VE HUKUK VARMIŞ GİBİ LAF YAPMAK!
Aslında yazıya "Lann Bırak" diye başlamak isterdim ama nezaketsiz bir giriş olur düşüncesiyle yumuşatarak yazmaya çalışacağım.
Ne yalan söyleyeyim, ne zaman birisi "Savcılar Nerede?" diye bağırsa, Sedat Peker'in sesi beynimde yankılanıyor
"Lann Bırak"
Savcılar neredeymiş?
Valla bizzat bir hakimden öğrendiğimize göre, en az yüzde yirmi beşi, trilyonluk arabasıyla tur atmakla meşgul!
Savcıları, hakimleri bulmak isteyen bence lüks otellerin garajlarında nöbet tutsun veya otobanda gördüğünüz trilyonluk araçları çevirin, her an içerisinden bir savcı veya hakim çıkabilir!
Lüks otellerin kral dairelerine bakın diyeceğim ama ona sizin gücünüz yetmez.
Şaka bir yana, arkadaş niye bu ülkede hukuk varmış gibi davranıyorsunuz bir türlü anlamıyorum.
İzlemediniz mi televizyon ekranında Süleyman Soylu'yu?
Üç saat hakkındaki suçlamalara cevap versin diye bekledik, adam kalktı "Sedat Peker'den on bin dolar maaş alan milletvekili var." diyerek suçlamalara yeni bir suçlama daha ekledi. Ondan sonra da elini kolunu sallaya sallaya gitti. (Gerçi Sedat Peker'in söylediğine göre maaş alan milletvekili yokmuş, daha büyük meblağlar peşin ödenmiş.)
Ama ben en çok konuk olduğu ikinci programı tuttum.
Konu: Mehmet Ağar'ın marinaya çöktüğü iddiası.
Normal bir İçişleri Bakanı "Türkiye bir hukuk devletidir, hukuki süreci başlatacağız." falan der değil mi? Numaradan da olsa buna benzer şeyler söyler.
Bizim İçişleri Bakanı ise Marinayı boşaltması için Mehmet Ağar'dan ricada bulunuyor. Bu size normal geliyor mu? Bakın büyük harfle yazıyorum "İÇİŞLERİ BAKANI RİCADA BULUNUYOR!". Hem de bir kardeşi olarak ricada bulunuyor!
Yahu hepsini geçin ortada 750 milyon dolar gibi devasa bir meblağın vurgun iddiası var ve kimseden tık yok. Siz ise hala "Savcılar nerede" diye bağırıyorsunuz.
Ortada hukuk falan yok sevgili kardeşim, kabul edin artık bunu.
Fakirden alacağı oldu mu söke söke alan, iş güçlüye gelince ricada bulunan sisteme "Hukuk Sistemi" mi diyelim?
Yazıyı kısa tutmaya çalışıyorum ama olmuyor, bitmiyor mevzu.
İnanılır gibi değil, bunca suçlamanın üzerine adam kalktı bir de Afyon'da miting yaptı, iyi mi?! İzlediniz değil mi Süleyman Soylu'nun miting konuşmasını?
"Amerika çatlasın da patlasın, Almanya kudursun, herkesi çatlatcaz da patlatcaz" falan... Güler misin, Ağlar mısın?
Bence işin bu derece saçma bir hal almasının en büyük sebebi Türkiye'de "Basın" diye bir şeyin olmaması.
Normal ülkelerde "Basın" devlet kurumlarını denetleyen bir mecradır. Ortada bir haksızlık varsa ve hukuk bu haksızlığı görmezden geliyorsa, orada devreye basın girer, halkı durum hakkında bilgilendirir ve yasama organlarının üzerinde baskı kurar. Normal ülkelerde işler böyle yürür.
Ama biz de öyle mi? Biz de zaten basın patronlarının bir çoğu suç ortağı.
Ondan sonra Veysi kral dairesinde tatil yapmasın da, ne yapsın?
Bu ülkede işinin hakkını vermeye çalışan gazeteci hiç mi yok? Elbette var. Ama onlar da ne yapsın, içeri girip çıkmaktan bu konuları araştırmaya fırsat bulamıyorlar.
Gazeteciler deyince aklıma geldi. Süleyman Soylu'nun dövdürülen gazeteciler hakkındaki soruya verdiği cevaba dikkat ettiniz mi?
Hukuki süreç devam ediyormuş! Gel de ağlanacak halimize basma kahkahayı!
Mesela Yavuz Selim Demirağ'a saldıranlar nerede. Yahu bu ülkede saldırıya uğrayan gazeteci, saldırganlardan daha uzun süre karakolda bekletiliyor! Şaka yapmıyorum vallahi öyle. Adamlar bir kapıdan giriyor diğerinden çıkıyor!
Mesela ülkenin asayişinden sorumlu olan İçişleri Bakanımız, D.A.G.B.K (Dayak Atılacak Gazetecileri Belirleme Kurumu) Başkanı Semih Yalçın'a iki kelime laf etmiş mi? Laf edemesen de en azından bir kardeşi olarak RİCADA bulun değil mi! O bile yok!
Semih Yalçın o tweetleri attığında poliçe sesiyle uykuya dalmıştı herhalde!
Venezuela'ya el çantasıyla götürüldüğü söylenen kit ve maske mevzusuna girmiyorum. Onun mizahı çok yapıldı.
Ama şu var, ben "Nereden Buldun Yasası"nın neden kaldırıldığını anladım. Bu mal varlığının bir izahı olamaz kardeşim!
Artık burada bitirelim. Sedat Peker'in tüm iddiaları hakkında yazmaya kalkarsak bu yazı bitmez.
Yazımızı Pir Sultan'ın bir sözüyle bitirelim
"Bozuk düzünde sağlam çark olmaz!"
Umarım bir gün bu düzen değişir ve inanın çarkı değiştirmek çözüm değil.