Barut Fıçısı
Bir tarafta ihtişamlı sarayları, tiyatroları, operaları ve kiliseleri, diğer yanda ülkenin üretimhanesi olan bir zamanların Çarlık Rusyası'nın başkenti Petrograd savaşın 3. yılında zamanlı bomba gibiydi.
Ekonomisi hala büyük çapta tarıma dayalı bu büyük ülkenin hiçbir kentininin nüfusunda proleteryanın oranı bu kadar yüksek değildi. Kent nüfusunun yaklaşık beşte biri, yaklaşık 390 bin işçi, ağırlıklı olarak Vıborg tarafında konumlanmış, bacalarından kara kara dumanlar tüten silah ve araba fabrikalarında çalışıyordu.
Aynı zamanda St Peter ve Paul Kalesi'ne konumlanmış 250 bin asker ve şehre yakın Kronstadt deniz üssündeki 30 bin deniz askeri kenti büyük bir kışlaya çevirmişti.
İşçiler Şubat Devriminden beri daha da fakirleşmişlerdi. Enflasyon 2014'ten beri alım güçlerini ⅓ daha azaltmıştı. Zaten satın alınabilecek fazla da mal kalmamıştı dükkanlarda. Her yerde kıtlık hakimdi. Bir ekmek için bile saatlerce kuyrukta beklemek gerekiyordu.
Askerlerin durumu da pek fazla iç açıcı değildi. Bir zamanlar imparatorluk ordusunun en gözde askerlerini oluşturan Petrograd garnizonunun muhafız alayları çoktan cephenin avcı siperlerinde ölmüşlerdi. Şehirde olan askerlerin ağırlıklı çoğunluğu cepheye gönderilmek hariç başka her şeyi isteyen disiplinsiz, daha yeni silah altına alınmış köylülerden ibaretti.
Kısacası isyan etmelerine ramak kalmış yüzbinlerce askerle, yüzbinlerce aç işçi arasında sadece bir kaç sokak bulunmaktaydı.
Durumun ne kadar tehlikeli olduğunu her siyasinin sezmesi gerekirken, Şubat Devriminden beri ülkenin yönetimini paylaşan sovyetler konseylerinin mensupları ve Kışlık Sarayı'ndaki geçici hükümetin bakanları sadece yüzeysel olan sükunete saf bir güvenle kendi dertleri ile meşguldüler.
Kışlık Sarayı'ındaki yönetimi kısmen çarlık yönetiminden kalan ve ılımlı solcu toplumcu devrimci Alexander Kerensky ile iyi geçinebilen bürokratlar oluşturmaktaydı. Sovyetler konseyleri ise Şubat Devrimi'nden sonra kendiliğinden oluşmuştu. Bir çok köy, kasaba, şehirler ve fabrikalarda çalışan işçiler birleşmiş kendi idari organların kurmuşlardı. Bu yerel konseyler ise tüm ülkedeki kurumları temsil eden iki konseye bağlıydı: Petrograd İşçi ve Asker Vekilleri Sovyeti ve Petrograd Çiftçi Vekilleri Sovyeti
Kurum ve kurulların ünvanları her ne kadar şaşalı olsa da yönetimde olan çoğulculuk durumun en zayıf noktasını oluşturuyordu. Çünkü yetkiler belirsizdi. Kurum ve kurulların güçleri neydi?
Üretim ve fiyatları belirleyen fabrikatörler miydi, yoksa fabrika sovyetleri mi?
Askere emir veren asker sovyetleri miydi, subaylar mı?
Eski aristokrasinin topraklarını artık çiftçi sovyetleri mi paylaştırıyordu?
Sovyetler ile Kışlık Sarayı'ndaki geçici yönetimin arasındaki ilişki neydi?
Sorumlulukları nasıl paylaşmışlardı?
Kışlık Sarayı'ndaki geçici yönetim aslında sadece yeni bir anayasa ve yönetim şekli için gereken toplantıyı düzenlemekti. Ama bu konuda ciddi bir mesafe katetilmemişti.
Bu kaos ortamında hala bazı kararların alınabilinmesi sovyetlerde çoğunluğu oluşturan sosyal devrimcilerin ve menşeviklerin başarısıydı. En önemli taviz ise liberallere verilmişti: Rusya savaşmaya devam edecekti. Askerlerin canına, işçilerin ekmeğine mal olan bu savaş devam ettirilecekti. Almanya ile diğer ülkelerden bağımsız bir barış imzalanmayacak, ne pahasına olursa olsun zafer kazanılana kadar savaşmaya devam edilecekti.
Wladimir Iljitsch Lenin'in sekiz sene sürgünden sonra nisan ayında bir pazartesi günü geri döndüğü Petrograd'in durumu buydu. Lenin ablası Anna Jelisarowa'nın yanına yerleşti. Geçen sekiz sene boyunca partili yoldaşlarının sayısı 16 bine yükselmişti ama parti hala küçük sayılırdı. Fakat Lenin'i daha da kızdıran başka bir husus oldu: Yoldaşları uysallaşmıştı.
Çoğu yoldaş partinin en tanınmış isimlerinden biri olan yoldaş Lew Kamenew gibi ‚anlaşmak gerek' diye düşünüyordu. Bolşevikler gücü kendilerine çekemeyecek kadar azdılar. Daha da kötüsü, Rusya'nın bütün işçileri birleşebilseler bile hala çiftçilerden çok daha azdılar. Onun için sovyetlerde, geçici hükümette ve daha oluşacak anayasa toplantısında olan diğer solcu partilerle ‚anlaşmak, uzlaşmak gerekiyordu'.
