Ülkücü edebiyat yazısı ile ilgili bir kaç soru geldi özelden. Önce o sorulara cevap vereyim. Öncelikle konu ülkücü hareket için sadece işin edebiyatının öne çıkmasaydı. Ülkücülük davası için sadece laf üretmek sıkıntısı konu alınmıştır o yazılarda. Yoksa ülkücü edebiyatı tanıtmak yazar ve şairlerimiz hakkında bilgi vermek değildi iki yazımın amacı.
İkinci bir soru ise ortaya konulan fikri hareketin niçin bu noktaya geldiği şeklinde.
İşte esas sıkıntımız da bu. Fikri ve ilmi bir hareket olması gereken ülkücülük sadece sloganlara hapsedildi. Gençlere önemli olan sadece slogan atmak anlayışı servis edildi. Ülkücülük sadece bozkurt işareti yapmak olarak algılandı ve hâlâ o şekilde algılamaya devam ediyor. Bu hareket aksiyoner bir kimlik kazanacaksa düşünen düşündüğünü ifade edebilen nesillere ihtiyacı var. Ozan Arif bakın ne güzel diyor;
"Bir elinde bilgisayar bir elinde Kur'an olsun" yani inancımıza teknolojiyi birleştirmek görevimiz var. Şimdi aşağıdaki bilgiyi dikkatlice okuyalım:
Dünya üzerinde 57 tane Müslüman ülke var. Bu da yaklaşık olarak toplam dünya nüfusunun yüzde 22'si eder. Peki bu ülkelerin dünya üzerindeki üretim katkısı ne? Veya bu ülkelerin kaçı teknoloji bakımından Avrupa ile yarışır durumda?
Bu noktada suç kimin?
Adam gibi Kur'an'ı anlamayan milletlerde değil mi?
İşte bu küçük örnek bizim ülkücü hareket için de geçerli değil mi? Bu toplumda kurtarıcı rolü üstlenmek kolay iş değil. Ülkücüler bu zor işe talip olmuştur. Lakin sadece lafta veya sloganlarda. Bir fikir üretmeyen bir hareket başarılı olabilir mi? Üretilen ne var son 20 yılda ülkücü hareket anlamında? Koskoca bir hiç...
Vatan millet bayrak dedik durduk yıllarca. Yeni bir şeyler üretmeyi bıraktık bize bırakılan değerleri bile okumaktan aciz durumda değil miyiz? Bugün adam gibi bir günlük gazetemiz yoksa adam gibi bir televizyonumuz yoksa nasıl başarılı olacağız? Ülkü ocakları eğitim ve kültür merkezleri olma özelliğini kaybedince ortaya konulan dava da sloganlara hapsoldu. Sadece slogan.
Sadece görüntü.
Sadece tamam efendim. Bakalım Başbuğ Alparslan Türkeş gençlik konusunda ne diyor;
"Yarının yurt yöneticilerini yetiştirmek vatana ve millete yapılan iyiliklerin en büyüğüdür. Toplantı, konferans ve mitinglerde kendilerini alkışlatmak, muhaliflerini de yuhalatmak için etrafına genç toplamaya çalışanlar, gençliği çığırtkan veya satın alınmış propagandist olarak kullanan çarpık kanaatli kimseler vardır. Ve ne acıdır ki, bugüne kadar gençliğin gördüğü muamele bu olmuştur. Kendi gideceği yolu görmeyen körler başkalarına nasıl yol gösterebilirler ki? Kör köre yol gösterir ise ikisi de çukura düşer. Gerçekten bugün gençlik bu durumdadır. Basiretsiz yöneticiler kendileri gibi, bu arada gençliği de çukura düşürmüşlerdir. Mesele, şimdi gençliği kurtarmada, ona gideceği gerçek yolu, Türk ülküsü yolunu göstermektedir."
Yoruma gerek var mı?
Doğan Ay