Üzerine cilt cilt kitaplar yazılan, araştırmalar yapılan hatta ideoloji tanımının sınırlarını bile zorlayan bir varoluş kavramı:Türk Milliyetçiliği.
Bu yazıyı okuyan herkesin Türk Milliyetçiliği hakkında yanlış ya da doğru bir fikri ve bilgisi olduğuna eminim.
Zaten oturup burada binlerce sayfa yazmayacağıma göre değineceğim konunun Milliyetçiliğinin ortaya çıkışı, temel prensip ve yaklaşımları vb. didaktik bir çalışma olmadığını tahmin etmişsinizdir. Zaten bu konuda çok değerli hocalarımızın eserleri bulunmakta.İnternet üzerinden ya da sahafları gezerek geniş çaplı bir araştırma yaptığınızda emin olun karşınıza gerçekten çok değerli,öğretici eserler çıkacaktır.
Benim bugün değinmek istediğim nokta biraz daha günümüze özgü, biraz daha hüzün ve karamsarlığın gezindiği günlerde milliyetçiliğimize dair bazı kelamlar.
Daha doğrusu tarihimizin her manada en sıkıntılı dönemlerinden birini atlatırken Türk Milliyetçisi duruşun nerede ve nasıl konumlandığı,nasıl konumlanabileceği.
Daha anlaşılabilir olmak adına günümüz Türk Milliyetçiliğini tüm beşeri,sosyolojik ve antropolojik tanımlamaları ile bir jilet darbesiyle tam ortadan ikiye bölelim, parçaları ise A ve B olarak adlandıralım.
- A) Geçmişte yaşanan dil,kültür,zanaat ve geçmişe dair ne varsa duyulan özlem-isteğin harlandırdığı günümüzü geçmişin bir yansıması olarak yaşamak isteyen,din faktörünün kişiler üzerinden kutsandığı ve yoğun bir etki alanı olduğu bir anlayış.
Ezberlenmiş kavram,sloganlarla bezenmiş bir Türk Milliyetçiliği.Bu tür milliyetçilikte geçmiş veri ve bilgilerden değil daha çok hayal edilen bir rüyadan,hayal kurdurulan söylemlerden oluşan tutarsız bir silüet halindedir. - B) Geçmişin geleceğe sağlam bir alt zemin oluşturduğu,gelecekte yaşanması arzulanan toplumsal yaşam normlarının mantık ve izan çerçevresinde gerçekleştirilmek istendiği,bunun için mücadele edilen,halkın arzu edilen ekonomik ve kültürel seviyeye ulaşması için method ve çalışmalar üretilen,mevcut sistemin içinde yer alan lümpenlikten,her alanda kendini belli eden tacizkarlıktan uzak,bunları yok etmenin öncü amaç olduğu bilimsel çalışmaların ön planda tutulduğu,kendisine tehlike yaratmayan ya da global bir tehlike kaynağı olmayanlarla barış içinde yaşayabilecek aynı şekilde kendisine tehlike ve düşmanlık içeren tüm odaklara karşı sert ve aktif eylemle karşılık verecek güç ve kapasitede,kültür-sanat ve insana dair ne varsa çalışmalarını had safhada tutabilmeyi hedefleyen,din faktörünün bireyler ile inandıkları kutsaliyet arasında kaldığı,aynı zamanda din faktörünün suistimaline izin vermeyerek samimi inanç sahibi kişilerin temiz ve gönlü ferah inançlarını yaşamalarını sağladığı bir Türk Milliyetçiliği.
Kimsenin inançlarla kandırılmayacağı,bunun için tedbir ve önlemler alan,bu sayede tüm bireylerin inançlarını,politik görüşlerini ve yaşam tarzlarını en huzurlu ve emin bir sistem içerisinde yaşamalarını temin etmek arzusunda olan,dinin mevcut sistem içerisinde ayırıcı bir faktör olmadığı tüm düşüncelerin güvenilir bir alanda yaşamasının kendi mevcudiyetiyle güvence altına alındığı bir milliyetçilik anlayışı.
Ben ve benim gibi düşünen tüm milliyetçiler geçmişinden ilham alan ancak
Türk Milliyetçiliği Asr-ı Saadetini henüz yaşanmamış ve gelecekte gören Türk milliyetçileriyiz.
