By Barış Atagün on Pazartesi, 13 Kasım 2023
Category: Tarih

İngiliz Mandası Döneminde Filistin'de Siyonizm ve Yahudi Göçü

Jabotinsky 1917 yılında İngiliz Savaş Bakanı Lord Derby ile anlaşarak Filistin'de ''Yahudi lejyonu'' ordusunu kurmuştur. Yahudi lejyonunun kuruluşu Balfour bildirisinin ilanında ve sonrasında İngiliz-Yahudi yakınlaşmasında önemli rol oynamıştır.

İngiliz- Yahudi yakınlaşmasındaki en etkili isim ise Haim Weizmann'dır. Aslen Rus Yahudisi olup 1910'da İngiliz vatandaşlığına geçen Weizmann liberal Manchester Guardian gazetesinin güçlü editörü C. P. Scott'la tanışarak Siyonizm'in İngiltere'de yayılmasında ilk adımı atmıştır.

Weizmann'ın Scott ile dostluğu parlamentodaki muhafazakârların lideri Arthur Balfour, Winston Churchill ve Lloyd George ile tanışmasını kolaylaştırmıştır. Böylece Siyonizm fikri İngiliz parlamentosunda destek bulmaya başladı. Weizmann'ın İngiltere'deki önemli dostlarından biri de İngiliz Parlamento üyesi Herbert Samuel'dir. Samuel de Weizmann gibi bir siyonisttir

Balfour Bildirisi ve İsrail Devletinin Kuruluşuna Giden Yol.

İsrail devletinin kuruluşunda önemli dönüm noktalarından biri İngiliz Dışişleri Bakanı Balfour'un 2 Kasım 1917 tarihinde İngiltere Siyonist Dernekleri Başkanı Lord Rothschild'e hitaben yazdığı mektuptur. Tarihe Balfour bildirisi olarak geçen bildiri İngilizlerin Filistin topraklarında Yahudi yerleşimini kabul ettiğini ilan etmesi açısından önemlidir.

Bildirinin yayınlanma hikâyesi kısaca şöyledir:

İngiltere Siyonist Dernekleri Başkanı Lord Rothschild d 18 Temmuz 1917'de İngiliz Dışişleri Bakanı Balfour'a kendi imzasıyla yazdığı mektupta 3 önemli istekte bulunmuştur

İngiliz Dışişleri Bakanı Balfour 2 Kasım 1917 tarihinde Lord Rothschild'in mektubuna cevabı şudur:

Saygıdeğer Lord Rothschild,

Yahudilerin Siyonist özlemlerine sempatisini dile getiren aşağıdaki deklarasyonun kabineye sunulmuş ve onun tarafından onanmış olduğunu Majestelerinin hükümeti adına size bildirmekten mutluluk duyuyorum: Majestelerinin hükümeti, Filistin'de Yahudi halkı için bir ulusal yurt kurulmasına olumlu bakmaktadır ve Filistin'de bulunan Yahudi olmayan toplulukların yurttaşlık ve dinsel haklarına ya da herhangi bir ülkedeki Yahudilerin sahip oldukları haklara ve siyasal statüye zarar verebilecek herhangi bir şeyin yapılmaması kaydıyla bu hedefe erişilmesi için elinden gelen tüm çabaları harcayacaktır. Bu deklarasyonu Siyonist Federasyonun bilgisine sunarsanız, size minnettar olacağım.

Saygılarımla, Arthur James Balfour

Balfour bildirisinin ilanından 1 ay sonra İngilizler Kudüs'ü işgal ettiler ve Yahudilerin Filistin'e yerleşmelerinin önünde hiçbir engel kalmadı.

1917 yılında Filistin nüfusunun 570 bini Müslüman, 74 bini Hıristiyan ve 75 bini Yahudi'ydi. Balfour bildirisinin ilanından sonra kısa sürede Filistin'e 16.500 Yahudi göç etti.

İngilizler 1917 yılında Kudüs'ü işgal ettikten sonra 1920 yılına kadar sürecek İngiliz askeri yönetimi başladı. Bu dönemde İngilizler Yahudiler ile Araplar arasında bir uzlaşma sağlamaya çalıştı. Görüşmelerde Yahudileri temsil eden kişi Haim Weizmann, Arapları temsil eden ise kral Faysaldır

Ocak 1919 yılında yapılan görüşmede Weizmann, Filistin'in ekonomik kalkınmasında Yahudilerle iş birliği yapma sözünü verdi. Faysal da karşılık olarak Arapların haklarının korunması şartıyla Balfour bildirisini tanıma sözü verdi. Emir Faysal'ın Dünya Siyonist Teşkilatından Felix Frankfurter'e yazdığı 1919 tarihli mektupta şu ifadeler yer alıyordu:

"Biz, Araplarla Yahudilerin ırk bakımından yeğen olduklarına inanıyoruz. Biz Araplar, bilhassa içimizde aydın olanlar, Siyonist hareketine derin bir sempatiyle bakıyoruz… Biz Yahudilere, yurtlarına hoş geldiler diyoruz. Hareketinizin liderleri, bilhassa Dr. Weizmann davamıza çok yardım etti ve ümit ederim Araplar da yakında onun bu nazik davranışına mukabele etme durumunda olurlar. Her iki hareketimiz birbirini tamamlamaktadır. Yahudi hareketi milli bir harekettir ve emperyalist değildir. Ve Suriye'de her ikimizi de yer vardır. İki hareketimizden hiç biri diğeri olmadan gerçek bir başarıya ulaşamaz."

