İran Seferi, Hazreti Ömer'in hilâfeti zamanında yapılmış ve bol miktarda ganimet elde edilmişti.
Ganimetler arasında kıymetli kumaşlar da vardı. Harpten dönüldükten sonra ganimetler ashap arasında dağıtılmış ve herkes hissesine düşeni almıştı.
Hazreti Ömer, kendisininki ile oğlu Abdullah'ın kumaş hissesini birleştirerek üzerine bir hırka diktirdi.
Bir Cuma günü üzerindeki yeni hırkasıyla hutbe irad etmeye çıkıp:
"Ey mü'minler beni dinleyin ve bana itaat edin."
diye seslendiği zaman, ashaptan biri ayağa kalktı ve:
"Üzerindeki elbisenin hesabını vermedikçe seni dinlemiyor ve sana itaat da etmiyoruz. Çünkü ganimetten bize düşenle bir elbise yapmak imkânsızdı. Sen nasıl oluyor da elbise olabilecek kumaş alabiliyorsun"
dedi.
Hazreti Ömer o ashabın konuşmasını dinledikten sonra, oğlu Abdullah'a:
"Ey Ömer'in oğlu kalk cevap ver" dedi.
Abdullah bin Ömer, ayağa kalktı:
"Allah'a yemin ederim ki, babamın üzerindeki kumaşın yarısı benim hisseme düşen kumaştır. Babam ikimizinkini birleştirdikten sonra elbise yaptı"
diyerek meseleyi izah etti.
Hazreti Ömer'in oğlunu dinleyen sahabe tekrar ayağa kalkarak:
"Ya Ömer, şimdi konuş. Hem seni dinliyor ve hem de itaat ediyoruz"
dedi. Hazreti Ömer de ancak ondan sonra hutbesini okumaya devam etti. Allah'ın lütfuna mazhar olup dünyada cennetle müjdelenen,
Hz. Peygamber'in duasına nail olan, hükümlerinde hak ile batılı ayırdığı için Hz. Peygamber tarafından "Faruk" unvanı verilen Hz. Ömer'den hesap sorulabilen bir dinin mensubu olmak çok önemli bir "ayrıcalık"tır.