Bir kaç zamandır 'Yeni Parti' oluşumunu talep eden sesler yükseliyor camiada. Peşinen söyliyeyim; bu fikri ortaya atan, gelişmesine sebep olan zihniyetin samimiyet ve iyi niyetine inanmasam da, ölçülerinden şüphe etmeyeceğim insanlar tarafından tartışıldığını görüyorum.
Özellikle MHP'nin mevcut yönetiminin sergilediği siyaset ve tavrı göz önünde bulundurduğumda böyle bir talebin oluşması, yeni bir oluşuma ihtiyaç duyulmasını da anlıyorum. Lakin içinde bulunduğumuz şartlarda böyle bir oluşumun başarı ile sonuçlanacağına inanmıyor ve bundan ötürü de yanlış buluyorum.
MHP bir fikir partisidir!
MHP Türk Milliyetçiliği fikrini siyasal zeminde taşımakla mükelleftir.
MHP Türk Milliyetçiliği fikrini TBMM'ye taşımakla mükelleftir.
MHP Türk Milliyetçiliği fikrini TBMM'de taşımakla mükelleftir.
Benim MHP'den öncelikli beklentim budur. Dolaysıyla elde edilen oy oranı, veya başka siyasi kriterler her zaman bu hedefin arkasında gelir. Fikrime hizmet etmeyen bir MHP yönetimi %90 gibi bir oy oranı elde etse bile benim nezdimde başarısızdır!
Mevcut MHP yönetimini eleştirmemin sebebi ise MHP'yi inandığımız fikirden uzak, fikri içi boşaltılmış sloganlarla hapsederek yönetmesi, AKP'nin gelmesine ve geldikten sonra güçlenmesi ve başta kalmasına alet etmesidir. Bunu bence 1 Kasım 2015'den beri, ama en geç 15 Temmuz 2016'dan sonra alenen yaptığı, yani gizleme ihtiyacı bile duymadığı kanaatindeyim.
Bu duruma rağmen yeni bir oluşumun neden başarılı olmayacağına inandığımı geçen haftalarda arkadaşlarımla yaptığım sohbetlerin derlemesini sunarak izah etmek istiyorum.
Baraj hala %10'da.
Yani bir partinin TBMM'de seçmenlerini temsil etmesi için en az %10 oy alma mecburiyeti var.
Diyelim ki yeni parti kuruldu, MHP seçmeninin yüzde kaçının bir daha ki seçimde (artık ne zaman olursa, veya 'olursa') bu oluşum için oy vereceğini düşünüyorsunuz?
Büyük bir başarı elde ederek MHP seçmeninin %50'sini yeni oluşuma kazanıldığını düşünün (ki bu bence imkansız)… Barajı geçebilmeniz için %10'a ihtiyac var. Dolaysıyla MHP'nin oy oranı %20 olmalı ki, koparılan %50 seçmeni ile %10'u geçilebilsin!
'Efendim, şu isim, bu isim parti kurarsa halktan teveccühü büyük olur, AKP seçmeninden de oy alırız....' gibi düşünce sahiplerinin ne 15.7'den evvel değişim sürecinde adayların yaptıkları hataları ne de 15.7.'yi doğru okuyamadığının göstergesidir bence!
Buna karşı 15.7'önceki yaşanan değişim süreci esnasında, değişimin gerçekleştiği takdirde MHP'nin %20-25 gibi bir oy oranı olduğunu savunanlar var. Ben buna inanmıyorum.
Değişim süreci esnasında sergilenen hatalar sergilenmeseydi, başarılı bir süreç ve değişim gerçekleşseydi, evet belki bir daha ki seçimde o tahmine yakın oy alabilirdik. Nasıl olabilirdi?..
Bahsettiğim şartlarda yeni parti yönetiminin kararsız seçmene hitap etmesi ve AKP'den bazı oyları alması ve hatta bazı oyları CHP'den koparması ile o seviyelere ulaşılabilirdi.
Ama bütün bunlar mazi ve varsayım, çünkü arada 15.7 yaşandı.
