''Kaş göz derde kaldı, yiğitler göç etti gitti, meydan namerde kaldı''
Kim bilir bir daha ne zaman gelirler.
Enver'ler, Atatürk'ler, Atsız'lar, Başbuğlar öldü beyler.
Savaşın da, barışın da, kavganın da dostluğun da, alpliğin de, erliğin de, mertliğin de, delikanlılığın da, arkadaşlığın da, ülküdaşlığın da, tadı kalmadı. Şairin dediği gibi en iyisi bir an önce güzel atlara binip birer birer çekip gitmesi.
''Saçlarında kurt nefesi rüzgârlar, dillerinde sevda türküleri'',
kulaklarında ''Bir kemiğin ardından saatlerce yol giden'' köpeklerin sesleri.
Belki tarihte mumla ararlar da bulurlar, anadan babadan yardan geçen böyle bir nesli.
Şair ''Bir tel kopar ahenk ebediyyen kesilir'' demişti.
Kesildi.
Anlaşılan o ki bizden geriye idamlar zindanlar ve işkencelerden sonra dayaklarda miras kalacak.
Her ne kadar adımız milliyetçi, amblemimiz bozkurt olsa da, gerçekliğimiz emir kulluğudur çünkü.
Töre biter, ama kutsal masallarımız bitmez.
Bakmayın dava mava dediklerine, dava mava diyorlar da dava mava hikâye, Ülkücülük mülkücülük de kimsenin umurunda değil.
Dövülenlerde zaten ülkücülük için falan dövülmüyor. Basbayağı lider için dövülüyor.
Yani mesele müesses nizam (menfaat) meselesi, dava değil.
Denemesi bedava, İstediğiniz kadar davaya, ülkücülüğe, Türk'e, Türkçülüğe küfredin, bakın bakalım kimin gıkı çıkacak? İddia ediyorum vatanı, milleti, devleti, hatta Türkeş'i de koyun teraziye yine sonuç değişmez.
Herkes kızar.
Herkes bağırır, ama kimse kimseyi dövmez.
Bakmayın siz milletin mavrasına.
Onlar geçmişte kaldı.
Yıllar sonra bizim gibi bir deli Şahin çıktı, o da boyunun ölçüsünü aldı.
Fırat'ı, Cengiz'i düşünün, takkenizi koyun önünüze. Kim arkalarını aradı?
Uzağa gitmeye gerek yok. Bu memlekette idamlık ülkücüler, çocuğu yaşındaki gençlere dövdürülürken, ihtilalciler, işkenceciler milletin kıçına jop sokanlar, milletin anasını, kızını, karısını getirtip sorguda çırılçıplak soyanlar, ibreti alem için alnından vurularak değil, ecelleriyle karınlarını kaşıyarak öldüler.
Yani?
Yani, kimse dava mava diye maval okumasın. Başbuğun Kenan Evren'e tarihi mektubunu hatırlasın yeter. O mahkûm etmişti. Bunlarda maymun. Var mı bunun ötesi?
Bundan gayrısı, bundan ötesi beyler, davalı mavalı değil, paralı pullu bol akçalı oligarşik ince işler.
İsterseniz elimiz değmişken iyice deşelim. Cerahat iyice çıksın dışarı.
Bir davaya, bir de lidere söz söyleyin bakalım ne olacak, hangisinde kıyamet kopacak, hangisinde yer yarılıp gök çökecek.
Bütün mesele burada düğümlenip, burada çözülüyor işte.
Hani, kral öldü yaşasın yeni kral meselesi var ya, işte bu da tam öyle.
Dayakların mayakların hepsinin bir anlamı, hepsinin bir mesajı var.
Dava da, milliyetçilikte, ülkücülükte her şey benim diyor.
Hoş, üstesinden gelse kimse onun olmasına karşı çıkmayacakta neyse.
İşte böyle bir dava, işte böyle bir ülkücülük var karşımızda.
Sorunluyuz arkadaş. Kim ne derse desin sorunluyuz. Akıldan, fikirden, sistemden, algıdan, idareden her yerden sorunluyuz. Çözerek değil döverek çözmeye alışmışız bir kere.
İstediğiniz kadar seksen öncesi kurdu olun bağırta bağırta kurdu kurda boğdururlar. Bazı arkadaşlar köpeğe boğdururlar diyeceğimi sandılarsa da değil.
Kurdu köpeğe siyasette boğdururlar, burada değil. Burada kurdu kurda boğdururlar. Hem anca denk gelir hem de bir sebebi var.
Kurşundan, silahtan, değnekten, dayaktan pek korkmazlar. Malum günde iki üç kez dayak atılan ve yenen, haftada iki üç kez evi ve ocağı kurşunlanan dönemden geliyorlar.
Sinmeyeceklerini bilirler. Amaç korkutmak değil zaten, bilakis kızıştırmaktır.
