Fethullah Gülen Terör Şebekesinin yapmaya çalıştığı darbe girişiminin ardından en popüler ak-lanma kelimesi ''kandırıldık'' olmuştu.
Fethullah Gülen denilen pervasız örgüt lideri ile ne kadar ilişkili siyasi, gazeteci, bürokrat, iş adamı, şarkıcı, medya mensubu, çeşitli sebeplerle ünlü olmuş kim varsa ''kandırıldık'' üzerinden kendini yeni bir çizgiye soktu.
17-25 Aralık sürecinin ardından az dahi olsa tavır alanlar ise biz zaten onlarla savaş halindeydik, hiç alakamız yoktu demeye başladılar.
Yıllarca ilişkide olup 17-25 Aralık içerisinde kopmaları anlaşılamaz tabi, lakin bir çok isimde öyle gözle görülür bir savaş durumu da ortada yoktu.
Yaptıkları tek hamle yumuşak geçişler ve Fethullah Gülen'in yanlış yaptığını hükümetle ters gitmemesi gerektiğini söylemekti. Çünkü her ne kadar büyük bir savaş başlamış gözükse dahi kendileri de içerisinde ya da yakın oldukları hükümete güvenmiyor herhangi bir barış halinde dışarıda kalmaktan korkuyorlardı.
15 Temmuz Fethullahçı Darbe girişiminin ardından ise taşların nispeten yerine oturduğunu görüp ''ben yıllardır bu savaşın içindeyim'' temalı demeçler vermeye başladılar.
Ne şanslıyız ki internet çağındayız ve bunların hepsine ulaşabilirsiniz ancak bu konuya burada ara veriyor ''esrik sarmalı'' olarak tanımladığım bir konuyu,toplumsal bilinçlendirme çalışmaları yönünde önemli bir problemimizi sizinle paylaşmak istiyorum.
Öncelikle bilmeyenler için esrik kelimesini tanımlayalım ''kendinden geçmiş bir nevi sarhoşluk hali yaşayan'' özellikle bizim dönem şairlerinin çok sık kullandığı bir kelimedir.
Şiirlerimde pek kullanmadığım bu sözcüğü ülkemin bazı vatandaşlarının hal-i pürmelalini anlatırken kullanmak zaruriyeti hissettim.
Esrik sarmalını tanımlamak ve elle tutulur bir hale getirmek için bir örnekle devam edelim, herhangi bir mahallede esnaflık yapan bir vatandaşımızın bir tam gününü çok ayrıntıya girmeden ele alalım.
Sabah uyandığında ailesiyle kahvaltı yaparken izlediği program muhtemelen kanalların tamamına yakın bir çoğunluğunu oluşturan yandaş kanallardan biri ve orada anlatılan gerçek gündemimize uymayan çarpıtılarak sunulan alternatif hikayeleri zihnine aktarıp işine doğru yola koyuluyor.
İş yerine çok okumasa dahi aldığı gazete yine aynı zihniyete, gruba ait gazetelerden biri.
Eğer sosyal medya kullanan bir kişi ise girdiği siteler büyük oranda facebook vb. gibi yine kendi sosyal çevresini kapsayan iletişim siteleri elbette burada da yine dayatılan fikirleri besleyen sonuçlarla, paylaşımlarla karşılaşmakta.
Esnaf çevresi muhtemelen kendi zihniyetindeki arkadaşlarından oluşmakta yalnız burada ufak da olsa bir gedik var farklı fikirlere meyilli ve içerisinde bulunduğu düzleme aykırı konuşan arkadaşları bulunabilir ki bu internette sosyal medyada da bulunabilen bir gedik.
Ancak çevresindeki genel çoğunluk farklı düşündüğü ve çevrelerinde farklı düşünen azınlıktaki insanları bir nevi mahalli itibarbarsızlaştırılma operasyonlarına uğrattıkları için söylenen ve anlatılanların şahsa tesiri oldukça işlevsiz kalabilmekte.
Kitlesel olarak baktığımızda bizde öğle yemeği seremonisi bir çok ülkeye göre nispeten daha zayıftır.
Bahsettiğimiz örnekteki esnaf muhtemelen işyerinde hızlıca bir şeyler atıştırarak ya da kebap vb. çabuk tüketebileceği yiyecekleri dükkanına sipariş ederek geçiştirir bu ara öğünü böylece iş yerinden de ayrılmamış olur.
Bu sebeple yemek yenilip farklı fikirlerin tartışılabileceği bir ek saat örneğimize çok avangart kaçacaktır.
Zaten böyle bir ortam bulsa dahi insanların muhalif fikirlerini yeterince yüksek sesle ifade edemedikleri,bundan çekindikleri bir ortam olduğundan ötürü bir sarmal kırılması yaşayacak vakit aralığı bulamayacaktır.
İşini bitirip eve döndüğünde yine aynı medya kuruluşlarının programlarını, dizilerini izleyecek kendini bu esrik sarmalın içinde hapsedilmiş bir şekilde bulacaktır.
Elbette bu tarz genellemeler yapmak her zaman doğru olmayabilir lakin esrik sarmalı kavramının temel prensibi insanın farkında olmadığı yarı-bilinçsiz savruk üstelik kurtulmak için çaba harcamadığı en zahmetsiz mankurtlaşma halidir ve bu çok sık görülen bir hal.
