymak suçuyla saklanırken 1970-71 kışında sol örgütlere yardım amacıyla kızlı-erkekli düzenlenen bir maskeli balo gecesi salonun vestiyerinde en çok beğendiği o meşhur parkayı alıp sırtına geçirmişti…
Yani şimdi Deniz Gezmiş, Erdoğan'ın banka soyanı mı oluyor yoksa parka çalanı mı?
Şimdi şeytanın parkasızına Rıdvan mı diyeceğiz?
Ulan kör şeytan, durup dururken aklımızı söküp attın...
Meraklısına not: Banka soymak suçundan bir türlü yakalanamayan Gezmiş, 4 Mart'ta Gölbaşı'ndaki ABD üssündeki askerleri kaçırdıktan 12 gün sonra Sivas Gemerek'te şıp diye yakalanıvermişti. Acaba onları kullanan güç, daha ağır bir eylem yapmaları için mi beklemişti?
Üç-beş üniversite öğrencisinin kale gibi korunan ABD üssüne girip asker kaçırması birileri yol vermeden mümkün mü?
Bu yol vermeler nereye kadardı?
Sonuçta ABD askerlerinin kaçırılması müttefikimiz(!) nezdinde bardağı taşıran damla etkisiyle infial yaratmış ve hükümet baskı altına alınarak, ülkemiz 12 Mart'ta muhtıra yaşayıp sıkıyönetimli karanlık bir döneme daha girmişti...
Deniz, banka soygununun akabinde yakalansa yine idam edilir miydi? Yoksa şimdi torunlarını seven, sıradan eski bir solcu olarak aramızda mı olurdu?
Bu yol verme meselesini düşünürken, ABD ile yaşadığımız Reza meselesini de daha geniş açıdan değerlendirip nasıl bir baskı altında olduğumuzu görmemiz lazım…
Umarım yine çıkmaz yollara, dar geçitlere sürülmeyiz…
Yahya Hoçur
18.12.2017