ÜLKÜCÜLÜK AHLÂK ve KOLTUK
Ahlâkçılık tanımını Dokuz Işık'ın ilk haliyle aynen aktaralım:
"Ahlâkçılık prensibinin önemi üzerinde söz söylenmesine bile herhalde lüzum hissetmezsiniz. Ahlâk herkesin esasıdır. Ahlâkı olmayan bir toplumun hiç bir işi başarılı olamaz ve o toplumda hiç bir şey iyi bir durumda bulunamaz. Fakat Ahlâkçılığın dayandığı bir takım temeller vardır. Bizim Ahlâkçılığımızın dayanacağı temeller şunlardır: Türk ahlâkı Türk geleneklerine, Türk ruhuna, Türk Milleti'nin inançlarına uygun olacaktır. Türk ahlâkı hiçbir zaman, tabiat kanunlarına aykırı olmayacak, tabiat kanunlarıyla da bağdaşan bir takım temellere dayanmış bir ahlâk olacaktır. Ahlâkçılıkta gözeteceğimiz, araştıracağımız şeylerden biri de, Türk ahlâkının Türk milletinin yükselmesi, yaşaması ve korunmasını sağlamaya yarayacak esasları içinde toplaması olacaktır. Yâni Türk milletinin yaşamasına zararlı olacak kaideler Türk Ahlâkçılığının içinde yer alamaz. Demek ki Ahlâkçılık prensibine esas olarak kabul ettiğimiz şeyler Türk milletinin ruhuna uygun olmak, Türk Milleti'ningeleneklerine, âdetlerine ve inançlarına uygun olmak, tabiat kanunlarına uygun olmak ve Türk milletine yararlı olmak esaslarına dayanacaktır."
Ahlâkî bir davranışı kişilere ve zamana göre değişken olmamalıdır. Eğer ahlak anlayışınız kişilere ve duruma gore değişiyorsa o anlayış sakattır.
Eğer " benim hırsızım iyi" diye düşünüp bunun adına da ülkücülük diyorsanız lütfen ülkücü ahlâk nedir sorusunu bir kez daha düşünün.
Nereden çıktı bu ülkücü ahlâk nedir sorusu?
Son günlerde eski milli bir güreşçinin bir kamu bankası yönetim kuruluna atanması ile başlayan tartışmalar bizi ülkücü ahlâk konusuna yeniden getirdi.
Ülkücü biri atanabilir budan da gurur duymalıyız diyerek ülkücülük adına ahkam kesenler oldukça ülkücü ahlâk konusu da gündemde olacaktır.
Elbette ülkücü kökenli birilerinin makama getirilmesi hoşumuza gider. Bundan mutlu oluruz. Fakat ülkücü sıfatı (!) taşıyor olmak bir yandan danışman bir yandan bakan yardımcısı bir yandan banka yönetim kurulu üyeliği ile ödüllendiriliyor (!) diye düşünüyorsanız sizin ülkücü ahlâkınız bizimle ilgisi yoktur.
Eğer milliyetçiliği yumruk sallamaya liyakat olmadan kamu bankası yönetim kurulu üyeliğine indirgerseniz sizin şikayet ettiğiniz ( belki sadece bizim şikayet ettiğimiz) iktidar anlayışından bir farkınız yok demektir.
Şimdi bu muhterem iktidar destekcisi olmasaydı yine bu üç makama ülkücü olduğu için getirilir miydi acaba?
Ülkücüler içinde ekonomiden anlayan bu işin uzmanı hiç bir kimse yok mudur?
Banka yönetimine güreşçiyi atayan tübitak için elbette hayvanat bahçesi müdürünü layık görecektir.
Ortada ciddi bir liyakat sorunu var. Siz bu sorununu ülkücü birisi(!) için çiğnenmesi doğal görüyorsanız yapılan liyakatsiz bütün atamalar doğaldır.
Bu yapılan banka yönetim kurulu üyeliği ataması ile hangi ülkücü ahlâk ile bağdaşacak?
Edebiyat öğretmenini matematik öğretmeni olarak atama ile bu yapılanın ne farkı var?
Yandaş mantık ülkücü ahlâk ile sınavda.
Ülkücü ahlâk anlayışından taviz vererek KOLTUK kapacaksanız alın o koltukları başımızda gezdirin. Sadece bu garip duruma ÜLKÜCÜ BIR ATAMA kılıfı uydurmayın.
Mecliste yumruk sallamayı " mecliste bir bozkurt " diye paylaşım yapmanın ülkücü ahlâk ile ilişkisi olmadığı gibi bu atamanın da ülkücü ahlâk ile bir ilişkisi OLAMAZ.
Ülkücü ahlak hak edeni hak ettiği makama layik görmeli.
Doğan Ay