Üstelik bu hal ile süren yaşantıların kişi üzerinde ekstra baskı uygulamaları vardır örneğin neden değerli olduğu bilinmeyen ''kıymetli'' sözde kanaat önderleri!
Bu tipler yönettikleri tarikat,cemaatler tarafından hazret ön tanımı ile anılırlar ve esrik sarmalındaki bireyler tarikata üye olmasalar dahi bu kişilerin sözlerine çok önem verirler.
Yüzbinlerce kişinin önemsediği bir insan, üstelik etrafındaki insanların önemsediği bir insan elbette değersiz olamaz gibi basit bir mantık güderler!
Oysa bir insanın özel manada değerli olmasının madden ya da manen ona toplumsal sorumluluklar yüklediğini,yardımsever ve toplumun hepsinden olmasa dahi bir çok elle tutulur kesimi tarafından takdir görmesi gerektiğini düşünmezler bir esrik sarmalındadırlar sakalı uzun ve hazret deniliyorsa o kişi gerçekten hazrettir! Bu vesileyle gerçek kıymetli insanları görmez, onlara gösterilenlere saygı gösterirler...
15 Temmuz'dan bu yana eskiden Gülen Terör Örgütü ile pozitif ilişkilerde bulunmuş herkes kandırıldığını yüksek sesle vurguladıkça elbette bu esrik sarmalındaki kitle olanları tamamen doğru kabul ederek yoluna devam etti.
Ufak tefek sorularını da hazretler ve hazret tapınıcıları yok etti.
Zaten bu konuda fazla soru sormak pek hoş karşılanmıyor,haklı olarak durumdaki gariplikleri sorgulayanlara cevap olarak normal akılla verilemeyecek olan ancak mabadın yardımı alınarak verilebilecek ''sen çok kurcalıyorsun sende mi örgütçüsün'' benzeri akıl dışı cevaplar veriliyordu.
Ve elbette esrik sarmalındaki kitle bir buhrandan uyanıp mantıklı bir şekilde şapkasını önüne koyup en basit itiraz yöntemiyle mevcut muktedirlere;
Tamam Fethullah Terör Şebekesinin bu kadar aksiyonel ve hain bir darbe girişimine gireceğinden eskiden beri haberiniz yoktu.Bu hainler kendi amaçları doğrultusunda başarısız, saçma, zararlı işler kalkıştılar.
Peki buraya kadar tamam...
Ancak;
Devletimizin en üst seviyeden en alt seviyeye yönetici kadroları sizin elinizde, tüm bürokrat transferleri sizden geçiyor, iş adamları kendi ağızlarıyla hükümete ve Cumhurbaşkanına bağlılıklarını anlatırken tansiyonları düşecek kadar kendinden geçiyorlar.
Medyanın orta bütçeli muhalif istisnaları hariç neredeyse tamamı gelecek bir emire karşı susta bekliyor. Siz kandırıldıysanız bunun bedelini ödemeniz parti içi ihraçlar yapmanız,size yakın ve içinizde olsa dahi suçlu kişiler için adli süreç başlatmanız gerekmez mi gibi bir çıkışları olmadı elbette.
En net olarak 14 Mayıs 2013'te Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Washington'a hareketinden önce Esenboğa Havalimanı'nda yaptığı açıklamalarda Bir gazetecinin "Geçtiğimiz aralık ayında Fethullah Gülen'e, 'Bitsin artık bu hasret' diye bir çağrıda bulunmuştunuz. Resmi programınızda yer almıyor ama acaba fırsat olursa görüşme ihtimaliniz olabilir mi" sorusuna da Erdoğan, "Şu anda resmi programımızda böyle bir şey yok ama gökten ne yağar ki yer kabul etmez ayrı bir konu" cevabı verecek kadar yoğun bir ilişkiyi hatırlamaları ise mümkün bile değildi...
Peki neden bu yazıda uzun uzun bu kitleden dem vuruldu?
Çünkü bu kitle özünde ne mevcut hükümetle çıkar ilişkisi halinde olanlardan, ne karanlık emelleri olanlardan, ne de herhangi bir tarafın koyu taraftarı olanlardan.
Bu bahsettiğimiz kitle çevresel faktörler, göz boyamaları ve medya ile kontrol altına alınmış özbeöz bu ülkenin evlatlarından oluşmaktadır ve sayıları da azımsanamayacak haldedir.
Geleceğimiz için gerekirse her tanıdığımız sarmaldaki bireyle birebir temaslara geçip ülkenin durumunu ve geleceğini anlatmak zorundayız.
Bugün nasıl Mhp'li muhaliflerin öncü isimleri resmi bir görevleri olmadığı halde toplantılar ve çalışmalar düzenliyorsa her vatanseverin görevi çevresini aydınlatmak olmalıdır.
Herkes kendi alanında cephe cephe çalışmak zorundadır!
Karanlıklar başka türlüğe aydınlığa ulaşmaz!
İnsanın bulunduğu her yerde derneklerde, meydanlarda,lokallerde aklınıza gelen her yerde geleceğin karanlığa evrilmesinin karşısında olduğumuzu belli etmek zorundayız.
İlk görevimiz referandumdan ''HAYIR'' çıkarmaktır devamı adım adım gelecektir.
Fethullahçı Terör Örgütüne, Radikal İslamcı Teröre, Bölücü Teröre hep karşıydık hep karşı olacağız!
Yaşasın Mustafa Kemal Atatürk,Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti!
Saygılarımla
Emrah Birgül