Bireylerin düşünce ve ifade özgürlükleri kapsamında, bir konu veya mesele hakkında açıkça itiraz etme, taleplerini dile getirme ve toplu olarak bir durumu eleştirme hakkı vardır. "Protesto hakkı" denir. Bu hak, demokratik toplumlarda temel bir insan hakkı kabul edilir ve birçok ülkede anayasalarda, yasalarda veya uluslararası belgelerde güvence altına alınmıştır.
Protesto hakkı, bireylerin düşünce ve ifade özgürlüklerini kullanmalarını içerir. Kişiler, kendilerini ifade etme, görüşlerini paylaşma ve toplumda değişiklik talep etme hakkına sahiptir. Genellikle barışçıl toplantı ve gösteri hakkını içerir. Barışçıl ve düzenli bir şekilde toplanabilir, protesto edebilir ve görüşlerini ifade edebilirler. Bu hak, toplumun geniş bir kesimini ilgilendiren meseleler hakkında katılımı teşvik eder. Bireyler, belirli bir konuda bir araya gelerek ortak bir amacı savunabilirler. En önemlilerinden biri ise protesto hakkı; hükümete, devlet yapılarına, siyasi kişi ve kurumlara karşı eleştiri ve itirazı içerebilir. İnsanlar hükümet politikalarına, eylemlerine veya diğer konulara karşı eleştirilerini düşündükleri gibi ifade edebilirler. Ancak, protesto hakkı sınırsız değildir. Halkın güvenliği, genel ahlak, başkalarının hakları gibi meşru çıkarları koruma amacıyla belirli kısıtlamalar protestonun sağlıklı sonuç vermesini önemli ölçüde etkiler. Bu nedenle protesto hakkını kullanan vatandaşların dikkat etmesi gereken bazı hususlar vardır.
Şiddetten kaçınma bunlardan ilki.
Tüm bu pratik bilgileri somutlaştırmak için yakın zamanda kamuoyunda ses getirmiş bir protesto üzerinden konuyu örneklendirelim: CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in Irak'ın kuzeyinde teröristlerle çıkan çatışmada şehit olan Piyade Sözleşmeli Er Enis Budak'ın Manisa'daki cenazesinde protesto edilmesini ele alalım.
Şehidimizin cenaze törenine katılan Özgür Özel camiye yuhalanarak girdi ve hemen akabinde protestocu grubun "Özgür dışarı!" sloganlarıyla karşılaştı. Cenaze namazı sırasında da gerginlik devam etti. Özgür Özel ve Vali Ünlü, makam araçlarıyla törenden ayrılırken protesto hakkını kullanan kişiler, araçlara yumruklarla saldırdı. Bu protestolara karşı şehit yakını olduğunu söyleyen bir vatandaş kameralara "Ben şehit yakınıyım. Herkesi sükunete davet ediyorum. Şehidi mahcup etmeyelim. Bırakın yasımızı yaşayalım" sözlerinde bulundu. Bu olay üzerine uzun zamandır siyasi girişimleri nedeniyle eleştirilen Özgür Özel'e yapılan protesto, kamuoyunda oldukça ses getirdi.
Bu örnekteki protestocuların davranışları ele alındığında protesto kültürünün çabucak linç kültürüne dönebileceği açıkça görülebiliyor. Protesto, barışçıl bir şekilde ifade edilmiş görüşleri içermelidir. Şiddet içeren eylemler hem güvenlik hem de halka açıklanan mesaj açısından olumsuz sonuçlara yol açabilir. Nitekim bu örnekteki protestocu grup cenazede bulunan insanları istemeden yaralayabilir yahut kamuoyuna kendilerini "provokasyoncu" olarak tanıtabilirdi ki öyle de oldu, Özgür Özel de hemen sonra yaptığı açıklamalarda bu kavramları kullanarak durumu lehine çevirmeyi başardı.Diğer yandan protesto edilen konu veya mesele hakkında net ve anlaşılır bir mesaj iletmek önemlidir. Açık ve net ifadeler, protestonun amacını anlamak isteyenlerle daha iyi iletişim kurmaya yardımcı olur. Ancak bu örnekte protestocuların sloganlarından Özgür Özel'i neden eleştirdiklerini anlamak mümkün değildi. Türk siyaset yaşamını takip etmeyen bir vatandaşın bu protestoyu her ne kadar haklı olsalar da anlama ihtimali yoktu ve protesto etkisiz kaldı. Ayrıca protesto esnasında kullanılan dilin hakaret ve ayrımcılık içermemesi önemlidir. Bu, mesajın daha geniş bir kitle tarafından kabul edilmesine yardımcı olmanın yanında, protesto hakkını kullanan bireyin haklıyken haksız duruma düşmesinin de önüne geçer. Yukarıdaki örnekte yer alan protesto ise hakaret ve şiddet içererek haklı bir başkaldırının hızlıca "provokasyon"a dönmesine neden olmuştur.
