YENİ BAŞLANGIÇ
Heinrich'de Franja ile beraber von Hartwich'lerin evine yerleşmişti ama burada uzun kalma niyetinde değildi.
Bayan von Hartwich Heinrich'in geri dönüşünün ertesi sabahı çocuk bakıcılarını ve savaştan dönmüş kocasını kahvaltıya davet etmişti. Kahvaltıda Bay von Hartwich Heinrich'in geri dönüşüne ne kadar sevindiklerini dile getirdi:
"Heinrich, eşin Franja ailemizin mensubu oldu sayılır. Çocuklar için hiç tanımadıkları halalarının yerini aldı. Ona güvenimiz sonsuz. Zaten güvenmesek çocuklarımızı emanet etmeyiz. Senin de bu evde her zaman yerin olduğunu bilmeni isterim. Zor bir zaman geçirdin. Dinlenmene ve tedavine odaklan. Doktor arkadaşlarımla konuştum, onların da görüşüne danışarak sana yaptırabileceğimiz en iyi protezi yaptıracağız.
Topçu subayı bir arkadaşım vardı. O da batı cephesinde sağ kolunu kaybetti. Protezinden çok memnun, zaman zaman protez olduğunu unuttuğunu söylüyor. Aynı imalathaneye yaptırırız diye düşünüyorum. Gerçi Berlin'de ama, önemli değil. Franja'yı da alır bir kaç günlüğüne gidersin. Hem Berlin'i de görmüş olursunuz."
Heinrich yutkundu. Bir yandan sakatlığına ve bundan dolayı hissettiği acizliğe alışamamıştı. Başkalarının kendine iyilik yapma istemesi zoruna gidiyordu. Diğer yandan da karşısında ki adam onu tanımadan yardımını esirgememişti. Ve bunu yaparkende üst perdeden aşağılayıcı bir tavırla yapmıyordu. Samimiyeti her halinden belliydi.
"Çok teşekkür ederim Bay con Hartwich' dedi 'İyiliklerinizi asla unutmayacağım, Size çok şey borçlu..."
Bay von Hartwich "Hayır Heinrich," diyerek sözünü kesti "Sen vatan için bedel ödedin. En az senin kadar bedel ödemeyen herkes sana borçlu. Bunu asla unutma."
Heinrich yutkundu. Kendini toparlayabildikten sonra devam etti.
"Ben de Franja'nın sizlerin yanında güvende olmasından çok mutluyum efendim. Ama boş oturmak ve vay halime ah halime diye dert yanmak tabiatıma aykırı. Benim için en iyi tedavi çalışmak olacak. Onun için en kısa zamanda baba mesleğime dönmek istiyorum. Allah'tan dikiş dikmek için sağlam bacak şart değil. Bremen'e yerleştiğimizde, savaş başlamadan evvel konfeksiyon dükkanı düşünüyordum ama sanırım şartlar bunun için pek müsait değil. Malum, zaman zor. Şimdilik bir terzi dükkanı açmak istiyorum. Konfeksiyon işini de sonraya bırakmayı. Onun için ilk fırsatta dükkan kiralamaya niyetliyim."
İngrid von Hartwich kocasına baktı. Masada kocasının karşısında oturan, savaşı an acımasız haliyle bizzat yaşamış, bacağını kaybetmesine rağmen kaderine teslim olmayan, hayatını tekrar kendi ellerine almak isteyen bu genç adamın Emil'in hoşuna gittiğini biliyordu.
"Umarım Franja'nın çocuklarımızla ilgilenmeye devam etmesi için bir engel yoktur?" diye sordu Bayan von Hartwich.
Heinrich daha geçen gün geri dönmüştü. Bütün bunları henüz Franja ile konuşmamışlardı bile. Franja ve Heinrich masada birbirlerine baktılar. Eşinin gözlerinde von Hartrich'lerin yanında devam etmek istediği belliydi. Hem dün onun çocuklarla olan samimiyetine kısa da olsa şahit olabilmişti.
"Tabii,.." dedi Heinrich "Yani nasıl isterse. Karar eşimin. Ben karışmam." Heinrich'in sözleri Franja'nın yüzünde bir gülümsemeye sebep olmuştu.
