Yeni Zelanda'daki terör saldırısı, gerçeği en çıplak ve soğuk hâliyle bize göstermiştir. Buna göre;
1. Dünyâda barış, kardeşlik, silâhsızlanma gibi kavramlar, sâdece zayıfları uyutmak için kullanılan kavramlardır. En kötü, en tehlikeli kişiler ve güçler, sürekli olarak silâhlanmaya devâm ediyor.
Dünyânın genelinde suç işlemeye meyilli kişiler için silâha ulaşmak oldukça kolaydır. Üstelik çok ucuz fiâtlara, en ağır silâhların bile nasıl edinilebileceği biraz internet bilgisi olan herkesin gördüğü şeylerdir. Üstelik günümüzde güçlü ülkeler, sürekli silâhlanırken, zayıf gördüklerini vururken, vurduklarına yönelik barış, kardeşlik, silâhsızlanma çağrıları yapmaktadırlar. ABD, Irak'ı, Afganistan'ı, Yemen'i vurmakta; Rusya, Gürcistan'ı, Ukrayna'yı, Kırım'ı vurmakta; Çin, Doğu Türkistan ve diğer bölgeleri vurmaktadır. Üstelik bu güçler, kendi işgâllerine direnenleri de terörist olarak nitelemektedirler. En basiti Ukrayna'daki faşizan hareketler, Rusya tarafından Kırım'ın işgâli için bahâne olarak kullanılmıştır.
2. Terörist kâtilin tüfeklerini İslâm ve Türk târihinde düşmân unsurlara âid kişilerin adlarıyla süslemesi, enternasyonal bir dîn savaşı düşüncesi taşıdığını gösteriyor.
Kâtil, Türk ve İslâm târihini çok iyi bildiğini gösterdi. Emevî Arablarına ve Türklere karşı savaşan neredeyse bütün Hristiyan komutan ve liderin isimlerini silâhının üzerine yazması ya da manifestosunda okuması, çok detaylı bir araştırma yaptığını gösteriyor. Âdetâ doktora tezi hazırlayan bir târihçi gibi diyebiliriz. Bu da kendisinin bütün İslâm târihi (Türk ve Arab) ve Hristiyanlık târihini (Avrupalı ve Slav) bütün gördüğünü, böylece amacının enternasyonal bir dîn savaşı, yâni Armageddon olduğunu gösteriyor.
3. Türklere âid yazdıkları da Türkleri Müslümânların lideri olarak gördüğünü gösteriyor.
Bilindiği üzere Türkler, Müslümân olduktan kısa süre sonra İslâm dünyâsının liderliğini üzerlerine almışlardır. Hilâfeti alarak da bu pekiştirilmiştir. Her ne kadar 1. Dünyâ Savaşı'ndan yenilgiye ayrıldıktan sonra bundan vazgeçtiğimizi belirtsek de, Hristiyan dünyânın gözü önünde Türkler ve Türkiye, her zamân İslâm dünyâsının lideri olarak kalacaktır.
4. Silâh kullanma şekli, öncesinde yazdıkları, yaptıkları hızı ve hedef alışı, profesyonel bir savaşçı olduğunu gösteriyor.
Birçok güvenlik uzmanının da belirttiği gibi karşımızda profesyonel bir savaşçı olduğu belli oluyor. Kendisi Balkanlardaki ve Doğu Avrupa'daki Rus destekli Pan Slav milislerden midir, yoksa dünyânın farklı yerlerinde ABD güdümündeki paralı asker şirketlerinden birinde yer alan biri midir bilemeyeceğim ama ortada olan etkili bir savaş eğitimi almış olduğudur.
5. Manifestosu ve eylemi, amacının bir dîn savaşı çıkartmak ve bu savaşın ilk Hristiyan kahramânı (!) olmak olduğunu gösteriyor.
Âhir zamâncı, yâni kıyâmetçi, ve Mesîhçi bütün gruplar, ister Hristiyan olsun, ister Müslümân, ister Yâhudî, insanlık için büyük tehdîttir. Çünkü bu gruplar, bir ân evvel kıyâmetin kopmasını istiyor. Kendilerinin ebedî kalacakları cennet halkı olduklarına inanıyorlar. Bunun için de Mesîh'in (ya da Mehdî) bir ân evvel gelmesini istiyor ve buna çabalıyorlar. Yâni Eski ve Yeni Ahîd'de Armageddon, İslâm kaynaklarında ise Melhâme-i Kübrâ olarak yer alan "kıyâmet savaşı"nı istiyorlar. Bu terörist de başlamasını istediği bu savaşın, başlamadan evvelki ilk kahramânı olmak istiyor. Yâni kendisini fedâ ederek Armageddon'u başlatacak kişi olduğunu düşünüyor.
6. Manifestonun tarzı Samuel Huntington'un "Medeniyetler Çatışması" kitâbında yazdıklarıyla örtüşüyor.
Ünlü ABD'li strategist Samuel Huntington'un 1990'lı yıllarda Batı dünyâsı ile İslâm dünyâsının hem kültür, hem siyâset, hem de askerî olarak çatışacağı öngörüsü ile yazdığı "Medeniyetler Çatışması" adlı eser, bu teröristin manifestosunda yazılanlarla uyuşmaktadır. Elbette Huntington, çok daha akademik ve siyâsî bir dil kullanmıştır. Ama sonuç olarak ikisinin de çıkış noktası aynıdır: Dîn temelli medeniyetlerin savaşı.