Aklınızı başınıza alın gençler! Sizin bu yaptığınızı ülkücü komüniste, komünist ülkücüye yapmıyordu.
Ülkücülüğün, delikanlılığın, yiğitliğin adını bu kadar ayağa düşürmeyin.
Buradan değnekçiliğe yol çıkar, ama davaya yol çıkmaz.
Muhtemelen şimdi bir yerde heyecanla olayı kritik ediyorlardır. Bir zamanlar bizde öyle yapıyorduk.
Bunların farkı, ülkücünün ülkücüyü dövmesi, yiğitliği, delikanlılığı ayağa düşürmeleri.
Olacak o kadar, arada koskocaman bir devir ve lider, arada koskocaman bir fikir ve ideal farkı var.
İşkencenin, çilenin, acının, kavganın, kurşunun, bıçağın, feleğin çemberinden geçmiş ihtiyar kurtlar kim bilir şimdi ne kadar çok korkmuşturlar. Olmuyor be gençler dövmek size yakışmıyor.
Yaralı bırakmayın. İşi bir tık ileri götürün öldürün bütün milleti olsun
bitsin.
Merak etmeyin, ipin ucu elinde olan küresel kuklacılar ülkücü kanı akıtmadan bırakmaz sizi.
İşte buraya çiziyorum, böyle giderse tıpkı ilk şehit Ruhi Kılıçkıran gibi, ülkücü bir şehit verilir ve buna da ulusal basında hayasızca ülkücülerin ilk fraksiyon çatışması manşeti atılırsa şaşmayınız.
Çünkü ülkücüleri birbirine düşürmeye burun kanı yetmez. Kurşun ve bıçak kanı gerekir.
O kanı akıtmadan durmaz bu kansızlar. Gerekçesine İllaki şatafatlı bir isim illaki kanı kaynatacak tüyleri diken diken edecek bir neden bulacaklardır.
Biliyorsunuz, malum ülkücü komünist kavgası bitti. Ondan hâsıl olan sevap bitti.
Şimdi yeni yeni icatlar yeni yeni düşmanlıklar gerek.
Artık zaman ülkücünün komünisti, komünistin ülkücüyü yeme zamanı değil, artık zaman ülkücünün ülkücüyü yeme zamanı.
Göreceksiniz, ortada ayakta hiçbir şeyin kalmaması için bunu, bu soysuz miras kavgasını muhakkak başlatacaklar. Türkeş'çi ülkücüyle, bilgeci ülkücünün, bilgeci ülkücüyle, ablacı ülkücünün çatışmasını istiyorlar.
Partisizlerin hali malum...
Ufak tefek kırgınlıkları olsa da hala oturup çay çorba içmelerine, selamlaşmalarına, ölümlerde, düğünlerde de olsa bir araya gelmelerine, kederi ve sevinci paylaşmalarına razı değiller.
Yakında karanlık eller devreye girip kalan bu son güzel duyguyu da yok edecek, bu ruhu bu masayı muhakkak dağıtacaklar.
EY ÜLKÜCÜLER! VE EY ÜLKÜCÜLÜK!
Bir tehlikeyi de önceden görüp savuştursun be kardeşim!
İla ölmek, illa dayak yemek, illa çile çekmek, illa savrulmak, illa kahrolmak zorunda mıyız?
Başkanlar, genel başkanlar, ocaklar bu canına yandığım, bu gözüne kurban olduğum ülkücülük niye var?
Savuşturulmazsa eğer, bu gün değilse yarın korkulan muhakkak olacaktır.
Bu pusular, bu dayaklar, bu tezgâhlar boşa değil.
Bağırmak çağırmak, küfretmek bu gerçeği değiştirmez. Kabul etsek te etmesek te, idrak etsek te etmesek te tarihi ve vicdani, insani ve ahlaki bir ayıpla yüz yüzeyiz. Kardeş kardeşi, ülkücü ülkücüyü dövmez arkadaşlar. Aydın bir hareket, dağ kanunlarıyla yönetilmez. Dövmekle, sövmekle düzene giren hiçbir hareket yoktur.
Güç meşru olarak bir tek devlette kullanılır, onun da kuralları vardır.
Artık bu çağ dışı faydasız saplantıları bir yana bırakıp çağdaş yeni metotlar geliştirmek gerek.
Benim şahsen itirazım olayın birine değil, topunadır.
İnsanlardan saygı bekleyenler insanlara saygı göstermek mecburiyetindedir.
Milliyetçiler birleşin.
Yaşasın! Milliyetçi toplumcu hareket.
Yaşasın! Şahsiyetçilik.
Düşmanların kılıcı kör, ülkücülerin aklı keskin olsun.
Sağlıcakla kalın ey ülkücüler!
HASAN GÖMLEKSİZ
2 Nisan 2020