Şu anda toplum desteğinin bize yönelik düştüğünü ve AKP'ye yöneldiğini düşünüyorum. Yeni bir süreçte 15.7. öncesi olduğu gibi halk sokaklarda olmaz, gereken desteği vermez. Finans çevreleri de çok temkinli davranır bence. Ve en önemlisi, hakaretin lideri camiamız dışında ve hatta kısmen tekrar camia içinde büyük itibar sahibi oldu!
Bu şartlarda değişim için olumlu tercih kullanan delegelerin bir çoğunun bugünün şartlarında olayı farklı değerlendireceğini düşünüyorum. Çok iyi niyetli bir yaklaşımla 15.7 evvel delegelerin büyük bir kısmının ülkücü irade hariç başka hesap yapmadığını varsaysak bile, hakaretin liderinin toplumda yeniden konumlanması ve genel hakim olan siyasi algı yüzünden başka hesaplar yapanların artık biraz daha çoğalmış olabileceği kanaatindeyim.
Ve malum, halk partiyi seçer, ama parti başkanını delege seçiyor!
Ve bu şartlarda halk yeni bir oluşum ile eskisinden çok daha emin konumda ve güçlenmiş olan genel başkanlar tarafından yönetilen ve omuz omuza vermiş MHP ile AKP arasında tercih etme durumunda kalır.
Sizce halk kimden yana kullanacak tercihini?..
Ben, hoşuma gitmese de, Türk Milletinin uzun yıllardır haklıdan değil güçlüden yana tercih kullandığını görüyorum.
Dolaysıyla 'şöyle olsaydı, böyle olurdu' bence yanlış. Bu düşüncelerime rağmen yeni bir oluşumun tekrar birlik sağlayabilmemiz için gerekli olduğunu savunanlar var, ki bence birliğe ihtiyaç duymamız konusunda kesinlikle haklılar.
Lakin birliği sağlamamıza engel olan MHP'yi işgal eden zihniyet değil bence. Kimse kusura bakmasın, kimsenin zoruna gitmesin ama 15.7 evvel ki değişim sürecinde düne veya belki bir kaç sene evveline kadar 'lider tartışılmaz' diyen zihniyetin, fikre değil, tekrar isimlere sarıldığını gördüm.
Tabii ki istisnaları da gördüm, ama ortaya 'Ablacılar', 'Hocacılar', 'Ogancılar', 'Aydıncılar' çıktı. Desteklediği adaya değişim için 'baskı ve talepte' bulunmaktansa diğer adaylarla ve adayların taraftarlarıyla uğraşmayı tercih ettiler.
Diğer burda değinmediğim adayların iddiasını da ben anlayamadım, o da benim acizliğimdir, kimseye sitem etmiyorum.
MHP kötü yönetiliyor, çaresiziz,... Doğru.
Ama MHP sadece Bahçelisizlikle kopyalanabilecek bir parti değil. Çünkü MHP hakaretin liderinden ibaret değil! MHP'de insanları birleştiren koskoca mazi var. Hakaretin lideri gidince de bu mazi kalacak! Ama yeni oluşumda olmayacak!
Konuyla alakadar tutumum belli. Ben ne pahasına olursa olsun değişim dedim, her telafuz edilen ismin mevcuttan kat be kat iyi olacağını dedim. Dolaysıyla yazdıklarımdan kimse kendi safı için yanlış bir mana çıkarmasın lütfen.
Madem birlik istiyoruz, yeni oluşum bu birliği sağalayabilecek mi? Yeni partinin başında kendi desteklediği aday olmazsa, adayın taraftarı, yeni partide yine birlik olmak isteyecek mi, yoksa hakaretin liderine rağmen MHP' mi diyecek?
Veya belki daha kötüsü, farklı partilere mi yönelecek?
Koşulların pek mukayese edilebileceğini düşünmüyorum ama ayrılarak siyasi başarı elde etmeyi başarsa başarsa rahmetli Muhsin Başkan başarırdı ki, o bile başaramadı!
Aslına bakarsanız 91 olayının bugünümüzle çok alakası var. Başbuğ'a sırtını döneceğine mücadeleyi kendi yuvasında verseydi, belki bugün başımızı ağrıtan bir çok kişi canımızı sıkamazdı! Benim burda vurgulamak istediğim aslında rahmetlinin 'liderlik' vasfı.
