Akit Tv'ye çıkan Ahmet Davutoğlu'nun programı üç saat idi. Üşenmedim tamamını izledim. Akit Tv moderatörü ve gazetecileri Davutoğlu'nu "Turgay Güler karşısında puan kazanan İmamoğlu" moduna soktular. Davutoğlu'nun metodu basitti geçmişle ilgili sorulan soruların çoğunu "O kararları Erdoğan'la birlikte aldık" şeklinde cevapladı. Hakkında başkalarının ithamları sorulduğunda "Onu söyleyene sorun" minvalinde cevaplarla savuşturdu. Ama konuşmanın asıl önemli noktası şu oldu: Davutoğlu'na göre 2012 MİT Krizi'nden sonra devlet kademesinde daha 17/25 Aralık operasyonları yapılmadan ilk Fetö tasviyeleri Dışişleri'nde olmuş. Bakıldığında bunda haklılık payı var. Mehmet Dişli'nin emekliye ayrılması gerektiğini de başbakanken Hakan Fidan ile kararlaştırdıklarını fakat bunun Cumhurbaşkanı'ndan döndüğünü söyledi. Bu gibi bilgiler siyasi gündem açısından önemli. Seçim sathına girildiğinde baya eğlenceli şeyler duyacağız gibime geliyor. Bir diğer önemli husus ise Akp ve Erdoğan'ın 28 Şubat'ın yasakçı zihniyeti ile iş tutmaya başladığını söylemesi oldu. Davutoğlu'na göre Doğu Perinçek ve Devlet Bahçeli 90'lı yılların statükocu isimleri ve Erdoğan artık onlara muhtaç halde. Gazetecilerin geçmişe yönelik sorularına cevap vermekten partisinin de adı olan "Gelecek"ten pek bahsedemedi. Ancak benim aldığım izlenim görüşlerinin "Milli Görüş"e yakın "gerçek ve ilk dönemki Akp" görüşleri olduğudur. Kadrosu itibarıyle dışarıdan fonlandığını düşünmüyorum. Bu retorikle giderse seçime girebildiği takdirde oy oranı 2,5-3 civarı olabilir.
Ben dışardan fonlarla beslenen ve sessiz sakin bir şekilde ilerleyerek Akplilerin dahi saldırılarına maruz kalmayan Babacan'ın 5-6 civarında bir oy alacağını düşünüyorum. Tabi ki seçim atmosferi bambaşka... Bu düşüncelerimi tamamen alt üst edecek gelişmeler yaşanabilir. Hem lehte hem de bu partilerin aleyhinde... Fakat Babacan'ın Çağlar Cilara'nın youtube kanalında bugünkü yaptığı konuşma "ideolojilerden uzak" bir parti olduklarını gösteriyor. Kendisinin bir hamasi slogan partisi olmak istemediği ve kimliği dolayısıyla ekonomi üzerinden gideceği belli. "Biz Ak Parti veya başka bir partiden oy koparma derdinde değiliz", "Bunlar gidecek, o kesin; biz bunlar gidince yerine ne koyacağız onun derdindeyiz" tarzında söylemleri kendine güvenen bir hava katıyor. Bu güvenin Avrupa ile ilişkilerinden ve Abdullah Gül üzerinden kurulan İngiliz liberal, küreselci sermayeden kaynaklandığını düşünüyorum. Ahmet Davutoğlu ise o anda Akit Tv gazetecilerin gazına gelerek sinirle mi söyledi bilemem "Ben hayatım boyunca Chp zihniyeti ile mücadele ettim" diye bir cümle kurarak sloganvari bir dil oluşturacağını belli etti. İki partinin Akp'den kopuşlar üzerinden değerlendirmesi yapıldığında Akp'nin eski Milli Görüşçü, siyasal İslamcı ve lidere tapmayan kesimi Davutoğlu'na, biraz daha şehirli, liberal ve entelektüel kesimi de Babacan'a kayacak gibi görünüyor. Daha radikal İslamcı tabanın -belki 0,5- ise Fatih Erbakan'ın Yeniden Refah Partisi'ne kayabileceği görüşündeyim. Zira hiç gündeme getirilmeyen YRP kısa zamanda elli bin üzerinde parti üyesi toplamış görünüyor. Bununla birlikte partinin ilk kongresinde verilen görüntü de üzerinde durulması gereken ciddi bir konu olarak Akp'nin önünde duruyor. Ancak bu partinin çok kısa zamanda engelle karşılaşmadan bu kadar büyümesi bir stepne olarak değerlendirilmek üzere Erdoğan tarafından kurdurulduğu ihtimalini de doğuruyor. Öte yandan Chp Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun geçmiş seçimlerde İyi Parti'ye yaptığı milletvekili yardımı gibi bir transfer yapılabileceğini beyan etmesi üzerine ilk tepki Davutoğlu'ndan geldi. Bu durum ve Davutoğlu'nun Akit Tv'deki beyanları "siyasette dün dündür bugün bugündür" vecizesini hatırlatma birlikte Gelecek Partisi'nin Millet İttifakı içerisinde yer alma konusunda tereddütlü davranacağını gösteriyor. Deva ise Millet İttifakı bileşenlerinden olabilir. Saadet Partisi Genel Başkanı Karamollaoğlu'nun ittifaklar üzerine yaptığı konuşma ve Cumhurbaşkanlığı Seçimi sürecindeki Abdullah Gül formülü göz önünde bulundurulursa ben önümüzdeki seçimlere AKP-MHP-BBP-YRP Cumhur İttifakı, CHP-İYİP-DP Millet İttifakı ve DEVA-SP-GP üçüncü yol ittifakı ile gideceğimizi düşünüyorum. İttifaklar bu şekilde teşkil edilirse üçüncü ittifakın yüzde 10 barajını aşacağı kanaatindeyim. Ki önümüzdeki seçimlerin yegane gayesi Akp iktidarına son vermek ise Cumhur İttifakı'na en büyük darbe bu senaryoda vurulabilir. Tabi yine bir taraftan da iş HDP gerçeğine gelip dayanıyor. Her seçim zamanında oy potansiyeli nedeniyle birileri tarafından sömürülmek istenen HDP kitlesinin tavrı da önem teşkil edecek. Eğer ki HDP barajı aşıp meclise girerse AKP için en büyük kayıp o zaman yaşanacaktır. Tüm bunların dışında Cumhurbaşkanlığı adaylığı için oluşturulacak senaryolar tam bir muamma... Bir dahaki yazımda eğer vakıf olursam Cumhurbaşkanlığı yarışında olabilecek muhtemel senaryolardan bahsedeceğim. Çünkü meclis aritmetiği açısından yukarıda verdiğim tabloyu etkileyebilecek en önemli husus partilerin ya da ittifakların adayları olarak ön plana çıkmakta.