By Yavuz Mehmet yazgan on Çarşamba, 11 Kasım 2020
Category: Siyaset

Ümit Özdağ, İyi Parti, Ülkücülük ve Ülkücüler...

MHP, ihanet kabul ettiğimiz, pkk ile açılım süreci yürütmüş akp ile Cumhur ittifakı kurduğu için 40 yıllık partilerinden ayrılmış insanlar bir araya gelip, yine Milliyetçi ama farklı gruplardan insanlarla birlikte İYİ partiyi kurdular.
Şimdi bu insanların büyük kısmının İyi Partinin HDP ile ortak anayasa hazırlamasını makul görmesini aklım hayalim almıyor.

Ümit Özdağ iyi niyeti ve naifliğiyle, "İYİ parti artık Türk milliyetçilerinin, Ülkücülerin biraraya gelip kurduğu o iyi parti değil, Liberal açılımı ile bambaşka bir yer oldu" diyor.
Görüyorum ve arttırıyorum;
Hocam partiyi kurduğunuz insanlar artık ülkücü ve Türk Milliyetçisi değil. Yola çıktıkları yer ile yolun sonunda geldikleri yer arasında uçurum var.

2002 yılından beri Ülkücü muhalefetin içinde yer almam sebebiyle Milliyetçi Hareket Partisi'nden ayrılıp, İyi partiyi kuran neredeyse herkes ile bir hukukum, yemişliği içmişliğim, bir çoğu ile saatlerce sohbet etmişliğim var.
Onları kırmadan bu yazıyı kaleme almak için de yazdığım birçok şeyi yazıyorum yazıyorum ama sonra sanki biraz ağır oldu deyip siliyorum.
Biliyorum bu yazdığım yazının bana hiçbir faydası olmayacak ama birisinin bunu tokat gibi yüzlerini çarpması gerekiyor.

Partiniz HDP ile ortak anayasa hazırlamış, siz "hoca madem biliyordu bu zamana kadar neden sustu" diyorsunuz.
Haydi diyelim ki o sustuğu için hatalı siz şu anda savunuyor ve Hdp legal parti diskuru kurup savunma ayağına yatıyorsunuz.
Partiyi kuran Ülkücülerin ve Türk Milliyetçilerinin tasfiyesine sesinizi çıkartmıyor, tasfiye operasyonuna destek veriyorsunuz.

Selda Tandoğan Demirel
Buğra Kavuncu
Ümit Özlale
Taylan Yıldız
Bahadır Erdem
Müjgan Suver,
Berrin Sönmez
Hasan Seymen
Murat Köylü,
Turan Hançerli
Sevna Somuncuoğlu
Mehmet Kaya
Fuat Keyman
Süleyman Basa
ve bunlara biat etmiş karton ülkücü abiler ile artık size yakışan Biden tarafından yöneticilecek partinizde liberal politikalarla Besim Tibukçuluk oynayabilirsiniz.

Müjdat Öztürk reisin henüz kitaplaştırmadığı SAVRULMA teorisi bu işin tek açıklaması.
BAŞBUĞ TÜRKEŞ yıllar önce kitaplarca çalışma yapılarak anlatılması gereken bu durumu tek cümle ile açıklamış.

Ne mi demiş: "DALINDAN KOPAN YAPRAĞIN AKIBETİNİ RÜZGAR TAYİN EDER"

Ümit Özdağ'a yapılan saldırıların Milliyetçi Hareket Partisinde mağdur edilenlen sonra iyi partide koltuk kapanlardan olması işin başka bir paradoks noktası.

Aslında Bu durumu filozof Emil Cioran Çürümenin Kitabı isimli eserinde şu şekilde açıklar 

"Bir inanç için acı çekmiş olandan daha tehlikeli varlık yoktur.
En büyük zalimler, kafası kesilmemiş mazlumlar arasından çıkar.
Acı, güç iştahını azaltmak şöyle dursun, onu azdırır." 

Cioranın felsefeye kattığı en önemli tanımlama ise "kelime fuhuşu"'dur.
Cioran Bu kavram ile inanmadığı halde belagatini bulunduğu durumu meşrulaştırmak için kullanan insanları ifade eder.

Özdağ'a Saldırıların arasında beni en güldüren cümleler ise
-kol kırılır yen içinde kalır
-evi ateşe vermeyelim
cümleleridir.

