By Yahya HOÇUR on Pazartesi, 23 Ekim 2017
Category: Siyaset

TERANELER

Şimdi size oturup akademik tarzda içinde bir takım afili kelimeler ve bolca dipnot bulunduran, şöyle buram buram bilim kokan bir makale yazsam okumazsınız.

Hiç dert değil, ben de yazamıyorum zaten…

***

"Terane" diyerek doğru mu yaptım bilmiyorum amma hani birileri düne kadar "Sandıkla gelen sandıkla gider" diyorlardı. Fakat henüz üç tanesi gitti, diğerlerinin sandıkları tam dolmadı mı diye düşünmeden edemiyor insan…

Birde Türkiye artık "seçimle gelen; kasetle, şantajla, tehditle gider" yüz yılına girdi farkında mısınız?

Bu konuda dünyanın "ilk bir"i arasındayız hamdolsun…

Hem sandık ne la bu çağda, yoksa çeyiz mi düzeceksiniz?

Deve sidiği de konmayacağına göre…

Hepiniz mi müze kuracaksınız birader, o kadar mı çok malzeme biriktirdiniz elinizde; bir söyleyiverin fışkiyelerin gücü adına?

***

Hatırlar mısınız?

Sayın Başbakan Erdoğan, birkaç yıl önce İstanbul Kazlıçeşme'deki araziye İstanbul'un şimdi kartpostallarda kalan o meşhur camili siluetini bozarak şeytanileri sevindirecek bir şekilde ucube gökdelenler diken iş adamı arkadaşına bütün safiyetiyle gönül koyup küsmüştü. İşin tuhafı o ucubeler oraya dikilirken dibinde defalarca miting yapmış ama nedense bir türlü görmemişti…

Ve tam yeni bir seçim atmosferine girerken ve tabi inşaatlar bittikten sonra fark edip o arkadaşından binaları tıraşlamasını rica etmişti.

E, yani 2011'den beri gökte olan ve o gün bu gündür iktidar kahvelerinde ürettiğimiz "bitmeyen yakıtla" uçan, yerli ve milli uçağımız 2023'ten önce çarparsa maazallah…

Biz, malum binaların tıraşı tek bıçaklı mı çok bıçaklı mı yoksa usturalı mı olacak diye beklerken yaşadığımız "gündem manyaklığında dünya lideri" olan ülkemizdeki her önemli şey gibi aniden unutturulmuştu…

O iş adamı geçenlerde Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın mezun olduğu İmam Hatip Lisesi'ne tadilat yaptı ve barıştılar…

Yani memleket bir kere daha tıraşa gelmiş oldu…

Hadi ateistler, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Şehir Zirvesi'nde İstanbul için söylediği, "İstanbul'a ihanet ettik ben de bundan sorumluyum" sözlerini de açıklayın da görelim…

Konu inşaattan açılmışken yazayım: Kültür ve Turizm Bakanlığı, Topkapı sarayının etrafındaki sit alanının imara ve yapılaşmaya açılacağı iddialarını yalanlamış.

Eyvah!

***

CHP, Müftü nikâhı konusunda sertliğe devam ediyor. Bir yandan çıkan yasayı lâikliğe aykırı olduğu için AYM'ye götüreceklerini söyleyip diğer yandan muhtarlar da nikâh kıysın diye bir teklif verdiler. Ne yapıp edip ille yırtık çoraptan çıkan parmak misali bir görüntü verecekler. Lâiklikten başka kelime bilmeyen arkadaşlar böylece muhalefet yaptıklarını sanıyorlar…

Türk Dil Kurumu, lâiklik kelimesi sözlükten çıkarsa birkaç istisna hariç tek cümle kuramadan ölüp gidecek hepsi…

Size ne arkadaş benim nikâhımdan. Birbirimizi sevmiş ve evlenmeye karar vermişsek (tabi hukuki ve kan bağı açısından bir engel yoksa) iki arkadaşın huzurunda yapacağımız irade beyanı sonunda evlilik akdi gerçek olur. Kalan kısmı devletin memurunun, bunu medeni hukuk açısından resmi kayıt altına alması ve özellikle kadının haklarını korumasıdır. Belediyenin memuru veya Diyanetin memuru, ikisi de sonuçta "Devletin memuru" kardeşim…

Ceylan derisi koltuklara yayılmış 550 kişisiniz, el birliği ile "18 yaşından küçük çocuklara nikâh kıydıran anne-baba, amir-memur, imam kim varsa otuz yıl hapis cezasını yer, imam nikâhı vs gibi isimler altında ikinci-üçüncü kadın alan herif direk hadım edilip eldeki bulgurundan da olur" diye bir kanun yapın. Ondan sonra seksen milyona yetki verin, herkes birbirinin nikâhını mevzuata uygun olarak kıysın demeye fırsat bulamadan iktidarımsı muhalefet liderinin serok Ahmet'ten sonra (ki bence haklı ama yersiz olarak) on bir yabancıyla maç kazanan güya Türk takımı Galatasaray'a çattığı haberi düştü ajanslara…

***

Mahalle alev alev yanarken ve biz, iktidarlı-muhalefetli böyle kıran kırana sert söylemler ile saçımızı taramaya devam ederken çok şükür AB yumuşamış: "Masadan kalkan biz olmak istemiyoruz" Demiş. Yani aslında diyorlar ki; "kendi kendinize kalkmanız için elimizden gelen her pisliği yapmaya devam edeceğiz."

