By Dogan Ay on Perşembe, 08 Şubat 2018
Category: Siyaset

Türklükle kavganız ne sizin?

TÜRKLÜK BİLİNCİ

Kök Türk Hakanlığında vuku bulan bir olay, o dönemdeki Türk milleti ve yöneticilerinde millî varlığı koruma ve millî kimlik hassasiyetinin ne kadar yüksek olduğunu göstermesi bakımından ilgi çekicidir. Çin'in geleneksel politikası icabı Türkleri birbirine kışkırtması sonucunda devlete karşı isyanlar artmış, Işbara Kağan, Çin'in himayesini istemek zorunda kalmıştır. Çin İmparatoru, onun bu teklifini memnuniyetle kabul etmiştir. Ancak, imparator buna karşılık ondan, Çinlilerin âdetlerini benimsemesini de istemiştir. Gerçekte Işbara Kağan cesur ve dirayetli bir hükümdar idi. Ne yazık ki, sürekli kuraklıklar, hastalıklar ve isyanlar onun kağanlığının son senelerinin başarısız geçmesine sebep olmuştur. O, Çin'in istekleri konusunda imparatora yazmış olduğu mektupta; "Şimdi oğlum sarayınıza gelecek ve size ilâhî soydan gelen atlar takdim edecektir. Oğlum her gün sizim emrinizde olacaktır. Ayrıca size her yıl haraç gönderilecektir. Fakat elbiselerimizin önlerini açmaya, omuzlarımızda dalgalanan saç örgülerimizi çözmeye, dilimizi değiştirmeye ve sizin törelerinizi kabul etmeye gelince, bizim âdetlerimiz ve geleneklerimiz o kadar eskidir ki, ben şimdiye kadar bunları değiştirmeye cesaret edemedim, bütün milletim de aynı kalbi taşımaktadır. Bizim âdet ve geleneklerimiz çok eski çağlardan beri devam ede gelmiştir. Bundan dolayı onları değiştirmeye benim gücüm yetmez." ifadeleri ile Türklük bilincini ortaya koymuştur. Yüzyıllar sonra Türklük duruşuna Türklük bilincine yapılan saldırı ve Türk kültürünü bozma sulandırma girişimleri hortladı.

Esasında Türklük duygusu olmayan veya Türklük bilincine düşman bu kafanın girişimleri sadece belirli dönemlerde olmamıştır. Türklük kavramına yapılan bu saldırının altında kişisel hırs ve hesaplardan daha büyük hedefler olduğu aşikardır.

Dün Çinli bugün dinli görüntüsü ile Türklük ile savaş devam etmiştir ve hiç kuşkusuz bundan sonra da bu savaş devam edecektir.

Türk âlemi günümüzde hem siyasî hem de kültürel olarak bir buhran dönemi yaşamaktadır. Öncelikle Türklük düşüncesi içinde yaşamakta olduğu bu buhranlı dönemi atlatmalıdır.

Yine Türklük âlemi bugün içinde bulunduğu buhranların üstesinden nasıl geleceği konusunda ortaya bir fikir ve hareket koymalıdır. Bu fikir ve hareket akla bilme fenne uygun bir sistem ile desteklenmelidir.

Aksi takdirde yarın çok geç olabilir.

Türklüğünü var veya yok olma mücadelesinden kutlu bir kavga çıkaran Büyük Atatürk,

Gençliğe Hitabesinde olacakları söylemiş hastalığa tanıyı da koymuş ve ortaya reçeteyi de sunmuştur.

Bu reçete; "Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur" ifadesinde şekil almıştır.

Demek ki muhtaç olduğumuz kudretin kaynağı belli. Bize düşen o asıl kaynağın değerini bilmem ve ona göre yaşamaktır.

Yüzde yüz Türk olmayı başardığımız gün Türklük sonsuza kadar var olacaktır.

Tanrı Türk'ü korusun!

Doğan Ay 

Related Posts

Leave Comments