Kolun kırılıp yen için de kalmaması ile başlayan iyi parti süreci 40 yıllık evimizin ateşe verilmesi ve başka bir eve taşınılması ile hikaye bulmuştur.
Bir de Özdağ'ın halkta karşılığı olmaması üzerinden eleştirilerde var, gitse hiçbir şey değişmez cümlesi, Devlet Bahçeli'nin iyi partiye gidenler için söylediği 'dağdan kalkan serçe' benzetmesi ile ölümüne yarışır.

Evet Akşener'in daha büyük karşılığı olabilir fakat İYİ Parti kurulurken MHP teşkilatlarında görev alan bir çok kişi ümit Özdağ'a bakarak konum belirledi.
Partide yıllardır mücadele etmenin sembol ismi olması burada mücadele imkanı kalmadı algısını tamamen yerleştirdi.
Özdağ Gitmese MHP bu kadar büyük kan kaybetmez MHP teşkilatçıları bu kadar rahat bir şekilde partiyi terk etmezdi.

Bizim en büyük hatamız ise bunların hepsini gördüğümüz halde Türk milliyetçiliğinin parti programında ve tüzük hükümlerinde yeteri kadar yer almaması eleştirimize ve bu karanlık adamlarla, kadınlarla siyaset yapmama isteğimize "Benim olduğum Yusuf hocanın olduğu sizlerin olduğu yerde hiç kimse bölücü siyaset uygulayamaz, açılımcılık satamaz" önermesine kanmış, inanmış, ya da inanmasak da ikna olmuş olmaktır.

Bir İDELOJİK AFAZİ süreci yaşıyoruz.
Terimi Türkçeye katan Filizof Alev Alatlıdır.

Afazi aslında nörolojik bir terim. Beynin ilgili alanlarında meydana gelen hasar sonucu konuşma, dili anlama, konuşulanları anlamlandırma veya görülenleri adlandırma gibi konularda meydana gelen bilişsel bir bozukluk olarak tanımlanabilir.
Alev Alatlı'nın bahsettiği afazi kavramı ise, buradan hareketle toplumumuzun maruz kaldığı bir afazidir ki; bu metaforik afazide insanlar anlamlandırma yeteneğinden mahrum hale gelmiştir.

Afazi'nin sosyal hayattaki bir başka yansıması ise, siyasetçilerden sanatçılara medyada ve dahası halk arasında herkes tarafından savrukça dillendirilen kavramlarda görülüyor. İşte bu ise beni kelimenin tam manasıyla çileden çıkarıyor. Herkesin dilinde milliyetçilik, sosyal demokrasi, laiklik, dincilik, dindarlık, islamcılık, eşitlik, eşitsizlik vs, onlarca kavram; ama gel gör ki bu kavramları dillendirenden dinleyene muhatapların hiç biri bu kavramların gerçekte ne anlama geldiğine dair tam bir fikir sahibi olmadığından, konuşulanlar üzerinde hemfikir olunamıyor. Olunamadığı gibi herkes aynı sözcükler üzerinden farklı şeyler konuşmuş oluyor. Aslında her biri sosyolojik birer terim olan kavramların pek çoğu da bu toplumsal afazi neticesinde popülist konuşmalara kurban gidip içi boşaltılmış, itibarını yitirmiş oluyor.

En büyük zararı ise "ülkücülük" kavramına olmuştur.
Bir tarafta siyasal islamcılarla ittifak yapan Ülkücüler(!), diğer tarafta hdp ile anayasa hazırlığını savunan Ülkücüler(!).
kavramın içini boşaltarak Ülkücülük çizgisini silikleştiriyor. Alev Alatlının afazi kavramı da burada devreye giriyor.

Rahmetli OZAN ARİF ağabeye bir sohbetimizde, bu cendereden çıkış yok mu diye sorduğumda;
"Çözüm, Türkiye'nin herhangi bir yerinde birarada duran Ocaktan, partiden arkadaş, yaşananlardan rahatsız üç-beş-on kişilerin birlikteliğini sürdürmesi ve zamanı gelince birleşerek hareketi ayağa kaldırmasıdır, bunları birleştirmek de senin gibi şehir şehir bu adamları tanıyan, temiz ülkücülerle mümkün" demişti.
Ruhu şad, Mekanı cennet olsun.

Hiçbir makama hiçbir koltuğa hiçbir partiye ihtiyacınız yok.
ÜLKÜCÜLÜĞÜNÜZ size yeter.

Kalın sağlıcakla.

Related Posts

Leave Comments