Seçimle görev almak, "anayasaya aykırı siyasal pratikleri siyasal gelenek" haline getirmeyi haklı çıkarmaz.
Seçimle iktidara gelmek hukukun temel prensiplerini, evrensel temel hak ve özgürlükleri askıya alma hakkını vermez.
Pozitif hukuk, bir toplumda adaleti, hukukun temel ilkelerini, temel hak ve özgürlükleri sağlama imkanından yoksun kalırsa (siyasileşmiş yargı yerleri, kişiye özel yasalar yönetmelikler vb.), doğal hukuk devreye girer ve onun yaktığı candan feryat etmek ikiyüzlülüktür.
Yassıada yargılamaları, mevcut iktidarın dönemindeki yargı süreçlerinden (Bakınız ergenekon, balyoz süreçleri) çok da şeffaf, çok daha sanığın savunma haklarına uygun bir süreçtir. (Kimse ama onlar FETÖ falan demesin, siyasi iktidar adaletin sağlanamamasından birinci derece sorumludur ve suçludur. Ortaklık yapıp FETÖ ekibine yağ çekenler herkesin malumudur)
İdam cezası o dönemin cezaları arasında vardı. Ve dönemin siyasi iktidarı bu cezayı kaldırmak için bir çaba göstermedi. (Hadi bakalım Menderes dönemde kaç kişi idam edildi döküm yapsın biri)
Hadi şöyle yapalım: Tiyatrolar kapalı malumunuz 27 mayıs yargılamalarını aynen canlandırıp TRT den birebir yayınlayalım. Tüm tanık beyanlarının noktasına dokunmadan, herhangi bir yorum yapmadan, tüm konuşmaları birebir dizi olarak yayınlayalım. Kararı halk versin.
Beğenirsiniz beğenmezsiniz, ancak "haklarında kesinleşmiş yargı kararları" olmadan seçilmiş kişileri makamlarından alı koymakla, darbe ile seçilmiş kişileri makamlarından ayırmak arasında ne gibi fark var? İki yüzlülükten arınmak şart.
"Bana yapılırsa yuhhh, ötekine yapılırsa alkış" olgusu, yaşadığımız toplumun en iğrenç ahlaksızlığıdır. Bu ahlaksızlık oranı, zannımca yaşadığımız toplumda en az %90 düzeyindedir.