Darbe Sesleri
27 Ağustos'u 28.'ine bağlayan gece Kışlık Sarayı'nda kabinenin gece yarısı toplantısında Kerensky bakanların karşısına çıkarak o anda Genelkurmay Başkanı General Lawr Kornilow'un darbe yaptığını açıkladı.
Paniğe kapılan bakanlar korkarak görevlerinden istifa etti. Tek istifa etmeyen Kerensky'nin kendisiydi. Dolayısıyla fiilen Rusya'nın diktatörü olmuştu.
Aslında Kornilow gerçekten ihtilali düşünmüyor değildi. Ordu Kerensky'den nefret eder hale gelmişti ve Kornilow'un dostları onu darbenin gerekliliği konusunda sıkıştırıyorlardı. Kerensky'nin kibiri ve beceriksizliği sayesinde Kormilow'a sempati duyanlar sadece ordu içinde değildi. Darbe yapsa arkasında olan askerler yanısıra bir çok başka kişinin de desteğinden emin olabilirdi.
Ama o henüz zamanın tam olgunlaşmadığını düşünüyordu. Yine de güneyde kurduğu komuta üssünden başkente asker göndermişti, ama bunu Kerensky'nin iddia ettiği gibi darbe yapmak için değil, bir sol ayaklanmayı bastırmak için yapmıştı.
Bunu fırsat bilen Kerensky herkesi başkente doğru ilerleyen askerlerin niyetinin darbe olduğuna inandırmıştı. Bakanların istifasından sonra gücünü kimse ile paylaşmayan Kerensky, Kornilow'un tüm yetkilerini iptal etti ve onu Genel Kurmay Başkanlığı görevinden aldı. Çıkardığı kararlarla kazandığını sanan Kerensky sabah saat 4:00'de odasına çekilmiş ve zaferini opera aryaları dinleyerek kutlamıştı. Hayatında belki ilk defa doğru bir strateji hamle yapmıştı, onu da aslında Rusya için değil, kendi menfaati için yapmıştı.
28 Ağustos sabahı borsa yukarı fırladı. Sebep ise Kornilow'un artık gerçekten darbe yapmasıydı. Kerensky gibi bir ahmak tarafından bir kenara itilmeye hiç niyeti olamayan general geceleyin Petrograd'da olan bitenlerden haberdar olduktan sonra, solcuların ayaklanmasını bastırmak ve hükümeti korumak için harekete geçirdiği askerlere yeni emir göndermişti: Hükümeti düşürün!
Basiretsiz başbakanın görevinin sona ereceğine ve artık ülkenin başına yeni, güçlü bir lider geçeceğine inanan iş adamları, bankacılar ve halk sevinç çığlıkları atmaktaydı. Disiplinsizlik ve başı boşluğun sonu gelmişti. Nihayetinde karşı devrim başlamıştı.
Aslında çoğu vatandaşın kutladığı bu durum tam da işçilerin korktuğu bir durumdu. Ülkeyi sağcı bir generalin yönetmesini istemiyorlardı… İstemiyorlardı ama, ne yapılmalıydı? Gerçekten Kerensky gibi bir ahmakın yanında, onu korumak için savaşılır mıydı?
Bu soruya istemeye, istemeye de olsa ‚Evet' diye cevap verdiler. Gerek sosyal devrimciler, gerekse menşevikler ve bolşevikler, Kornilow'un Kerensky'den daha büyük bir tehlike olduğu kanaatindeydiler. Onun için şehrin dışından çağırabildikleri kadar çok işçiyi şehire çağırdılar. Ve bir de Kronstadt üssündeki deniz askerleri vardı.
Daha altı hafta evvel Kerensky'nin baş düşmanı olan kitleler şimdi Kerensky ve geçici hükümeti korumak için savaşmaya hazılanıyorlardı.
Bütün bunlar olup biterken Lenin hâlâ kaçtığı Finlandiya, Helsinki'deydi. Olan bitenlere dair haber ona geç ulaştı. O yoldaşlarına "Kornilow'a karşı savaşılması gerektiğine" dair bir mektup yazdı, ama herşey çok çabuk gelişiyordu. Mektup Petrograd'a ulaşana kadar olaylar çoktan başlamıştı.
Petrograd'da 15 bin civarında işçi ‚Kızıl Alayları' oluşturmuştu. Zaten silahları olan bu işçilere ayriyeten silah fabrikalarında üretilen en yeni silahlar dağıtılmıştı. Kızıl Alaylar şehir içinde ve dışında barikatlar kurmuş, telgraf hatlarını kendi kontrolleri altına almıştılar. Kornilow yanlısı yayın yapan gazetelerde grevler başlamıştı. Deniz üssünden 3000 asker şehrin önemli noktalarına konumlanmış ve Kışlık Sarayı'nda bulunan Kerensky'yi bizzat korumaları altına almıştılar.
