İddialı ve tepki çekecek bir başlık olduğunun farkındayım. "Ülkücülük zaten şereflidir, ne demek kurtarmak?" diyen olacaktır. Hatta yazdıklarımı okudukça daha da kızabilir ve "Sen kimsin ulan?" diyebilirsiniz. Kızmayın ve okuyun lütfen.
Önce şunu söyleyeyim. Kendimi otorite olarak görmüyorum, sıradan bir ülkücü, sıradan bir Türk milliyetçisiyim.
Bu sıradan hâlimle, 16-17 yaşımdan 34 yaşıma kadar girdiğim her ortamda, her toplulukta, tanıdığım her insandan "Sen nasıl ülkücüsün, benim bildiğim ülkücüler böyle olmaz, sen farklısın?" sözlerini duydum. Sürekli bir şekilde "Ben ülkücülerin olaylara böyle baktığını, oturulup sohbet edilebilecek insanlar olduğunu bilmiyordum." ifadeleriyle muhatap oldum. Bunu yapan bir sürü ülkücü de olduğunu biliyorum.
Yani her şeyden önce ülkücülerin toplumda kabul görmüş olan "olur olmaz kavga eden, olay çıkartan, kitap okumayan, medeni tartışma yapamayan, sevgilisiyle gezdiği için, saçı uzun olduğu veya küpe taktığı için adam döven tipler olduğu" algısını bir nebze olsun değiştirmeye katkı sağlayan birçok ülkücüden biriyim.
MHP, Ülkü Ocakları ve özel olarak Ülkücülük, genel olarak ise Türk milliyetçiliği benim için fikren karşı çıkılabilen, düşman olunabilen, iftira atılabilen ama asla atılan çamurun tutmadığı tertemiz kurum ve fikirlerdi.
Bunun en veciz ifadesi de sanırım
"Kardeş be! Desinler MHP şöyle
Bu güneş balçıkla sıvanmaz öyle
Hainlere inat, gel yine söyle
Partim MHP'dir, liderim Türkeş" ifadesiydi.
Mesela bu yüzden MHP'nin bir yolsuzluğun içinde olmasını, Ülkü Ocakları'nın zorbalık yapmasını, Ülkücülük ve Türk milliyetçiliğinin herhangi bir ahlaksızlıkla veya ihanetle "haklı" şekilde anılmasını asla istemezdim.
Örneğin meşhur kaset skandalı ortaya çıktığında bunun asla üstünün örtülmemesi gerektiğini, bu rezil heriflerin ülkücü camiadan tamamen dışlanması gerektiğini, bir ülkücünün bunu asla görmezden gelemeyeceğini savunmuştum ve elbette yine yalnız değildim. Ancak o zamanlarda o ahlaksız heriflere "Başkanım" demeye devam edenler de olmuştu. Ben ve benim gibiler bu ahlaksızlığa karşı durarak, bu rezillikten dolayı kendimiz yapmış gibi utanarak kendimizce ve kendi etki alanımızda Ülkücülüğün şerefini kurtarmıştık.
Çeşitli zamanlarda MHP içerisinde Genel Başkanlık mücadelesi verenlere karşı takınılan tavra demokrasi adına karşı durmuş, "Türk milliyetçileri demokrasiden yanadır, demokrasi konusunda öncüdür, parti içi demokraside de öncü olalım" demiştim. Yine biliyorum ki adayları çok sevdiği için değil, sadece demokrasi için bunu savunan çok sayıda ülkücü vardı. Çünkü Ülkücülüğün bir kişiye taparcasına bağlanan, şerefini bir şahsa sadakete endeksleyen bir yapı olmasını ve öyle bilinmesini istemiyorduk. Bu anlamda bu şerefi kurtarmak adına dostlarımızdan dahi koptuk, hakaretlere uğradık, bazılarımız fiziksel saldırılara maruz kaldılar.
Ve en nihayetinde, MHP, Ülkü Ocakları ve Ülkücü Türk milliyetçiliğinin, Türkiye Cumhuriyeti'nin rejimini değiştirecek, bütün yetkiyi tek bir kişiye veren bir anayasa referandumuna onay vermesine, ardından da seneler boyunca ülkeye, devlete, millete, din algısına, ülkücülere en büyük zararı veren kişiyi başkan yapmasına karşı çıktım. Aynı benim gibi milyonlarca ülkücünün de yaptığı gibi... Böylece MHP'nin ve Ülkü Ocaklarının olmasa da Ülkücülüğün, Türk milliyetçiliğinin ülkeyi tek adama teslim etme kirine ortak olmasına engel olduğumuzu düşünüyorum.
Bugün ise AKP'nin rant sağladığı belediyeleri kaybetmesi üzerine, devlet ve medya gücünü elinde bulundurmanın da avantajıyla sergilediği çirkefliğe, iftiraya, yalana, hukuksuzluğa, ahlaksızlığa ortak olan bir MHP ve Ülkü Ocakları var. Şimdi de buna karşı çıkıyorum ve yine yalnız değilim.
Yarınlarda çocuklarımıza, torunlarımıza ve genel olarak Türk milletine, "MHP ve Ülkü Ocaklarının düşüncelerini beğenmeyebilir, sevmeyebilir, karşı olabilirsiniz ama onları yolsuzluk, ahlaksızlık, yalancılık, hukuksuzluk ve ihanetle suçlayamazsınız" diyebilmek isterdik. Geldiğimiz noktada maalesef bu mümkün değil.
Eğer bir şeyler yazıp çiziyor, adaletsizliğe, çirkinliklere karşı çıkıyorsak ileride "Ülkücüler Türkiye Cumhuriyeti'ne, Atatürk ilkelerine, Türkeş'in fikriyatına ve Türk milletine ihanet eden, ahlaksızlığı, hukuksuzluğu savunan, kendisi gibi düşünmeyenlere hakaret edip saldıran, demokrasi düşmanı bir gruptur" dedirtmemek içindir. Bazen tatlı bazen sivri dille rahatsız edici şeyler söylüyorsak, gelecekte en azından "Bütün bu rezillikleri (yukarıda saydıklarım) yapan ve onaylayanlar Bahçeli ve ona tapanlardı, bunları onaylamayan milyonlarca Ülkücü Türk milliyetçisi de vardı, o yüzden Ülkücülüğü topyekün suçlayamayız" dedirtebilmek içindir.
Kısacası yaptıkları ve savundukları ile kendi isimlerinin yanı sıra, yarım asırlık kurumlar olan MHP ve Ülkü Ocakları'nı da batağa çekenlerin elinden en azından Ülkücülüğün şerefini kurtarmak uğraşındayız. Yoksa o da bataklığa gömülüp tarih kitaplarında iyi anılmayanlardan olacak.
Kim olarak mı? Fert fert, sıradan birer Ülkücü, sıradan birer Türk milliyetçisi olarak...