Kızıl Terör
Bolşevikler gücü ele alır almaz her türlü muhalif düşünceyi yok etmeye başlamışlardı.
Lenin en önemli, en korkunç şeyleri bile en can sıkıcı isimler arkasında saklamayı çok iyi başarmasını biliyordu. Onun için 7 aralıkta kurduğu kuruma 'Bütün Rusya'nın Karşı Devrim ve Sabotajla Mücadele Olağanüstü Komisyonu'nu adını vermişti. Bu kurum daha sonra kısaltma ismi 'Çeka' altında dünya çapında terör,, vahşet ve korku rejiminin özleşdiği isim olarak tanınacaktı.
Lenin 'Rekabet nasıl teşkilatlanmalı' isimli makalesinde bu yeni kurumun hedeflerini açıkça yazmıştı. Lenin'e göre yeni gizli servisin görevi 'Rus topraklarını pirelerden, böceklerden, zenginlerden, serserilerden yani her türlü haşarattan temizlemek' olacaktı. 'Bir yerde on zengin bir düzine serseri ve işten kaçan bir kaç işçi' hapise atılacaktı, 'başka yerde on asalaktan biri infaz edilecekti. Çeşitlilik ne kadar çok olursa o kadar iyi olacaktı.'
Zengin, serseri, işçi, haşarat... Lenin'in veya 'Çekist' diye namlanacak gizli örgüt mensuplarının gözlerinin tutmadığı kimsenin artık can güvenliği kalmamıştı. Zaten bir grup ihtilalcinin yaptığı bir darbe olan 'Ekim Devrimi' nihayetinde resmen bu grubun keyfi terör rejimine evrilmişti.
Yeni rejimde Çeka'nın ve Lenin'in zulmüne kimlerin uğrayacağını belirleyen, insanları bu vahşetten koruyabilecek kurum veya kanunlar yoktu. Örneğin İsak Steinberg isimli adaletten sorumlu halk komiseri tutukluların Çeka zindanlarından normal hapisanelere devredilmeleri gerektiğine dair karar yayımlamıştı. Bu karara ne Lenin, ne de Çeka uydular. Çeka aslında resmiyette hükümete bağlı olmasına rağmen sadece Lenin'in kontrolü altındaydı ve gittikçe devlet içinde devlet şeklini alıyordu.
Kuruluşunun ilk günlerinde Çeka acımasız olduğu kadar teşkilatsız ve plansız bir kurumdu. Lenin kurumun başına Felix Dserschinsky'i atamıştı. Kendi hayatının yarısıdan fazlasını Çar'ın gizli servisi Ohranka'nın zindanlarında geçirmiş olan Dserschinsky'nin acımasızlık ve vahşet konusunda Ohranka'dan aşağı kalır bir yanı yoktu.
Başta çoğu bolşevik Ohranka ile edindikleri tecrübe yüzünden Çeka'ya katılmamıştı. Bunun için Dserschinsky sokaktan bulduğu serserileri, sapıkları, katilleri ve hatta tecrübelerinden faydalanmak için eski Ohranka ajanlarını göreve alma mecburiyetinde kalmıştı.
Eski bir Çekist yeni gizli servis hakkında şunları söylemişti: 'Çeka ne bir araştırma komisyonudur, ne mahkemedir, ne de bir yargıçlar kurulu. Çeka iç savaşın cephesinde savaş organıdır. Çeka yargılamaz, Çeka yok eder. Çeka af tanımaz, cephenin diğer tarafından karşısına çıkan, eline geçirebildiği herkesi yok eder.'
Başlangıcında Çeka terörü alt tabakadan gelen bir terördü. Ordu veya polis teşkilatından ziyade çeteydi. Dserschinsky Petrograd ve bir çok başka şehirde birim kurmuştu ama bu birimleri denetleyen kimse yoktu. Onun için gözlerine kestirdikleri herkesi öldürebiliyorlar veya sorgulamak için işkenceye maruz bırakabiliyorlardı.
