TURHAN NASIL ÇILDIRDI VEYA..
Ahmet Hikmet Müftüoğlu Turhan Nasıl Çıldırdı hikayesinin bir bölümünde: "Leylek gelmeyin, serçeler uçmayın, çiçekler açmayın! Burada bahar yoktur. Güneş sarı bir gölgedir. Yeşil otlar toprağın küfüdür. Sıcak rüzgar Cehennemin nefesidir. Şu mavi Boğaz, bir çirkef ırmağıdır… Kelebekler çimen, çicek arar. Burası çürüklüktür; kemik, kadid vardır. Fikir genişlik, yükseklik arar. Burası çamurdan bir izbeliktir. Çıyanlar, solucanlar barınır… Kırlıngıçlar! Hangi evin saçağına konsanız oradakilerin eninlerini işiteceksiniz! Hangi ocağın üstünde tüneseniz onu sönmüş bulacaksınız… her tarafta kara hayaletler taklak atıyor. Her tarafta kara dişler sırıtıyor…" diye haykırır.
Günümüzü yaşıyor adeta.
Fikir genişlik yükseklik arar.
Burası çamurdan bir izbelik.
Bizi mi anlatıyor yoksa fikirleri bataklığa saplayan siyasi yobazlığı mı?
Turhan neden nasıl çıldırdı?
Bizim çıldırma noktamız nerede?
Etrafımızı sarmış çiyanlar solucanlar. Bu zibillikte güzel düşler arıyoruz.
Bataklıkta fikir mi gelişir?
Gelmeyin ey sevgili kuşlar. Sizin aradığınız bahar bu diyarda değil.
Açmayın ey güller sizin bağınız kurudu.
Biz artık gürültü yapanın bağırıp çağıranın sesi daha fazla çıkanın yanında durmayı seçtik.
Güzel sözlerin yanında değiliz.
Ne kadar hakaret o kadar oy. Meydanlar nasıl olsa şak şak yapmak için eller havada bekleyen insanlarla dolu.
Gelmeyin kuşlar buranın gök yüzü bildiğiniz gökyüzü değil. Karnımızın doyar gibi olması yeter de artar bize...
Biz mi ne yapıyoruz Türk milliyetçileri olarak?
Oturduk kurtarıcı bekliyoruz.
Babamız öldü mirasını nasıl çarçur ederiz onun hesabını yapıyoruz. Gerçi bu miras pay etme işine babamız daha hayatta iken başlamıştık. Oportünist diyerek hücumlar etmiştik.
Şimdi bakmayın Anıt mezarda ahkam kesitiğimize.
Şartlar öyle gerekiyor. Yoksa inandığımızdan değil orada yazılı metni okumamız.
Ne Bahçeler gördük ne Yıldırımlar iki yüzlü riyakar dolu günlerde.
Turhan nasıl çıldırdı zannediyorsunuz, oturduğu yerden mi?
Aman be diyemez miydin be Turhan?
Devlet kesesinden herkes yesin içsin saltanatım var deseydin olmaz mıydı?
Zengin adamın biri hastalanmış, komaya girmiş, doktorlar gelmiş ömrüne tarih biçmişler: "Bir hafta yaşar!"
Doktorlar gidince, mirasçılar adamın başında miras kavgasına başlamışlar: "Han senin, apartman benim, araba senin, tekne benim!"
Bir hafta dolmuş, adam hâlâ komada, ama öldüğü filan yok, yeni doktorlar çağırmışlar, onlar da on beş gün biçmişler, miras kavgası yine başlamış, lakin gün dolmuş, adam hâlâ yaşıyor.
Başka doktorlar gelmiş, bu sefer bir ay demişler, miras kavgası olanca hızıyla sürmüş, bir ay dolmuş adam birden kefeni yırtıp, ayağa kalkınca mirasçılar kaçıp kaybolmuşlar...
Adamın hastalığı süresince başında askerlik arkadaşı beklermiş, ne miras hakkı var, ne de adamın parasında gözü, sadece insanlık... Arkadaşlık...
Adam dirilip ayağa kalkınca, askerlik arkadaşı sormuş: "Yahu dikkat ettim. Ne zaman doktorlar gelse, senin ömrüne tarih biçse, hısım, akraba miras kavgasına tutuşsa, sen sağ elinin şahadet parmağını oynatıp duruyordun, niçin böyle yaptın?"
Adamcağız gülmüş: "Ne yapayım, yumruğumu sıkıp nah diyecek gücüm, kuvvetim yoktu ki!"
Ya Turhan gibi çıldıracağız ya da NAH diyeceğiz başka çözümü olan varsa buyursun.
Muhabbetle kalın...
Doğan Ay