91 olayına hala makul bir gerekçe bulabilenler var, olayı hata olarak görmeyenler var (ki ben kendisinin olayı yıllar sonra hata olarak değerlendirdiğini biliyorum) ama Muhsin Başkan'ın başka zaman ve ortamda kitleyi arkasında sürükleyebilecek, doğru ve zor olanı başarabilecek bir çok vasfı vardı.
'Aslına Bakarsanız 91 olayının bugünümüzle çok alakası var' derken kast ettiğim ise, 'Acaba 91 olayı yaşanmasaydı, Muhsin Başkan kendi kendini dışlamış olmasaydı bugün çektiğimiz sıkıntıyı çeker miydik?' düşüncesidir. (Ben burda 91 olayını tartışmak istemiyorum, yorum yapılırsa da tartışılmasın lütfen.)
Buna rağmen arkadaşlarımız 91'de Muhsin Başkan'ın başarı elde edememesini, girişiminin Başbuğ yaşarken gerçekleşmiş olmasına bağlıyorlar. Ve olay bugünle mukayese edilemez demelerine rağmen, günümüzde koltukta oturanın Başbuğ değil hakaretin lideri olduğunu ve camiaya hakim olan memnuniyetsizliği belirterek BBP başarısızlığının tekrarlanmayacağını ifade ediyorlar.
Dediğim gibi olayları doğrudan mukayese etmiyorum. Sadece aynı yanlışların tekrarlanmasından endişeliyim.
Ama madem BBP'nin başarısızlığı Başbuğ'umun hayatta olması ile izah ediliyor, şu soruyu sormadan edemeyeceğim:
BBP Muhsin Yazıcıoğlu yönetimi altında Başbuğ'un vefaatinden sonra ne kadar başarı elde etti?.. Mayıs 99 seçimini de bu soruma dahil etmiyorum.
57. hükümette ülkücü camia olarak yaşamaya mecbur bırakıldığımız rezilliklerden ve sonunda MHP'nin baraj altı kalamasından BBP nasıl bir başarı sağlamayı başarabildi?
Hadi BBP'yi de geçtim, Tuğrul beyin Aydınlık Türkiye Parti'si ‚Türkeş' soy isimine rağmen başarılı oldu mu?..
Başarısızlığı Tuğrul beyin şahsına bağladık diyelim,…
Rahmetli Ali Güngör ve Türkiye Toplumcu ve Kardeşlik Partisi?..
Örnekler sadece bizim camiamızda mevcut değil.
İsmail Cem başarılı olabildi mi?
Ne oldu o 'yeni Türk Solu' lafları? Nerede DSP?
Dervişin gazıyla ayrılmasalardı, DSP veya artık CHP'nin bugün ki duruşu farklı olamaz mıydı?..
Her şeye rağmen 'merkez sağa hitap eden, milliyetçi, laik ama dini değerlerle barışık, lideri kadın olan, ekonomi ve güvenlik konularında iddialı ve görece liberal bir parti ile baraj hesabı yapmaya bile gerek kalmayacağını' düşünen değerli genç arkadaşlarımız var.
Günümüz itibariyle AKP merkez sağa hitap ediyor,
AKP çok milliyetçi, hatta şu an söylemlerinin MHP'den bile daha çok milliyetçi olduğu durumlar var,
AKP hem laik (Cumhurbaşkanının 15.7.'den sonra ki demeçlerini hatırlatayım) hemde 'dini değerlerle' fazlasıyla barışık,
AKP'nin lideri kadın değil ama kadın seçmende deli gibi oyu var, çok tutuluyor (Ben MHP veya bir başka partinin genel başkanının bir bayan olmasına karşı değilim, ama benim için illa şartta değil. Cinsiyeti değil samimiyet ve başarıyı önemseyenlerdenim),
AKP ekonomi ve güvenlik konusunda diğer partilerden çok daha iddialı,
AKP liberal (her konu da olduğu gibi bu konuda da işine gelince tabii), ama liberallik vasfıyla Türkiye'de alınabilecek oy devede kulak bile değildir. Toplum liberalliği önemseseydi Besim Tibuk Başbakan / Cumhurbaşkanı olur, ve MHP'de camiası da 'Hürriyetçilik ve Şahsiyetçiliğin' ne demek olduğunu, ne manaya geldiğini bilir, önemserdi.