Bu yüzden kategorize etmek ne kadar doğru bilinmez lakin B grubunda özetlediğim anlayış bizlerin yaşam idealidir.
Elbette fikirdaşlarımız arasında bazı görüş farklılıkları olacaktır,sürü olmadığımızdan bu çok doğal bir durum ancak birçok milliyetçi arkadaşımızla temel bağlamda ortak noktamız yukarıdaki satırlardan ve ilintili hallerden oluşmaktadır.
Tüm dünya halklarıyla beraber bir otobüste yolculuk yaptığımızı hayal edelim oturduğumuz ikili koltukta Türk Dünyası var ve otobüs bir kaza yapıyor, şarampole yuvarlanıyoruz...
Kendimize geldiğimizde doğal bir refleksle önce üstümüze başımıza bakıyoruz yaramız var mı diye.
Kendi yaralarımıza tampon yaptıktan sonra elbette otobüste başka yaralı varsa onunla da ilgilenmek zorundayız.Türk Milliyetçileri insan olduklarını bir an için bile unutmadıkları için Türk Milliyetçileridirler...
Elbette bize artniyetli,düşman politikalar ya da yaklaşımlar güdenlerle her alanda yumruklarımız parçalanırcasına mücadele etmek bizim doğamızın gereği ancak bunun dışındaki tüm canlıların ''can'' olduğunu unutmayandır Türk Milliyetçisi.
* * *
Millet olarak bazı özelliklerimizi sık sık dile getirmeyi severiz.Misafirperverizdir,özellikle yabancılara karşı! Misafir evimizde yesin içsin,yatsın kalksın.Tanrı misafiridir bizim için.
Kadınlarımız bizim için çok önemlidir bizde kadına şiddet olmaz,binlerce yıllık tarihimizde görülmemiştir!
Çocuklarımız geleceğimizdir,onlara ne şiddet uygularız ne de eğitimlerinden kaçınırız.Milletimizde taciz,tecavüze kesinlikle yer yoktur Türk Töresi'nde geçmiş zamanlarda tecavüz gibi aşağılık bir suçu işleyenin cezası kollarının ve ayaklarının birer ata bağlanarak atlara 4 taraftan hareket etme komutu verilerek parçalanarak öldürülmesiydi.İşte böyle tarihten gelme sert bir ceza bilincimiz vardır tecavüz ve tecavüze ceza konusunda!
Mesela hangi il olursa olsun istediği gibi giyinebilir herkes,kimse dönüp bir şey demez.Zaten kadın ve erkeğin küçük yaştan itibaren arkadaş olabilmesi,birbiriyle sohbet edebilmesi çok doğal ve herkesin teşvik ettiği bir toplumsal olgumuzdur.Sonrasında inanç özgürlüğü!Dünyanın herhangi bir coğrafyasında bizdeki kadar rahat yaşanılan inanç ortamı yoktur.Malumaliniz bir çok din ve mezhep yaşamıştır bu coğrafyada o yüzden maziye dayanan özgürlükçü bir tutum vardır...
Ne güzel bir anlatım oldu,yandaş gazetelerden birine gönderirsem Türk Töresi kısmını da çıkarırsam hemen yayınlarlar!
Ülkemizin son yıllarda maalesef yukarıdaki güzel anlatıyı yaşadığı pek söylenemez.
Özünü kaybetmemiş,yürekleri bir göçer çadırında,zamanın müreffeh bir dilimine sabitlenmiş insanları dışında,yukarıda anlattığım durum içerisinde olmayan büyük bir kitle olduğu ortada ancak mazimizde varolan onurlu gerçekliğimiz saygın bir şekilde tarihteki yerini korumaktadır.
İşte bu doğrunun peşinde bir inanç meselesidir Türk Milliyetçiliği.
Mazimizdeki haysiyetli duruşa,üzerine yeni erdemler ekleyerek,çağın gerekleriyle bu duruşu harmanlayarak ve maziden günümüze varolan tüm yanlış tutumları silerek geleceğe yürümek isteyen bir haldir bizimkisi.
Umutsuzluğa kapılmayacağız her iktidarın,her zalimin,her deliliğin,her dönemin,her insanın bir başlangıcı olduğu gibi bir sonu vardır.
Türk Milliyetçiliği ise kökleri derinlerde bir filizdir,toprak durdukça yeşerecek,toprak durdukça güçlenecektir.
Saygılarımla
Emrah Birgül