By Abdullah Alagöz on Salı, 07 Nisan 2020
Category: Siyaset

TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNİN SİYASET ALANINDAKİ ÇELİŞKİLERİ

Türk coğrafyasında en köklü ve bilimle iç içe olan tek dünya görüşü Türk milliyetçiliği olduğu halde Türk milliyetçileri Cumhuriyetin kuruluşundan sonra bir türlü bilimle temellendirilecek bir Türk milliyetçiliği dünya görüşünü kurumsal yapılarında inşa edemediler.Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türk milliyetçileri olduğu halde 95 yıllık Cumhuriyet serüveninde iktidara gelmeyen tek camia Türk milliyetçileri oldu. Burada bir gariplik yok mu? Hamaset kokan cümleler, lider, doktrin teşkilat lakırdıları bu rezaleti örtmüyor. Aksine bizleri toplum nezdinde gülünç duruma düşürüyor.

Türk milliyetçileri davalarını kadük hale getiren bu hatalarını neden yapıyorlar?

Bu sorunun cevabını her Türk milliyetçisi hiçbir ikbal kaygısına girmeden, zihnindeki dogmaları kırarak cevap vermek zorundadır. Bu davanın potansiyeli, donanımı ve vizyonu zirve isimleri tek tek bulundukları yapılardan sistematik bir şekilde ekarte ediliyorsa o zaman Türk milliyetçileri içinde bulundukları yapıları yeniden sorgulamak zorundadır. Yazarları, ozanları, sanatçıları, bilim adamları, gazetecileri velhasıl düşünen, muhakeme eden her Türk milliyetçisi bu yapılar için potansiyel tehlikeyse bu yapılar bizim yapılarımız değildir.Bu yapıları Türk milliyetçileri yönetmiyor deme cesaretini ve erdemini her Türk milliyetçisi göstermek zorundayız.

Bugün Türk milliyetçiliği adına Türk'e savaş açmış aidiyetsiz ihvan ekolüne biat ediliyorsa, buna soyut, mantık dışı ve sözüm ona büyük gerekçeler aramak beyhude bir çabadır.

Türk milliyetçileri ne zaman bir yapı meydana getirse kısa süre içinde bu yapılar egemen güçlerin kontrolüne girer ve Türk milliyetçilerinin orada iradesi devre dışı kalarak kısa sürede kurşun askere dönüşürler.

Burada iki temel yanlış ile karşılaşıyoruz. Birincisi, egemen güçler sürekli Türk milliyetçilerini kontrol etme arzusunu hamaset kokan (Ülkenin beka sorunu vs.) cümlelerle kontrol altına almaya çalışırlar.

İkincisi Türk milliyetçileri bir türlü demokrasi, cumhuriyet ve hukukun üstünlüğü gibi evrensel değerleri içselleştiremedikleri ve kurdukları yapılarda bu değerleri fiiliyata geçiremedikleri için egemen güçlerin oyununa gelmektedirler.

Ayrıca Türk milliyetçileri sivilleşme kültürünü değil totaliter anlayışa hep yönelmişleridir. Totaliter anlayışlarda şeffaflıkve hasep verebilirlik olmadığı için Türk milliyetçilerinin kaderi bir monokrat ya da oligarklarakalmıştır. Yaşadığımız bu süreçlerde suçu bu monokrat ya da oligarklarda değil zihin yapımızın bir türlü sadeleşememesinden kaynaklanmaktadır.

Türk milliyetçilerinin bugün sağa sola savrulmalarında suçlu kurdukları yapılar değil demokrasiyi, özgürlükleri, sivilleşmeyi ve hukukun üstünlüğü gibi evrensel değerleri içselleştirememelerinden kaynaklandığını fark edememelerindendir. 

Related Posts

Leave Comments