Etik ve Ahlak
Protesto kültürünün toplumun etik ve ahlak anlayışlarına ters düşmemesi de dikkat edilen durumlardan biri olmalıdır. Bu örneğe bakıldığında ise toplumumuzun en önemli unsurlardan şehitlik mertebesi bir protestoya araç olarak kullanılmıştır. Türk toplumu için şehitlik, tarih, kültür ve toplum açısından ciddi bir öneme sahiptir. Şehitlik, Türk milletinin bağlılık duygusunu güçlendirir. Şehitler, vatan savunması, bağımsızlık mücadelesi ve milletin birliği gibi temel değerler için fedakârlık yapan kişiler olarak görülür. Millî birlik ve beraberliğin simgesi, vatan sevgisinin yüksekliğinin bir ifadesi ve fedakârlığın en üst düzeyde yaşandığı bir değer olarak kabul edilir. Şehitler, Türk toplumunun kolektif hafızasında özel bir yere sahiptir. Bu nedenle de protesto dâhil olmak üzere onların yasını başka hiçbir etkenle bölmemek boynumuzun borcudur.
Şehit cenazeleri, toplumun geniş bir kesimi için duygusal ve saygı gerektiren bir ortamdır. Bu tür bir törende siyasi protesto yapmak şehit ailesine, yakınlarına ve topluma zarar verebilecek, duygusal bir çatışma yaratabilecek ve saygı sınırlarını aşabilecek bir davranış biçimidir.
Herkesin düşünce özgürlüğüne ve ifade hakkına sahip olduğunu unutmamak önemlidir ancak bu haklar, başkalarına zarar verme, onları rahatsız etme veya saygısızlık etme hakkını içermez. Bu nedenle, bir şehit cenazesinde siyasi bir lideri protesto etmek yerine, saygı ve hürmete odaklanmak genellikle daha uygun kabul edilir. Her durum kendine özgüdür ve bireylerin, toplulukların ve ülkelerin kültürel ve siyasi bağlamını dikkate alarak hareket etmeleri önemlidir. Bu tür durumlarda duyarlılık, empati ve saygı, toplumun birlik ve dayanışmasının güçlenmesine katkıda bulunabilir. Yukarıdaki örnekte olduğu gibi bir şehit cenazesinde protesto gerçekleştirmek şehit yakınını yasını tutacağı yerde herkesi sükunete davet etmeye zorlayabilir. Bu da şehide saygısızlık olarak yorumlanmaya müsaittir.
Sonuçta
Peki, bir siyasi lideri protesto etmek istiyorsak toplumumuzun değer yargılarına zarar vermeden,kimsenin hak ve özgürlüğüne saldırmadan ne yapılabilir?
Öncelikle barışçıl gösteriler, yürüyüşler, etkinlikler düzenleyebiliriz. Bu tür etkinliklerde kalabalıkların bir araya gelmesi, kamuoyunu etkileyebilir.
Başka bir seçenek, siyasilerin programlarının halkla paylaştığını bildiğimizden bir etkinlikte protesto edeceğimiz kişiye sorular sorabilir ve onu eleştirebiliriz. Bu seçenek belki de normalde hiç karşılaşmayacağımız kişilerin fikirlerimize destek vermesinin yolunu açabilir.
Medyayı kullanmak da son zamanların en ses getiren yollarından biri. Makale yazmak, sosyal medyada paylaşımlar yapmak, blog yazmak gibi medya araçlarını kullanarak düşüncelerimizi geniş kitlelere ulaştırabilir ve siyasi liderleri eleştirebiliriz.
Başka bir çözüm olarak belirli bir konuda bir kampanya başlatmak veya bir dilekçe hazırlayarak insanlardan imza toplamak, siyasi liderlerin politikalarına karşı bir tepki oluşturabilir.
Dahası sivil toplum kuruluşlarına katılarak siyasi liderin politikalarına karşı etkili bir şekilde mücadele edebilir ve değişiklik talebinde bulunabiliriz.
Diğer yandan hükümet organlarına başvurabiliriz. Siyasi liderin politikaları hakkında endişelerimizi hükümet organlarına ileterek, siyasi süreçlere etki sağlamaya çalışabiliriz.
Toplantılar düzenleyebilir, geniş kitleleri olmasa bile kendi topluluk ve çevremizde siyasi liderlerin politikalarına karşı bir farkındalık oluşturabilir ve destek alabiliriz.
Siyasi liderlerin politikalarına karşı çıkıyorsak, seçim süreçlerinde aktif olabilir,politikalarını beğendiğimiz adaylara destek verebiliriz.
Tüm bu sağlıklı çözümlerden uzak durur ve protesto hakkımızı linçten, şiddetten ve hakaretten yana kullanırsak kendini bilmez, toplumdan ve kültürden habersiz, haddinin nerede başlayıp nerede biteceğini bilmeyen gündemden düşmüş ve geri yükselmek için her türlü işgüzarlığı yapacak gazetecilerin şehit babalarını hedef almasının önüne açarız.
Son olarak ekleyelim gazeteci Can Ataklı'nın "Bir güruh PKK'ya hizmet ediyorsunuz diyor. Tamamen provokasyon. Öbür tarafta da mikrofon tutuşturuyorlar adamın eline. Kavala'ya ve Öcalan'a özgürlük isteyenlere hakkımızı helal etmiyoruz' diyor. Kimsin lan kimsin? Şehit babası olunca canının istediğini söylemeye hakkın mı var?" sözlerine rağmen "Kavala'ya, Demirtaş'a ve Öcalan'a özgürlük isteyenlere de asla hakkımızı helal etmiyoruz."