Zor bir konu sansürle yaşamak. Düşünmeye sansür yazmaya sansür.
Sansürle yazmak derken kardeş Mehmet Alp'ten bahsetmiyorum inanın. Sagolsun demokrasiyi içselleştirilmiş bir sayfa yönetmenimiz var.
Sadece iktidarın uyguladığı sansür kısıtlama değil konumuz. Içinde yaşadığımız toplumsal algı da kelimelerime sansür uyguluyor zaman zaman.
Hadi buyurun IYI yazın. Hoppp Akşener'in partisi aklınıza geliyor. Sadece acaba olur mu diye düşlediğim IYI Parti ile organik ve inorganik hiç bir bağım yok.
GELECEK desem aha Davutoğlu reklamı yapıyor olur muyum? Davutoğlu ve ekibiyle ilgili düşüncelerim gayet açık.
DEVA demeye kalksam karşıma BABACAN gelir mi? Dertlerinize DEVA olur mu bilmiyorum. Sadece DEVA olacağına pek inanmıyorum.
Cumhuriyet Milliyetçilikçilik yazmaya yürek ister. Etiket hazır.
Gel de yaz.
Iktidara çatmak yok. Iktidarın küçük ortağına ilişmek yasak. Muhalefet - Bay Kemal hariç- dersen en küçük eleştiride vay efendim niye yazıyorsun?
Bu konular burada konuşulmaz yazılmaz. Nerede konuşalım nerede yazalım?
Muhatabına söyleyin.
Muhatabını bulsak söyleriz ama muhatabımız sırça fanus içinde sesimiz duyulmuyor.
Sansürle yazmak deyince aklıma geldi. Ben Hasan Gömleksiz üstadım başkanım gibi uzun makaleler de yazmıyorum. Sansürü sağ olsun dostlar yapıyor bana. Yusuf Gezer başkanım 250 - 300 kelimeyi geçmesin yazılar diye tembih ediyor.
Gel de yaz.
Derdini en kısa yoldan en kısa biçimde nasıl anlatacaksan anlat.
Anlat da suya sabuna dokunma sakın.
Susmak çözüm değil.
O zaman yazmayalım mı?
Yazmak okumak bir tür hastalık bağımlılık…
Siyasete bulaşan yerinde duramaz. Kaşıntı başlar inanın. Yazmak da bunun gibi bir şey. Bağımlılık efendim.
Korona virüsü gibi bulaşıcı. Tedavisi henüz bulunmamış bir virüs.
SUSMAK YOK YAZMAYA DEVAM…
Doğan Ay