Artık çok eminim;
Bizden bir cacık olmaz…
Sedat Peker neredeyse üç haftadır konuşuyor.
Tüm Türkiye ekrana kilitlenmiş, ne diyeceğini bekliyor.
Koskoca insanlar, pazardan perşembeyi, perşembeden pazarı iple çekiyorlar.
Ve verdiğimiz tepki ne?
Koskoca bir hiç!
Ancak bıdı, bıdı, bıdı…
Ve her zaman olduğu gibi kendi göstermediğimiz tepkiyi başkalarından bekliyoruz.
Ne imiş?..
Savcılar neden harekete geçmiyormuş…
Ne imiş?..
Cumhurbaşkanı neden susuyormuş…
Yok, yok,… Cidden.
Ya peyniri fazla kaçırmışlar, ya pudra şekerini.
Kim bilir, belki de tulumu, beyazı ve her türlü kaşarı bol olan cennet memleketimize Venezuela'dan ithal edilen peynirlere pudra şekeri karışmıştır.
Belki ondandır bu hazımsızlık…
Kardeşim ne demek, ‚savcılar nerede?', ‚Cumhurbaşkanı neden susuyor?'…
Çıkıp her konuşanı muhatap alınacak diye fetva mı var?
Yani söz konusu şahıs, siyasi mazisinde en ufak zikzak, en ufak leke, bulunmayan içişleri bakanımızın, yani mazisi ter temiz Süleyman Soylu'nun sözleriyle ‚Mafya pisliği!..'
Hem böyle diyorlar, hemi de koskoca içişleri bakanı yine de cevap verince üslubu eleştiriyorlar.
Sedat Peker ile onca zaman aynı yollarda beraber yürüyen, aynı yağmurlarda ıslanan Süleyman Soylu'dan daha mı iyi bileceksiniz, nasıl cevap verileceğini.
Koskoca içişleri bakanı seviyeyi ne kadar yükselteceğini, ne kadar düşüreceğini kendi bilemiyor mu sanki?
Tabii alışmışsınız, her zaman yumuşak, güler yüzlü, sözleri süslü Süleyman'a, şimdi otoritesini kullanıp sert çıkış yapınca tuhafınıza gidiyor değil mi?
Şimdi söyleyin bakalım, savcılar böyle birini neden ciddiye alsın?
Devlet deyince bir duracaksın.
Devlet öyle herkesi ciddiye alıp harekete geçmez.
Alt tarafı sıradan bir suç örgütü lideri.
Terörist mi bu da, Oslo'da masaya oturulsun?..
Veya televizyonları kanal kanal gezip koskoca Türk Silahlı Kuvvetleri'nin subaylarına, paşalarına iftira atan haham mı?
Devlet dediğin kendini tutuklayan askere, subaya iftira atan teröristlerin ifadelerini ciddiye alır, onları gizli tanık olarak kabul eder.
Devlet dediğin işleri ve uzmanlık alanları ile alakası olmayan konular hakkında ahkam kesen amirallere sarar, darbe engeller.
Mafya liderini neden ciddiye alsın?
Reis-i Cumhur'un suskunluğu da bundan işte.
Koskoca Cumhurbaşkanı'nın ne demesini bekliyorsunuz?
Çıkıp aslı var mı, yok mu araştırmadan ‚Bu davanın savcısıyım' mı desin?
Ya olay kimsenin beklemediği şekilde gelişirse?
Ya koskoca Cumhurbaşkanı ‚kandırılırsa(!)'…
Yahu ‚olmaz' demeyin…
O da bir insan, onun da yanıldığı, kandırıldığı olmuştur.
Ah, var ya ah,…
Bunlar hep reisin iyi niyetinden.
Çağlayan meydanında miting yaparken bile arayan Hamas liderini kıramadı, telefonda kabul etti.
İşte bu iyi niyetten yüz buluyor bunlar,
sonra Almanya'da motorcu çetesi ‚die Osmanen' bile reisle telefonla görüştü oluyor…
Hem iddialar ne ki, bu kadar yaygara koparıyorsunuz?
Yok gazeteci kıza tecavüz edilmiş, yok intihar süsü verilmiş,
yok uyuşturucu nakliyatı yapılıyormuş,
yok bunun için limanlara, mekanlara çökülüyormuş,
yok gazeteciler öldürülmüşmüş…
Bir sürü iddia…
Aslı var mı, yok mu belli değil.
Bu iddialar adi suçlar.
Devlet bunlarla muhatap olmaz, olamaz.
OLMAMALI!
Devletin görevi toplumu böyle aşağılık, adi, yüz kızartıcı suç işleyenlerden korumaktır.
Hem biraz dikkatli dinlerseydiniz, konunun iktidar veya içinde bulunduğu ittifakla alakadar olmadığını anlardınız.
Sanki 1993'te AKP'mi vardı, sanki o zaman Cumhurbaşkanı şimdiki Cumhurbaşkanı mıydı?
Kardeşim kaç sene geçti aradan.
Artık Türkiye eski Türkiye değil.
Neler yaşandı bu arada,
bağırsaklarımız temizlendi,
ama her şeyden önemlisi ‚sistem değişti sistem(!)'.
Bakın artık parlamenter demokrasi yok.
O lanet fetöcülerden sonra halay çekerek, ayranlı, dönerli demokrasi nöbetleri tuttuk ve başkanlık sistemine geçtik.
Artık öyle kuvvetler ayrımı gibi ‚ayrı - gayrı' yok!
Daha güçlendik.
Tüm yetkiyi tek ele bağladık.
Cumhurbaşkanı kabinesini atayarak vazifesini yapıyor.
Daha ne yapsın.
Her şeyi de reisten beklemeyin.
Uğraştırmayın onu, devleti böyle tırıskadan işlerle.
Kavga edenlerin arasına girilmez.
Olmaz olmaz demeyin, burası Türkiye, yarın öbür gün siz kötü olursunuz.
Bak, üç kardeş ne güzel tarafsız, bağımsız gazetecilik yaparken yanlış anlaşıldılar ve iyi niyetlerinin kurbanı oldular.
En iyisi demleyin kardeşim çayınızı, bekleyin perşembeyi…