AKP'nin gerçekten bu vasıflara sahip olmadığını biliyorum. Sizler de biliyorsunuz.
Ama seçmen bilmiyor veya bilmek istemiyor!
Özellikle 15.7'den sonra da hiç mi hiç önemsemiyor.
Dolaysıyla bu sayılan vasıflara katılıyorum, ama seçmenin gözünden baktığımda şu an bu ihtiyaçlara (göstermelikte olsa) fazlasıyla cevap veren ve aynı zamanda çok güçlü olan bir parti var.
Hakaretin liderinin verdiğimiz oyumuzla AKP'ye hizmet etmemesi için yeni bir oluşuma gidilmeli' düşüncesini tabii ki anlayışla karşılıyorum, lakin bir de bu oluşum başarısız olursa (ki bence yukarda yazdığım sebeplerden dolayı olacak, en azından günümüzde) nelere mal olur onu da düşünmek gerekmez mi?
Herkes o dönem farklı yorumlamasına rağmen 5. parti lafını kim ortaya attı, ve bu gündem de o lafın manası neymiş düşündük mü?
Bir kere Balgat kendine muhalif zihniyetten kurtulmuş olur ve kendine başka bir yol çizmek isteyenlerin eleştirilerini değersizleştirme yoluna gider! Yeni oluşuma gidenlerin eğer geçmişte yoksa bile, en geç böylece çizgilerinde ‚kırılma' olur.
Siz her ne kadar buna çizgide kırılma değil deseniz de (ben de niyetinizin iyi olduğunu varsayarak kırılma olarak değerlendirmiyorum) Balgat bunu ağzını doldura doldura 'kırılma' olarak dillendirir! Bunun üstüne elde edilen siyasi başarısızlıkla hem ideolojik hem de siyasal mağlup durumuna düşülür.
Bir kere şunu iyi idrak etmemiz gerektiğine inanıyorum;
Mevcut düzen kendisine tehlikeli olabilecek her türlü oluşumu her ne pahasına olursa olsun engelleyecektir!
Bunu gerek bir demokratik parti içinde en tabi hak olan kurultay hakkını gasp ederek engelleyecektir, gerekse yeni bir teşkilatlanmaya gitmeyi imkansızlaştırarak engelleyecektir!
Dolaysıyla bizim olandan uzaklaşıp bölünüp parçalanmaktansa olduğumuz yerde kalıp birilerine batan diken olmanın, bize ait olanı geri almanın yollarını araştırmanın daha doğru olduğu kanaatindeyim.
Söz konusu bakkal dükkanı veya fırıncı değilki, önüne bir 'Öz' eki ekleyip devam edelim!
MHP'de öze dönüş istiyorsak evvela kendimiz özümüze dönmemiz gerek!
Fikrimizi kişilerin ölçüleri ile değil, kişileri fikrimizin değer yargıları ile değerlendirmemiz gerek.
Bir zamanın dönem, koğuş, asker, okul, ocak arkadaşlığımızı fikrimizin ölçülerinden daha çok önemsemekten vazgeçmemiz gerek.
Mutlak doğru çözüm ne bilmiyorum, ama bildiğim bir şey varsa biz camia olarak kendimiz temizlenmeden hiç bir şey başaramayız.
Kısa süreli siyasi başarı elde etsek bile vatanın milletin hayrına olmaz, ve dolaysıyla benim için değeri olmaz.
Onun için temizlenmemiz gerekiyor, yanıp içimizde ne kadar kir mikrop varsa kırmamız, yok etmemiz gerekiyor.
Sonra, hak ettiysek, Anka Kuşu gibi küllerimizden tekrar var oluruz.
Olamazsak, zaten yok olmayı çoktan hak etmişiz.
Mehmet Alp