Eski burjuva, subaylar, sosyal devrimciler kimse Çeka'dan güvende değildi. Haksız yere iftiraya uğrayarak Çeka'ya ihbar edildikten sonra mahvolan hayatların sayısı çoktu. Kimse günümüzde Çeka'nın kurbanlarının tam sayısını bilmemekte ama tahmini rakam olarak yüzlerce binden bahsediliyor. Ama tarihe 'Kızıl Terör' olarak geçecek bu vahşetin bu şekilde gelişmesi tesadüfen gelişen veya aslında istenmeyen bir şey değildi. Aksine, bu şekilde olması istenmişti. Hatta Lenin olaylarla alakadar 'Terörün enerji ve güncel tabiatını desteklemeliyiz.' demişti.
Vahşete bu ismi veren 2 Eylül 1918'de resmi açıklamasında yoldaş Yakov Sverdlov vermişti. Sverdlov Ekim Devrimi'nden sonra halkın bolşeviklere karşı direnci 'Beyaz Terör' olarak adlandırılırken bolşeviklerin buna verdiği tepkiyi Fransız Devrimi sonrası Robbespierre iktidarının sona ermesine altı hafta kala başlayan terör döneminden esinlenerek 'Kızıl Terör' olarak adlandırılmıştı. Resmi tarihe göre bolşeviklere karşı direnç Ekim 1918'e kadar sürsede bolşeviklerin terörü bitmedi hatta Lenin'İn ölümünden sonra Stalin döneminde doruğa ulaştı bile denilebilir.
İlk zamanlarında Dserschinskij ve ekibi çok acemice davranmaktaydı. Hatta 1918'in ocak ayında, neden olduğu bilinmez, Yekaterinburg'da Lenin'in kuzenini öldürmüşlerdi. Lenin olaydan ancak aylar sonra tesadüfen haberdar olmuştu.
Ancak 1918'in mart ayından sonra Dserschinskij dairesini disiplinli çalışan bir örgüt haline getirebilmişti. Hükümetle beraber yeni başkent Moskova'ya taşınıp Lubyanka Binası'na yerleştikten sonra sadece genel Merkezlerinde bini aşkın çalışan vardı. Artık gittikçe dişliler birbirine uyumla dönüyordu. Sovyetler Birliği'nin temel sütunlarından biri oluşturan, vahşet, zorba ve terörü sistematikleştiren 'siyasi ve düşünce polisi' makina gibi çalışmaya başlamıştı. Makinanın terörü mükemmelleştirmesi ta Lenin zamanında gerçekleşmişti ama Çeka Stalin'in en çok sevdiği oyuncağı olacaktı. Kimini öldürmek, kimini Gulaglara tıkmak için bu makinayı kullanacaktı.
Çeka'nın acımasızlığı ve vicdansızlığını en güzel gösteren örneklerden biri bir hükümet toplantısı esnasında yaşanmıştı. Rivayete göre Lenin konuşan yoldaşın sözünü bölmemek için bir kağıda 'Hapiste kaç kişi var?' diye not yazarak kağıdı Dserschinskij'ye doğru uzatmıştı. O da cevaben 1500 rakamını yazarak kağıdı Lenin'e geri vermişti. Lenin'in bir evrak veya bir bilgiyi okuduğuna dair işareti o bilginin yanına çarpı atmaktı. Lenin yine aynısını yaparak Dserschinskij'nin yazdığı rakamın yanına çarpı atınca Dserschinskij Lenin'İn attığı çarpıyı ölüm fermanı olarak yorumlamış ve toplantıyı terk ederek teşkilatına gereken emri vermişti.
Aynı gece hapisanede bulunan 1500 tutuklu istisnasız olarak infaz edilmişti.
Ezilen emekçi ve halkın kurtuluş hareketi iddiası ile başlayan komünizm Çarlık Rusya'sında görülmeyen bir sistematikle vahşeti bütün ülkeye ve hatta sonraları dünyanın yarısına yaymıştı.
Epilog
Genelde komünizm faşizmin antitezi olarak gösterilir ve algılanır.
Oysa bir çok ideolojide olduğu gibi yaşanan komünizm yani reel komünizm ile komünizm fikri arasında ayrım yapmak gerekir. Bugün solun, komünizmin kendi fikirsel hakimiyetine aldığı bir çok düşünce adil bir toplumsal yaşam için çok elzem olduğu bir gerçektir.
