Vatan sağolsun, devletimiz daim olsun da beğim bizden evvel bebelerimiz düşerken toprağa, kim gönenecek bu vatanın toprağında açan nergislerin kokusunda gelen baharları. Bizden evvel toprağa düşerken oğullar, ak elleri taze kınalarla kalırken yeni gelinler, kim erecek memlekete dair vaadedilen vuslatın düğününe.
Hangi sevda bunca yalanı kaldırırdı ?
Hangi ihanet bunca affı hakeder ?
Hangi ihanetin yükü bu kadar taşınır omuzlarda ?
Sevdası ak olanlara inat Anadoluca ve kapkara bir sevdadır bu ihanetin reva görüldüğü memleketin öz evlatları.
Böyük adam belleyip böyük böyük saygı duydular mebusların odacılarına bile. Elbet bir bildikleri vardır deyip devlete kıldan ince oldu, düşmana kılıçtan keskin olan boyunları.
Devlet ebed müddet yaşasın diye, ölümün koynuna düğünlerle yolladılar can parçalarını ve nihayetinde ''VATAN SAĞOLSUN'' cümlesine sığdırdılar koskoca acılarını.
Vatan sağolsun, devletimiz daim olsun da beğim bizden evvel bebelerimiz düşerken toprağa, kim gönenecek bu vatanın toprağında açan nergislerin kokusunda gelen baharları. Bizden evvel toprağa düşerken oğullar, ak elleri taze kınalarla kalırken yeni gelinler, kim erecek memlekete dair vaadedilen vuslatın düğününe.
Kaç oldu saymadık bıçağın kemiğe dayandığını söyleyip, iliğimizden aldıkları ile memleketi koşarak terkedenlerin sayısı.
Kendisini yönetenlerin doymak bilmez açlığına inat toktur Anadolunun gariban evlatları.
Devleti mal istese mal, can istese can verir. Öyle büyük bir susmaktır ki bu kara sevda, vergi diye kendisinden alınanı misafir diye işgalci mültecilere verilmesine bile ses etmez. Öz yurdunda paryalık yamalı mintana kadar gider de ses etmez.
Adı deli, sevdası kara bu yiğitlerin tarihte dağlara sürülmüşlüğü de çoktur, Arap'a-Fars'a ve hatta Yunan'a tercih edilmişliği de. Hilalin kaderinde önüne gelen bulutların gölgesinde kalmak vardır lakin varlığının silinmesi mümkünsüzdür.
Gün gelir, öfkesi deli bir rüzgar eser Asyanın bozkırından Anadolunun bağrına.
Bulutlar kaçışır uzak diyarlara, hilal en tepeden ışıtır bozkurtlarının yolunu.
Cihanı sarar bozkurt ulumaları kulakları sağır edercesine bir öfke ile.
Sevdası deli mertler iniverir sürüldükleri dağlardan, paryalık tak eder canlarına, ebed müddet yaşasın diye devletleri, devletlerini emanet ettiklerinin ellerinden alıverirler bir seher vakti kutsal emaneti..
Tuzlu suların, zafer yağmurlarının, yenilmezliğin kavuran ateşinin tadını yeniden hatırlar hasımları.
Kardeşi kardeşe kırdıran da yabacı değil bu coğrafyaya, yemek yediği tasa tüküren de. Her dirilişte bir avuç deli idi onlar, her dirilişte defalarca hançer yediler sırtlarından.
Cepheden kaçanı da bilir, cephede kahpece karşısına çıkanı da.
Devletin bekası için öz babasına ok atanların imanıdır bu yiğitlerin imanı.
Ey vatan, dinecek yine gözyaşların.
Ey vatan, KÜRŞAD'ın ruhunda ve yağmur kokan bir gecede dirilecek yine öz evlatların.
Sen baharlarda buram buram nergis kok yeter ki, biz oluk oluk sularız yine aziz topraklarını.
İhanetin hançeri haine dönecek, namert yüreklere saplanacak çifte su verilmiş ve ipek örtülerde sakladığımız ötüken çeliği kılıçlarımız.
Ey vatan !
Dinecek gözyaşların, çünkü yetişecek yine öz evlatların !