Lenin'in görüşü ise farklıydı. Petrograd'a varışından sadece dört gün sonra Prawda (Gerçek) gazetesinde sonradan ‚Nisan Tezleri' olarak meşhur olacak görüşlerini yoldaşlarına sundu. Bu tezler partinin nasıl bir yol haritası izlemesi gerektiğine dairdi.
Tezler o kadar aşırı ve başarılması imkansız olarak görünüyorlardı ki, partinin Petrograd ve Moskova'da bulunan diğer yöneticileri tezleri reddetti. Lenin'in tezlerinin yayımlanmasından big gün sonra Kemenew aynı gazetede durumu yatıştırıcı bir makale yayımlayarak tezlerin Lenin'in kişsel görüşleri olduğunu belirtti.
İşçi ve çiftçilerin şiddetinden korkan gerek hükümetin eski bürokratları, gerekse sovyetler daha göze batmayan ve daha yumuşak siyasetle meşguldüler. Her türlü kışkırtıcı hamlelerden uzak durmaya özen gösteriyorlardı. Lenin yalnız kalmıştı.
Ama onlar her ne kadar Petrorad ismindeki barut fıçısından ateşi uzak tutmaya çalışsalarda Lenin fıçıyı ateşe vermeye kararlıydı. İlk kıvılcım için çok beklemesine gerek kalmadı.
Bir taşla iki kuş vurmak isteyen Kışlık Sarayı hükümeti Haziran 2017'de Kerensky Taaruzu olarak bilinen saldırıyı başlattı. Bir yandan Alman ordusuna doğu cephesinden yüklenerek Almanların batı cephesinden doğuya asker sevk etmeleri ve böylece batıda zayıf kalmaları amaçlanırken, diğer yandan da Petrograd'da boş boş oturan askerleri cepheye sürerek Petrograd'da tansiyonu düşürmek isteniyordu.
Temkinli ve düşünceli tavırları ile tanınan Rus yazar Maxim Gorkij bile taaruzun ülkeye biraz düzen kazandıracağını umuyordu.
Ama kimse taaruza savaş bakanı Alexander Kerensky kadar güvenmiyordu. Bu zayıf görünümlü, ince sesli, hiç bir zaman askerlik yapmamış olan ve asıl mesleği avukatlık olan siyasetçi, yersiz ve yersiz olduğu kadar devasal bir özgüvene sahipti ve kendini Rusya'nın Napolyon'u, ülkenin kurtarıcısı ve askeri lider orak görüyor ve üniforma giymeyi çok seviyordu.
Çar'ı deviren devrimin bir bakanı olan Kerensky'nin masasını Moskova'yı yakan Napolyon'un büstü süslemekteydi.
Kerensky taaruz başlamadan önce cepheye gitmiş, askerlere ateşli kısmen histerik nutuklar atmıştı. Nutuklarını alkışlayan askerlerin subaylar olduğunu, hatta büyük laflara karınları tok olan rütbesiz erlerin onu ciddi şekilde dinlemediklerini fark etmemiş veya etmek istememişti.
Taaruz başladığında eğitimsiz, kısmen el bombalarını pimlerini çekmeden atan ve silahları yetersiz askerlere rağmen ilk iki gün çok başarılı geçmişti. Ana saldırı noktası Lemberg'ti.
Rusya'da basın taaruzu büyük başarı olarak manşetlere taşıdı. Gazetelerin yazmadığı ise, saldıran askerlerin ‚ordu' disiplininden uzak daha çok çete gibi hareket ettikleri, emredildiği gibi marş yapmadıkları, istedikleri zaman durup dinlendikleri, sivil halka zulm, çiftçi kadınlara tecavüz ettikleri, halkın evlerini, çiftliklerini yağmaladıkları idi. Gazetelerde taaruz adeta zafer gibi kutlanırken cephenin bir bölümünde silahtan kaçan 12 bin asker sayılmıştı.
Taaruzun 3. günü Almanlar karşı saldırılarını başlattılar. Son derece disiplinli, iyi eğitilmiş subay ve astsubay şuurlu bir şekilde Rus askerlerinin üstüne çöktü. Taaruzdan önce bir Rus generali kendi ordusunda toplam 6000 kayıp olur diye tahminde bulunmuşken, taaruz sonunda Rusların kayıbı 400 bini aşacaktı.
Almanlar her gün daha da doğuya ilerlemekteydiler.
Birden durum değişmişti.
Düşünülmez olan akıllara gelmeye başladı.
Petrograd düşebilirdi.
2. Bölüm: Sönük Kıvılcım
KIZIL DEVRİM - II - tahtapod.com | Blog
3. Bölüm: Darbe Sesleri
KIZIL DEVRİM - III - tahtapod.com | Blog
4. Bölüm: Gelen Vakit
KIZIL DEVRİM - IV - tahtapod.com | Blog
5. Bölüm: Devrim Başlıyor
KIZIL DEVRİM - V - tahtapod.com | Blog
6. Bölüm: Son Saatler
KIZIL DEVRİM - VI - tahtapod.com | Blog
7. Bölüm: Çifte İhtilal
KIZIL DEVRİM - VII - tahtapod.com | Blog
8. Bölüm: Zorba
KIZIL DEVRİM - VIII - tahtapod.com | Blog