Ancak Fransızların Suriye'yi işgalinden sonra anlaşmanın hükmü kalmadı.

1920 yılındaki San Remo konferansıyla Filistin'deki askeri yönetim yerini sivil yönetime bıraktı ve fanatik bir Siyonist olan Sir Herbet Samuel, İngiliz yüksek komiseri olarak Filistin'e atandı. Yüksek komiser olarak bir siyonistin atanması Yahudileri cesaretlendirirken Arapları endişelendirdi.

Milletler Cemiyeti 1922 yılında Filistin'deki manda yönetimini tanıdı ve İbraniceyi resmi dil olarak kabul etti. Milletler cemiyetinin İbraniceyi resmi dil kabul etmesi Filistin'de yaşayan Yahudilerin cesaretlenmesinde etkili oldu.

Hem Filistin'e bir Siyonistin yüksek komiser olarak atanması hem de Milletler cemiyetinin İbraniceyi resmi dil olarak kabul etmesi Siyonistlerde Yahudi devletinin kurulması beklentisini arttırdı. İngiltere'nin bu yönde bir adım atmasını bekliyorlardı.

Ancak İngilizler Filistin'de bir Yahudi devletinin kurulmasına sıcak bakmıyordu. Çünkü bölge nüfusunun %85 ini Araplar oluşturuyordu. Bu şartlarda bir Yahudi devletinin kurulması bölgedeki Arapları isyan ettirebilirdi. İngiltere için Yahudi devletinin kurulmasından daha önemlisi bölgede Arap- Yahudi dengesinin sağlanmasıydı.

İngilizler Balfour bildirisiyle bir Yahudi devleti kurma sözü vermemişlerdi. Balfour bildirisinde Filistin'de bulunan Yahudi olmayan toplulukların yurttaşlık ve dinsel haklarına ya da herhangi bir ülkedeki Yahudilerin sahip oldukları haklara ve siyasal statüye zarar verebilecek herhangi bir şeyin yapılmaması kaydıyla ifadesiyle Yahudilerin Filistin'e göçü Arapların haklarının korunması şartına bağlanmıştı.

İngilizler, Yahudi göçünü Arapların haklarının korunması şartına bağlamıştı ama ortada çözülmesi gereken bir ikilem vardı: Hem Yahudilerin Filistin'e göç etmesine izin verip hem Arapların haklarının korunması nasıl sağlanacaktı? İsrail'in kuruluşuna kadar İngilizler bu ikilemi çözmeye çalıştılar.

Yahudilerin Filistin'e göçü dalga dalga gerçekleşti. 1882-1939 arası Filistin'e 5 kez Yahudi göç dalgası gerçekleşmiştir. Periyodik olarak 5 dalga dönemi şunlardır:

1882-1903

1904-1914

1918-1923

1924-1929

1929-1939

Göç dalgalarının farklı periyotlara ayrılmasının nedeni göç eden Yahudilerin göç ettiği bölgenin, ekonomik ve sosyal durumunun farklı olmasından dolayıdır.

Örneğin 1882 de Filistin'e göç eden Yahudiler, Rusya ve Romanya'daki Yahudi düşmanlığı yüzünden göç etmek zorunda kalan ekonomik durumu fakir olan Yahudilerdi. İlk göç dalgasında gelenler Yafa, Kudüs ve Hayfa'ya yerleştiler. Maddi durumu ortalamanın üstünde olanlar çiftçilik yapmaya başladılar ama Rusya'da Yahudilerin toprak satın alma hakkı olmadığı için çiftçilik konusunda tecrübeleri yoktu.

Çiftçilik yapan Yahudilere banker Baron Edmond de Rothschild maddi destek sağlayarak Filistin'de Yahudi kolonileşmesinin temellerini attılar. Eğer Edmond ve Rothschild'in desteği olmasaydı Filistin'de Yahudi kolonileşmesinin ayakta kalabilmesi mümkün değildi.

İkinci ve üçüncü göç dalgasında gelen Yahudiler ekonomik açıdan daha zengin Yahudilerdi ve İsrail devletinin temellerini atanlar bu insanlar oldu.

Dördüncü ve beşinci göç dalgasında gelenler ise hem Sosyalizmden hem de doğu Almanya'da yaygın olan toprağa dönüş romantizminden etkilenen Yahudilerdi. Bu göç dalgasıyla gelenler moşav yani Yahudi kooperatiflerini kurdular. Ayrıca okullar, hastaneler inşa ederek Yahudilere hizmet veren Histadrut isminde bir işçi federasyonu kurdular.

Sonraki makalede Yahudilerin Filistin'de nasıl toprak satın aldığını anlatacağım.

BARIŞ ATAGÜN

Leave Comments