"O zaman..." dedi Bayan von Hartwich gülerek "Siz bugün keyfinize bakın. Franja ben bugün çocuklarla Weser kıyısına gideceğim. Yani bugünlük sana ihtiyacımız yok."
***
Heinrich söylediği gibi tüm vaktini Franja ve kendi için kalacakları küçük bir ev ve terzi atölyesi için kullanabileceği küçük bir dükkan aramakla geçiriyordu. Von Hartwichlerin referansı ile ikisini bulmaları da uzun sürmedi. Bremen şehir merkezine yakında iki odalı bir ev ve aynı binada hemen altında küçük bir atölye kiralayabildiler.
Franja'nın savaştan önce Polonya'dan gelirken yanlarında getirdikleri paraya dokunmasına gerek kalmamıştı ve ayrıyeten von Hartwichler'den aldığı maaşı ile neredeyse o paranın yarısı kadar da biriktirmeyi başarmıştı.
Böylece hem dükkan için gerekli olan harcamaları yapacak hem de evleri için önemli eşyaları alabilecek durumları vardı.
Eşyalarını toplayıp kendi evlerine taşınacakları gün von Hartwich'ler onları uğurlarken kendilerine "Bu da bizim ev kurma hediyemiz. Kabul ederseniz çok mutlu oluruz." diyerek bir zarf uzattılar. Zarfın içinde neredeyse Polonya'dan yanlarında getirdikleri meblağa kadar para vardı.
Her ne kadar Franja ve Heinrich bunu kabul edemeyeceklerini söyleseler de von Hartwich'lerin ısrarı karşısında kabul etmeye mecbur kalmışlardı.
Savaş Heinrich'i değiştirmişti. Eski neşesini kaybetmiş, daha suskunlaşmıştı. Özellikle savaşta olan bitenler hakkında tek kelime bile anlatmıyordu. Franja da 'Kendi isterse bir gün anlatır' diye düşünerek kocasının üstüne varmıyordu.
Sadece geceleri gördüğü kabuslar esnasında, ansızın uyanmadan önce uykuda mırıldandıklarından Franja kocasının çok kötü günler geçirdiğini anlıyordu.
Ama yıkılmamıştı Heinrich. Pes etmeye, 'zavallı' rolünü üstlenmeye hiç de niyeti yoktu. Açtığı dükkanın tutulması için elinden geleni yapıyordu. Açmadan evvel, kimseden iş almadan standart erkek ve bayan bedenleri doğrultusunda erkekler için bir takım ve bir spor kıyafet ve bayan için bir kostüm ve bir de gündelik elbise dikmiş yeni açılan dükkanının vitrinine koymuştu.
Bir matbaada bildiriler bastırmış semtlerinde bütün posta kutularına attırmış ve başka iş sahiplerine dağıtmıştı. Semtlerinde ne kadar dükkan, lokanta ve bar varsa hepsinin sahibi ile görüşmüş ve onlara indirim yapma sözü vermişti.
Ve bütün çabalaması işe yarıyordu. Müşteri sayısı yavaş yavaş ama istikrarla artıyordu. İnsanların ona gelmesini sağlayan en önemli etkenlerden biri de yüksünmemesi, iş geri çevirmemesiydi. Bir çok başka terzi tadilat veya yama işleri kabul etmezken Heinrich kabul ediyor, temiz ve usta işçilik ve makul fiyatlarla müşterileri kendine bağlayabiliyordu.
En büyük sıkıntısı paranın her geçen gün daha da değer kaybetmesiydi. Bu bütün toplumu, bütün esnafları, herkesi etkileyen bir problemdi. Henüz savaş başlamadan önce Reichsbankası para biriminin altına endeksini kaldırmıştı. Şimdiden Reichsmark savaş öncesine nazaran alım gücünün %50'sini kaybetmişti. Onun için o da bir çok başka esnaf gibi zaman zaman par yerine takas kabul eder olmuştu. Bu tür takaslar henüz istisna sayılırdı ama bu gidişle yaygınlaşacağa benziyorlardı.