Bu arada sık sık böğrümü dürtükleyerek "Sırbistan'dan 5000 ton et ithal ediyorsak Bulgaristan'dan aldığımız samanı kim yedi?" diye soruyor arka sırada oturan bazı arkadaşlar.

Cevabı yüzde elli kadar biliyorum ancak…

***

Motorlu Taşıtlar Vergisi'ne önce yüzde kırk zam yapıp sonra İnönü'nün millete çektirdiği bu MTV zammı eziyetine son vermek için oranı yüzde on beşe düşürdüler ya hepimiz mesut olduk.

Bakan Ağbal'ın bu konudaki açıklamalarını dinleyen Osmanlı tuğralı Doblo sahipleri, MTV zammının sadece Ferrarisi olanlar için yapıldığını sanarak ayrıca rahat bir nefes aldı...

İlginçtir geçenlerde ödev olarak bir kaç "motorlu taşıt" adı yazın demiş öğretmen. "Motorlu taşıt" deyince ilk olarak kedicikleri olan adam geliyorsa aklınıza: "Beş dakika sonra hayatta olacağımızın garantisi yok. O yüzden keşke dememek için bugüne kadar kırdığın kişileri ara ve bir daha küfür et" demiş Bukowski.

Ocak ayına ne kaldı şurada...

***

Barzani'ye "Bir gece ansızın gelebilirim" diye şarkılı sözlü posta koyup Suriye'ye paça-kazık dalmak müthiş bir strateji olup sağ gösterip vurmanın "daniskası" oldu…

Helal olsun, sonuna kadar destekliyorum ama o şarkının içinde"Sevinçten kapında ölebilirim" diyor.

Önümüz kış, ya malûm vanaları kapatıp ya da doğal gaza zam yapıp soğuktan öldürürlerse bizi.

Hele şu mısraya bakın: "Bakarsın hiç gitmem kölen olurum" diyor.

Yani ceketle pantolon birbirine hiç uymuyor…

Beyoğlu-Şişhane türü bir sorunsal,

Gucci'nin yeni kadın kreasyonu gibi bir şey var ortada…

Korktum…

Yine hangi uyuz eşeğe peşkeş çekecekler güzelim rahvan atı?

Belki inanmayacaksınız ama vallahi de billahi de şu anda bilgisayarımda bu şarkı çalıyor.

N'oluyoruz yav!

Nasıl bir keten pereye düştük arkadaş?

Farkındasınız değil mi; Devlet Bey, Kerkük için söz verdiği beş bin ülkücüyü nereden bulacağını kara kara düşünürken,kayıtsız şartsız desteklediği dantel kefenli camiadan "rahat ol Reis, eksiği biz tamamlarız" diyen olmadığı gibi bir de eleştirip ti'ye aldılar…

Anlaşılan ihale yine bize kalacak …

Yetmiş iki, yetmiş üç… Seksen altı, seksen yedi…

Biz tef eşliğinde tempo tutup sayacağız, dantelliler kıvırtacak…

Oh.. ohh yandan!

***

Bu arada ben "terane" demedim.

Tek kerane dedim, ülkede tek kerane yok.

Ne keranesi yav, ben "tek terane" dedim.

Sizin kalbiniz kararmış, seviyeniz düşük. Zaten bir yazı yaz deseler üç kişiye okutamazsınız, bakın ben anında üç yüz kişiye okutuyorum…

Ben ne terane dedim, ne de kerane dedim.

Dün sabahtı o…

Ben virane dedim, virane…

Ben bu yazıyı yazmadan önce ülke resmen viraneydi. Ben yazdıktan sonra düzeldi hamdolsun…

Bu cennet vatana virane dediğimi ispatlamayanlar alçaktır, şerefsizdir…

***

Virane dedim de son anketi duydunuz mu?

KONDA'nın yaptığı bir ankete göre: En fakirler Demirtaş ve Erdoğan'a oy veriyormuş. Yani ülkenin yaklaşık yüzde yetmişi…

Sahi size Stalin'in tavuğunu anlatmış mıydım?

Onu da sonra anlatırım vaktimiz olursa, kimsenin bacağını sıkmadan pembe tramvayda…

Hadi hayırlı teraneler…

23.10.2107

Related Posts

Leave Comments