Sonunda Kornilow şehire bile ulaşamamıştı. Demir yolları işçileri şehre gelen tren raylarını sabote etmiş Kornilow'un askerlerini şehrin 25km önünde alıkoymuştular. Şehire ulaşamayan askerler işçilerin baskısına karşı koyamayınca saflarını değiştirerek kızıl bayrak sallamaya başlamıştı.
Kornilow'un darbesi başarısızlıkla sonlandı.
Kornilow tutuklanıp bir manastıra hapsedildi. Ona yakın olan subaylar ya tutuklandı, ya da bazıları anında linç edildi.
Bunlar olup biterken Kerensky bir rakibi daha etkisiz hale getirerek iyice Napolyon kompleksine kapılmıştı, ama onu Kornilow'dan kurtaran solcuların kucağına oturmuş olduğunun farkında değildi. Solcuların içinde ise bütün bu olaylardan en çok itibar kazanan menşevikler ve sosyal devrimciler değil, bolşevikler olmuştu. Çünkü en tavizsiz onlar davranmıştı. Savaşa, askeri yönetime, eski elitlere karşı en açık tavrı sergileyen bolşeviklerdi.
Yeni ümit bolşeviklerdi.
Sovyetlerde, fabrikalarda ve hatta kışlalarda bile her geçen gün daha güçleniyorlardı. Ne kadar güçlendiklerinin en bariz göstergesi Trotzki ve diğer yoldaşların 4 Nisan'da serbest bırakılması oldu. Hatta 3 hafta sonra Trotzki Petrograd Sovyeti'nin önderi olmuştu.
Bolşeviklerin önü tekrar açılmıştı.
Kerensky olan bitenlerin nereye varacağını görmemekte ısrarlıydı.
Yoldaşlarının hepsi serbest kalmış olmasına ve hatta daha önemli konumlara gelmiş olmalarına rağmen Lenin hala Petrograd'a geri dönmeye cesaret edemiyordu.
Bu dönemde Lenin partinin merkez yürütme kuruluna iki mektup yazmıştı. İlkinde "düşmanın direncinin kırılmasını ve düşmanın tamamen yok edilmesini, gücün eline geçirilmesini ve kimseye bırakılmamasını" talep ediyordu.
Lenin için düşman, bolşevik olmayan herkesti.
İkinci mektupta ise "İhtilalin bir tür sanat" olarak görülmesi gerektiğini, bu sanat için doğru zamanın ise "Şimdi" olduğunu savunmuştu.
İhtilal, isyan?
Temmuz fiyaskosundan sonra?
Parti merkez yürütme kurulu üyesi Nikolaj Bucharin ilerleyen zamanda ikinci mektup hakkında şöyle demişti: "Hepimiz çok şaşırmıştık."
Lenin özellikle istemesine rağmen iki mektup da partinin Petrograd ve Moskova'daki diğer yöneticilerine gösterilmemişti. Mektuplar yayımlanmamıştı da. Çünkü parti kontrol edemeyecekleri bir isyanın başlamasından korkuyordu. Henüz kendilerini hazır hissetmiyorlardı.
Lakin mektuplar okuyan yoldaşlarda etki bırakmıştı. Örneğin Trotzki her ne kadar isyan fikrine karşı temkinli olsa da "Gerçek devrimci bir hükümet" talep etmeye başlamıştı ve Stalin Lenin'in tezlerininin en azından parti içi hiyerarşide yayılmasına ısrar ediyordu.
Israrcılığı, tavizsizliği ve öfkesi ile Lenin parti içi direnci kırmış ve kaba kuvvetle güce ulaşma fikrini kafalara yerleştirmeyi başarmıştı.
Lenin'in Petrograd'a geri dönme vakti gelmişti.
1. Bölüm: Barut Fıçısı
KIZIL DEVRİM - I - tahtapod.com | Blog
2. Bölüm: Sönük Kıvılcım
KIZIL DEVRİM - II - tahtapod.com | Blog
4. Bölüm: Gelen Vakit
KIZIL DEVRİM - IV - tahtapod.com | Blog
5. Bölüm: Devrim Başlıyor
KIZIL DEVRİM - V - tahtapod.com | Blog
6. Bölüm: Son Saatler
KIZIL DEVRİM - VI - tahtapod.com | Blog
7. Bölüm: Çife İhtilal
KIZIL DEVRİM - VII - tahtapod.com | Blog
8. Bölüm: Zorba
KIZIL DEVRİM - VIII - tahtapod.com | Blog