Franja da yine von Hartwich'lerin yanında çalışmaya devam ediyordu. Onun için tek değişen artık aynı evde kalmadığı için erken kalkıp işe gitmesi olmuştu. Bazen von Hartwich'lerin verdiği davetler veya başka yere gitmeleri gerektikleri için uzun kalması gerektiğinde ya eski odasında kalıyor, ya da Bay von Hartwich onu şöförünle eve gönderiyordu.
Bir yandan Heinrich ve Franja Lipinski yeni bir başlangıç yapmış ve hayatları artık düzene oturacağa benziyorken diğer yandan cepheden gelen haberler hiç de iç açıcı değildi.
1916 Jutland Muharebesinden önce Almanlar savaşı sadece İngiltere için hayati önem taşıyan ABD'ye transatlantik bağının kesilmesi ile kazanabileceklerini anlamışları. Bunun için deniz altıları ile İngiliz adaları etrafında sadece düşman savaş gemileri değil aynı zamanda ticari ve yolcu gemilerini de hedef almışlardı.
Özellikle yolcu gemilerinde ABD vatandaşlarının da bulunması ve bu saldırılar esnasında ölmeleri o döneme kadar resmen savaşa girmemiş olan ABD'nin sert diplomatik nota vermesine sebep olmuştu. Bunun üzerine Alman hükümeti koşulsuz deniz altı savaşını durdurma çabasına bulunsa da Alman askeriyesi durumun devamında ısrarcı olmuş, gerekirse başbakan Theobald von Bethmann Hollweg'i devirmeyi bile planlamıştı. Zaten von Hollweg musevilere ve sosyal demokratlara olan yakınlığı yüzünden muhafazakar Almanlar tarafından pek sevilmiyordu.
Hükümet ordunun baskısına boyun eğmiş ve 1 Şubat 2017'de koşulsuz deniz altı savaşını kabul etmişti. 31. Ocak 1917'de tarafsız ülkelere bu hususta gönderilen kısa bir nota sonrası ABD 3 Şubat 1917'de Almanya ile her türlü diplomatik ilişkiyi sonlandırmıştı. Akabinde yaşanan bazı olaylardan sonra ABD 6 Nisan 1917'de resmen Almanya'ya savaş ilan etmişti.
ABD'nin savaşa katılmasından sonra dengeler değişmişti ve ondan önce zor da olsa üstünlük Almanya'nın olsa bile artık her geçen gün zemin kaybediyordu.
1918 Ağustos'unda Amiens Muharebesinde Almanlar ciddi bir yenilgi yaşamış ve İtilaf Devletleri Yüz Gün Taaruzunu başlatmışlardı.
13 Ağustos'da Alman Genel Kurmayı artık savaşta üstünlüğün sağlanamayacağını ama direncin devam etmesi gerektiğini, batı cephesinde bazı başarılar elde edildikten sonra barış görüşmeleri başlatılırsa görüşmelerde Almanya'nın elinin daha güçlü olacağını savunmuşlardı. Von Hertling'in, dışişleri bakanı von Hentze'nin ve İmparator Karl'in itirazları kabul edilmemişti.
Ekim 1918'de Almanya'nın savaşı kaybettiği artık belliydi. Buna rağmen deniz kuvvetleri 24 Ekim günü Wilhelmshaven'da demir almış açık deniz filosuna kendilerinden çok daha güçlü olan İngiliz Grand Fleet'e karşı taaruz emri verilmişti. Bu onbinlerce deniz askerinin mağlubiyetin kesin olması ve savaşın akışını değiştirmeyeceği bilinmesine rağmen ölüme gönderilme manasına geliyordu.
Askerlerin 29 ekimde geniş çapta emire itaat etmeyeceklerini açıklamaları üzerine deniz kuvvetleri emri geri çekmiş ve filoya Kiel'e hareket etme emri vermişti. Filo Kiel'e ulaştığında yüzlerce deniz askerinin tutuklandığı anlaşılınca silah arkadaşları isyana başlamıştı. Askerlerin isyanına emekçiler de destek verince olaylar kıvılcım gibi Almanya'nın her şehrine sıçramıştı. Artık sadece deniz askerleri değil, orduda tüm askerler silah arkadaşlarına destek veriyorlardı ve tüm ülkede emekçiler greve gidiyordu.
Kasım Devrimi olarak bilinen 1918-1919 Alman Devrimi başlamıştı.