Burada bu düşüncelerin ne kadarı gerçekten Marx ve komünizmin diğer temel teorisyenlerine ait olduğunu, ne kadarını kendilerinden önce ifade etmiş düşünürleren aldıklarını tartışma gibi bir niyetim yok. Lakin komünizme her hangi bir ideolojinin gözlüğünden bakarak yeğlemeden veya yermeden değil de, bilimsel ve tarafsız ele alan herkes, Marx'ın ‚Das Kapital'de çok ciddi bilimsel hatalar yaptığını ve Endüstri Devrimi'nden sonra hakim olan koşulara tepki olarak sahip olduğu değer yargılarından hareket ederek yanlış varsayımlarla hareket ettiğini kabul etme mecburiyetinde kalır.
Olayı fikir bazında değil de yaşanmış şekli ile değerlendirdiğimizde ise komünizm ve faşizmin birbirinden çok da fark göstermemiş olduğunu görebiliriz. Faşizm genelde millet, ırk kavramından hareket ederek bu kavramların dışında kalanları dışlar, düşmanlaştırırken komünizm bunu toplumsal sınıf üzerinden yapar.
Her iki dünya görüşü de toplumu siyah veya beyaz görür. Görüşün doktrinleri dışında düşünenler düşünceleri ne kadar doğru veya yanlış olursa olsun doğrudan kötü ve düşman olarak tanımlanır.
Her iki dünya görüşü tektip insanlardan oluşan toplum yaratmak ister, kişisel hak ve özgürlüklere çoğu zaman yer yoktur, olsa bile kesinlikle yaratılmak istenen toplum için gerekenlerin arkasında yer alır.
Komünizm ve Sovyetler Birliği ile alakadar aşırı solun bir çok zaman ‚Aslında düşünce iyiydi, güzel ve adil başladı ama kötü Stalin terörü başlattı. Yani ideoloji ve kurucularında suç yoktu, suç Stalin'deydi…' gibi bir aklamaya baş vurduları olmuştur.
Kızıl Devrim dünya tarihinde eşi benzeri nadir görülen bir terör rejiminin ve Rus emperyalizmininbaşlangıcıdır. Bunu ‚Çarlık zamanında her şey çok güzeldi' manasında yazmıyorum. Ama Ekim Devrimi'ni romantik bir ütopyanın başlangıcı olarak değerlendirenler ya dünya tarihini ve gerçeklerini anlamamışlardır ya özellikle ekonomik teori açısından kendini yenileyerek hala devam etmekte olan Rus emperyalizmine hizmet etmektedirler.
Doğrudan insalık dışı nazi rejimini yüzünden ölenlerin sayısı, 6 milyonu musevi olmakla beraber, 13 milyon insan olarak tahmin edilmektedir. 2. Dünya Savaşından cephede ve doğrudan savaşın etkileriyle ölenlerin sayısı 80 milyon olarak tahmin edilmektedir.
Komünizmin en iyi değerlendirmesi olarak sayılan ‚Komünizmin Kara Kitabı'na göre 1917'den sonra Sovyetler Birliğinin çöküşüne kadar komünist rejim yüzünden ölen sayısı dünyada 100 milyonu aşmaktadır.
SON
1. Bölüm: Barut Fıçısı
KIZIL DEVRİM - I - tahtapod.com | Blog
2. Bölüm: Sönük Kıvılcım
KIZIL DEVRİM - II - tahtapod.com | Blog
3. Bölüm: Darbe Sesleri
KIZIL DEVRİM - III - tahtapod.com | Blog
4. Bölüm: Gelen Vakit
KIZIL DEVRİM - IV - tahtapod.com | Blog
5. Bölüm: Darbe Başlıyor
KIZIL DEVRİM - V - tahtapod.com | Blog
6. Bölüm: Son Saatler
KIZIL DEVRİM - VI - tahtapod.com | Blog
7. Bölüm: Çifte İhtilal
KIZIL DEVRİM - VII - tahtapod.com | Blog