By HÜRRİYET KAYA on Pazar, 10 Eylül 2023
Category: Tarih

BİZ OSMANLI MIYIZ?

​Benim annem, Osmanlı tarihine çok meraklıydı. 36 padişahın adlarını sırasını, annelerini babalarını, şecerelerini bilirdi. İlkokuldayken öğretmenimiz bize küçük siyah ciltli "Osmanlı Padişahları"nın kısa özgeçmişlerinin anlatıldığı bir kitap getirtmişti. Ben mecburiyetten, annem meraktan birlikte okurduk. Benim o kitapla işim bitince annem yine okumaya devam etti. Bize uzun kış gecelerinde masal gibi anlatırdı Osmanlı'yı. Özellikle Hürrem Sultan ve Kösem Sultan gibi önemli Osmanlı kadınlarını… Derdi ki:

"Osmanlıyı çocuk padişahların anneleri ve kapalı kapılar ardından kadınlar yönettiği için Osmanlı çöktü. Haremdeki kadınların entrikaları ve debdebeleri yıktı. Çünkü onlar devletin çıkarlarına göre değil, kendi çıkarlarına göre kararlar verirlerdi."

Bir de derdi ki: (Bizim oraların ağzıyla…)

"Osmanlı paşası neyin paşası ki! Padişah ona hizmet eden sadık kullarına "Sen paşasın." Demiş, onlar da olmuş paşa! Esas paşa Mustafa Kemal Paşa'dır, İsmet Paşa'dır, Kazım Karabekir Paşa'dır." Diye Kurtuluş Savaşı'nın gerçek paşalarını sayardı.

Solmaz Kamuran'ın "Kiraze" diye bir kitabını okudum. O kitabı okurken aldığım notlar, bana düşündürdükleri, annemin görüş ve düşünceleriyle birleşince bu yazıya dönüştü.

II. Bayezıt'la başlayan ve III. Mehmet'e kadar gelen yaklaşık 100 yıllık bir dönemi roman kurgusunda anlatıyor yazar.

İspanya Kralı Ferdinand ve Kraliçe İsabel'in Hıristiyanlığa, katoliklere zarar veriyorlar gerekçesiyle İspanya'dan kovduğu Sefarad Yahudilerini Avrupa'da hemen hemen hiçbir ülke kabul etmiyor. Ama II. Bayezıt onların mesleki becerilerinden yararlanabileceklerini düşünerek kabul ediyor. Onlar da öyle bize 21. YY'da destursuz gelen, ipsiz sapsız sözde sığınmacılar gibi değil, meslek erbabı insanlar. Kimisi kuyumcu, kimisi derici, kimisi doktor, matbaacı, bankacı… Mesela İstanbul'da matbaa ilk II. Bayezıt zamanında kurulmuş. Kitap basılmasına izin vermiş, ama resim İslam'da yasak olduğu için bastırmamış.

Gelelim o dönem Osmanlısı'na… Kitap roman olduğu için ben satır aralarında okuduğum Osmanlı'dan bahsediyorum. Yanlışım varsa affola!.. Tarihteki bütün sürece değil, benim dikkatimi çeken bölümlerine annemin değerlendirmelerine göre değineceğim.

Bayezıt Fatih Sultan Mehmet'in oğlu. Taht için Cem Sultan'la kapıştıktan sonra onu öldürtmez başlangıçta, bunu da lütuf sayarak Vatikan'a gönderir. Papa her yıl 40 bin duka altın karşılığında Cem'e sahip çıkar, ama sonra ne olur? Papa bu işten sıkılır, Bayezıt'a: "Sen bize bir kere de 300.000 duka ver, biz bu işi temize havale edelim." der. Bayezıt da kabul eder.

Hani o Koca Mustafa Paşa var ya; başlangıçta sarayda "şu başı bu başı" unvanıyla yaşayan sıradan bir insanken, Vatikan'a Cem'e "berberbaşı" olarak gönderilir. Cem tam Fransa'ya gitmeye hazırlanırken, berberbaşı Koca Mustafa, usturanın ucuna zehir sürüp, kulağının arkasına bir çizik atar. Cem'i böylece halletmiş olurlar. Berberbaşı önce Rumeli Beylerbeyi olur, bir süre sonra da Veziri Azam Koca Mustafa Paşa!

Annem "neyin paşası ki" derken haklı mıymış? Bu sadece bir örnek. Uzatsam onlarca örnek verebilirim.

Yavuz Sultan Selim, teamüllere aykırı olarak babası hayattayken onu alaşağı edip tahta çıkıyor. Bütün kardeşlerini, hatta yeğenlerini bile boğduruyor. Şah İsmail'in peşinden koşarken Anadolu'yu yakıp yıkıyor, 40 bin Türkmen'i kesiyor. Şah İsmail'in karısını getiriyor, o "neyin paşası" paşalardan biriyle evlendiriyor. Bu çok ağır, çok onur kırıcı, çok aşağılayıcı, çok utanç verici… İstediği kadar Ridaniye'den sonra halifelik onun sayesinde Osmanlıya geçmiş olsun. Beni o tarafı hiç ilgilendirmiyor doğrusu.

Hürrem Sultan, en basitinden Mustafa'yı, Pargalı'yı boğduran entrikacı kadın değil mi?

Safiye Sultan, 3. Murad'ın 20 oğlundan 19'unu boğdurmuş, valide Sultan olabilmek için. 20.kendi oğlu 3. Mehmet. Ne dolaplar çevirmiş ne dolaplar! O dönemde de bizim yaşadığımız şu zavallı zamanlardaki gibi para pul olmuş. Ama Safiye'nin günlük yevmiyesi 3.000 akçe… Saray'ın günlük harcaması kim bilir ne kadar! Sipahiler isyanda… Sebep olarak Yahudileri görüyorlar. Çünkü piyasadaki para işleri onların elinde. Demiyorlar ki sarayın, Safiye'nin, haremi hümayunun masraflarını kısın da diyorlar ki; "Yahudi kellesi isterük!"

Annem haklı mıymış? Buna da örnek çok…

Amacım Osmanlıyı yok saymak, aşağılamak değil elbette. Sonuçta 600 yıl varlığını sürdüren, Üç kıtada hüküm sürmüş bir imparatorluktan bahsediyoruz. Çok ve büyük işler başarılmış, o devrin teamüllerine göre. Sadece madalyonun ikinci yüzünü de görmeye çalışıyorum.

Bir bitmez tükenmez "Osmanlıyız- değiliz" muhabbetidir gidiyor. İmparatorluğun adını aldığı, Ertuğrul Gazi Osman Bey'in babası değil mi? O da Oğuzların Kayı boyundan değil mi? Hepsi de Türk değil mi?

"Ben Osmanlıyım." diyenleri anlamakta güçlük çekiyorum. Çünkü Osmanlı bir hanedan. Onların soyundan gelenler hanedana mensup olabilirler. Ancak onlar "Ben Osmanlıyım" diyebilir. Dünyadan örnek verecek olursam, mesela çarlık Rusya'sının son hanedanı Romanovlardı. Rusya'da çarlık yanlısı olanlar, Romanovları desteklerdi. Ama o soydan gelmeyen hiç kimsenin "Ben Romanov'um" dediğini sanmıyorum.

Ben Osmanlı soyundan gelmiyorum, onun için de Osmanlı değilim. Kafkaslardan gelen Türklerdenim. Sadece Türk'üm.

"Ne mutlu Türk'üm diyene!" 

Leave Comments