7. Rusya'nın Balkanlar ve Doğu Avrupa'da organize ettiği Pan Slav paramiliter yapıların mensûblarıyla bu teröristin söylem ve eylemleri arasında büyük bir benzerlik var. Özellikle İstanbul'a yönelik ifâdeler, bunu gösteriyor.
Bilindiği üzere Rusya, kendi güdümünde olan Pan Slav paramiliter yapıları, neredeyse bütün Balkanlar ve Doğu Avrupa bölgesine yerleştirmiş durumda. Bu bölgelerde yüz binlerce Pan Slav milis bulunuyor. Bu konuda Mehmet Berk Yaltırık'ın Kırım Haber Ajansı için yazdığı "Rusya, Balkan çeteciliğini hortlattı" başlıklı yazıyı okumanızı öneririm.
8. ABD, Avrupa Birliği ve Rusya içinde böylesi bir enternasyonal dîn savaşı çıkarmak isteyen güçlü bir yapının varlığı ortadadır.
Beşinci maddede belirttiğim "Âhir zamâncı, yâni kıyâmetçi, ve Mesîhçi gruplar" içinde bu üç devlette çok güçlü olan yapılar var. Bu yapılara dâir şimdiye kadar çok şey yazıldı, çizildi. Haçlı Seferi, Kutsal İttifâk gibi tanımlamalar, her zaman en tepedeki insanların ağzından bile söylenmiştir. Hattâ ABD başkanı George W. Bush, Afganistan ve Irak'a yapacakları saldırılar için "Haçlı Seferi" tanımlaması yapmıştı.
9. Saldırının Yeni Zelanda gibi huzûruyla bilinen bir ülkede olması da önemlidir. Yeni Zelanda, Norveç gibi ülkeler, güvenlik politikalarını geri plana atan ülkelerdir. Dolayısıyla bu tip ülkelerde, bu tarz psikopat yapılanmalar kendilerine alan bulabilmekte ve çok daha kolay faâliyet yürütebilmektedirler. Norveçli terörist Breivik, bu konuda örnektir.
Maâlesef, güvenlikçi politikalar ile demokrasi, birçok kesim tarafından karşıtmış gibi algılanmaktadır. Bu yüzden de dünyânın en huzurlu, demokratik ve medenî olduğu düşünülen ülkelerinde güvenlikçi politikalar ikinci plana atılmaktadır. Oysa, internet ortamında ağır silâhların bile rahatlıkla alınıp satılabildiği, her türlü terör ve suç organizasyonunun yapılabildiği bilinirken, demokrasi adına bunu görmemek ya gaflettir ya da bilinçli bir harekettir. Çünkü ne amaçla olursa olsun, bu durum, her türlü örgütlü suç için uygun ortam yaratmaktadır. Var olan da budur.
10. Basit bir manyak gibi görülse de, teröristin eylemi ve söylemi, bin küsûr yıllık klasik Avrupa uygarlığının bakışını yansıtmaktadır. Dolayısıyla olayı bireyselleştirmeyip, genel olarak bakmakta fayda var.
Haçlı Seferleri, reconquista (Karşı fetih – Endülüs'ün İspanyalaşması), engizisyon, emperyalizm, iki dünyâ savaşı, kapitalizm, komünizm ve faşizmin yaptıkları, Kore, Vietnam savaşları, Bosna, Kosova, Âzerbaycan ve Filistin'de yaşananlara karşı gözünü kapama... Sayısız örnekle bu güçlendirilebilir elbette ama bilmemiz gereken Beyaz Avrupalı uygarlığın dünyâyı üç grup olarak gördüğüdür. Medeniyeti yaratan Üstün Beyaz Avrupalılar, Avrupalılardan medeniyeti öğrenebilen ama yaratamayan Sarı Asyalılar, medeniyeti aslâ öğrenemeyecek olan, kendisini yönetmesi imkânsız olduğu için her dâim Beyaz Avrupalı tarafından yönetilmesi gereken Siyâh Afrikalılar...
11. Bundan sonra bu eylemi örnek alan ve bekleyişte olan sayısız Hristiyan köktendîncisi yapı harekete geçebilir. Bundan sonra Hristiyan ülkelerdeki Müslümânlar, özellikle son dönemde gelen göçmenler, büyük bir risk altında bulunuyorlar. Yapmaları gereken kendi güvenliklerini almaktır.
Dünden beri Batı medyasını tâkib ediyorum. Bırakın işin gerçeği olan "Hristiyan terörist" ifâdesini, "terörist" ifâdesinden bile kaçıyorlar. Ayrıca birçok yayın organı "intikâm amaçlı saldırı" gibi veriyor ve Hristiyan ülkelerde göçmenlerin neden olduğu suçlar vurgulanıyor. Ben, bu ifâde tarzının diğer kâtillere yakılan birer işâret fişeği olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden de her Müslümân grup, kendi güvenliğini sağlaması gerekiyor. Yeni Zelanda, ülkedeki câmileri geçici olarak kapayarak çözüm bulacağını sanmış. Yâni yeterli polis yerleştirip, güvenliği sağlamayı düşünmüyorlar. Yapılması gereken her câmide birkaç silâhlı güvenliğin olması ve dikkâtin sağlanmasıdır.