XI. yüzyıldan itibaren, kendilerine Türkmen de denilen Oğuzlar'ın, Türkiye Türkleri ile İran, Azerbaycan, Suriye ve Irak ve Türkmenistan Türkleri nin ataları olduklarını biliyoruz.
Selçuklu ve Osmanlı hanedanlarının da onlardan çıktığını hatırlarsak Oğuzlar'ın dünya tarihinde pek mühim roller oynamış bir Türk kavmi olduğu anlaşılmış oluruz. Oğuz Adı ve Oğuzların Menşei manası bilelim "Oğuz" kelimesi üzerinde türlü açıklamalar yapılmıştır. Oğuz kelimesi Türkçede aynı zamanda "kabile" (bir siyasî kuruluşa bağlı kabile) manasına gelen "ok" sözüne eski Türkçedeki çoğul eki z ilavesiyle türemiş (ok + uz) olup, "kabileler" demektir.Anlaşılıyor ki, "Oğuz" adı aslında "etnik" bir isim olmayıp, doğrudan doğruya "Türk kabileleri" manasını ifade eden bir kelimeden ibarettir.
"Oğuz ili göçünü çekip yürümediğin yol var mı? Evini tutup oturmadığın yurt var mı?" diyor bir Türkmen atasözü.
Anadolu'da Orta doğuda Suriye'de ve Irak'ta halen yaylak ve kışlak arasında konargöçer hayat yaşayan, Yörük Türkmenler. Geçmişi Horasan'a ve Orta Asya'ya dayanan, bin yıldan bu yana da Anadolu'da hiç değişmeden varlığını sürdüren bir kadim kültürün bozkırların temsilcileridir Türkmenler.
Hakikaten Orta Asya bozkırlarından Anadolu yaylalarına kadar Türkmenlerin yurt kurup oturmadıkları yer, at sürüp geçmedikleri yol, hayvanlarını otlatmadıkları yayla, suyundan içmedikleri ırmak neredeyse yok.
Türkmenler, bozkırın taş, toprak, su gibi bir parçası.Türkmenler, bozkır imparatorluklarının da kurucuları. Suriye'de, İran'da, Irak'ta, Azerbaycan'da, Anadolu'da kurulan devletlerin tamamı Türkmenlerin eseri.
Bu devletlerin sadece kurucu unsuru değil aynı zamanda ordusu, halkı, vergi vereni veya isyancısı da. Bazen "savaş makinesi" bazen de "vergi ünitesi", ama her durumda bozkırın efendisi: "Beylik, her zaman Türkmenlik ve Yörüklük edenlerde kalsın" diye. Yörükler, etnik olarak Türklerin Türkmen/Oğuz kolundandırlar.
Türkmenler; Osmanlı döneminde devlete sık sık başkaldırmış, onunla savaşmış, merkezi devletten uzaklaştırılmış olmak duygusuyla isyan etmiştir. Yörük, bağımsızlığına düşkündür. Geniş bozkırlar, dağlar, yaylalar, derin ve otlu vadiler onun yaşama alanlarıdır. Yörüğün hayatı hayvanını beslemeye dayanır. Kentler, toprağa bağlılık ona uygun gelmez.
Bunun için uzun yüzyıllar göçebe hayattan yerleşik hayata geçmek istememiştir. Göçebe yaşayış tarzı, savaşçı insan tipinin ana karakteridir. Dağlara, vadilere, su kaynaklarına, kendi bireysel ve toplumsal özgürlük ve özerkliğine sahip olan insanları birden bira toprağa bağlamak, köylüleştirmek, onları benimsemedikleri bir hayat tarzına zorlamak oldukça mücadeleli bir dönemin geçirilmesine sebep olmuştur.
Bugün Anadolu'da ve Orta doğuda pek çok insanımız kendini "Ben Yörüğüm, Türkmenim, Türkmen Yörüğüyüm" diyerek tanıtır ve kimliğini onurla taşır.Yörük Türkmenleri kaybedersek ruhumuzu yitirmekle kalmayacağız; gen kaynağını çok kaliteli, damızlık kıl keçi varlığımızı da yok edeceğiz.